BİR AYET-İ KERİME
“İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
(Nûr Suresi 22. Ayet)
BİR HADİS-İ ŞERİF
Mekke fethedildiğinde, yıllardır kendisine ve iman edenlere yapmadık eza cefa bırakmayan, yurtlarından yuvalarından çıkaran, Medine’de dahi rahat bırakmayıp defalarca savaş için karşısına dikilen ama artık güçsüz, kuvvetsiz, silahsız ve esir Mekkelilere, Peygamberimiz şöyle sordu;
- Şimdi size ne yapmamı beklersiniz?
- Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin. Bize ancak iyilik yapacağına inanırız, dediler. Rahmet Peygamberi(SAV);
- "Benim halimle sizin haliniz, Yusuf’la kardeşlerinin hali gibidir. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi ben de sizlere diyorum; “Bugün size kınama yoktur! Allah sizi affetsin. O merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz, sizler serbestsiniz!” buyurdu.
(İslam Tarihi)
BİR HİKMETLİ SÖZ
Hz.Aişe'ye iftira atılma hadisesinde (İfk hadisesi)nde iftirayı atanlardan biri de Hz.Aişe'nin babası Hz. Ebû Bekir(R.A)'ın halasının oğlu olup kendisine devamlı yardımda bulunduğu Mistah idi.
İddianın iftiradan ibaret olduğu kesinleşince Hz. Ebû Bekir, Mistah'a artık yardım etmeyeceğine yemin etti.
Fakat Nûr Suresi 22. ayet-i kerime nâzil olunca, “Vallahi Allah’ın beni bağışlamasını isterim, bunu her şeye tercih ederim” diyerek yeminini bozdu ve yardıma devam kararı aldı.
(Nûr Suresi 22. ayetin nüzul sebebi)