Yusuf Can – Haber Yorum
İslami Kesimler, bu sözleşmeyi genel itibariyle en önemli gördükleri yönüyle yani DİNİ BOYUTUYLA ele alıp değerlendirirler.
Dini yönüyle ele alınınca da ortaya çıkan manzara malumdur.
-Bu sözleşme her türlü sapkın yaşam tarzını ve tercihi yasal güvence altına aldığı için sakıncalıdır.
-Bu sözleşme, Kadını özgürleştirme-sahip çıkma adına ailesinden eşinden ve çocuklarından uzaklaştırmaya götüren bir derinliğe sahip olduğu için aileyi ve toplumu bozan bir yapıya sahiptir.
İslami Kesimler bu tespitlerinde yerden göğe kadar haklılar.
Ancak tüm itirazlarına rağmen seslerini üst makamlara duyurmakta yıllardır zorluk çekiyorlar.
Şimdi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bu sözleşme hakkında yeni bir yorumla sahneye çıkarak eleştiri getirdi.
Partisine yakın bir TV kanalında bu konuyla ilgili konuşan Perinçek şu açıklamada bulundu:
"İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin başına zabıta dikiyor" diyen Perinçek, sözleşmeye karşı olduklarını açıklayarak "İstanbul Sözleşmesine kim karşı çıkıyorsa doğru yapıyor" ifadelerini kullandı.
Perinçek ayrıca, İstanbul Sözleşmesi'nin 'Çürüyen merkezlerdeki yaşam tarzının Türkiye'ye dayatılması' olduğunu öne sürdü ve şu ifadeleri kullandı:
"İstanbul Sözleşmesi, Fransa'nın Almanya'nın çürüyen merkezlerindeki yaşam tarzını Türkiye'ye dayatmaktadır. Atatürk devrimini tamamlarsak kadınımızın kurtuluşunu sağlarız. İstanbul Sözleşmesi bize bir yaşam tarzı dayatıyor. İstanbul Sözleşmesi ile emperyalist kapitalist ülkelerde çürüyen ne varsa bize dayatılıyor."
Perinçek’in “Atatürk devrimleri” ile ilgili düşüncelerine katılmak mümkün değil. Hatta bu ifadesinin İstanbul Sözleşmesiyle alakalı olan kısma tezat oluşturduğu da söylenebilir. Zaten bu sözleşmeyi savunan Laik- Kemalist ve Solculardan oluşan kesimlerin temel dayanak noktalarından birinin bu devrimleri tamamlamak olduğunu bilmeyen yok. Hal böyle iken Perinçek ne oldu da İstanbul Sözleşmesine karşı duruş sergilemeye başladı?
Perinçek olaya genel olarak “Ulusal Güvenlik” çerçevesinden baktığı imajı ile Devlet Erkanına göz kırpıyor gibi.
Oysa İstanbul Sözleşmesinin sunduğu yaşam tarzının Perinçek ve onun fikirdaşları açısından bugüne kadar herhangi bir sorun oluşturmadığı da bilinen bir gerçek.
İslami Kesimlerin bu sözleşme imzalandığı andan bugüne yıllardır bu sözleşmenin iptali için çırpındıklarını gören Perinçek bu açıklamayı yapmak için neden bugüne kadar bekledi?
Anlaşılan o ki, Devlet erkânıı da bu sözleşmenin aileyi, toplumu ve haliyle devleti tehlikeye götüren tarafını görüp müdahale kararı almışlar
Perinçek ve fikirdaşları da gelinen noktada bir DEVLET REFLEKSİNİN kaçınılmaz olduğunu gördükleri için kısaca ‘Devletle birlikte adım atıyorlar!’ havasını vermek adına bu konuda topa giriyorlar. Yoksa İslami Kesimlerin 10 yıldır çırpına çırpına haykırdıkları hakikatleri onaylamak adına bu açıklamayı yapmıyorlar.
Ayrıca Perinçek'in "Atatürk devrimlerini tamamlamak.." şeklindeki hayalinde de "Muasır medeniyetlerin seviyesine gelmek" kastıyla yine bu sözleşme ve benzerlerini uygulama hedefinin olduğunu hatırlatmakta fayda var.