Libya'da hükümet güçlerinin son dönemde elde ettiği başarılar sonrasında gelinen noktada Sirte'deki güç mücadelesi stratejik ve sembolik açıdan büyük önem taşıyor.

Libya ordusu, Halife Hafter milislerine karşı 25 Mart'ta başlattığı Barış Fırtınası Operasyonu kapsamında 3 Haziran'da başkent Trablus'un bütün idari sınırları, 4 Haziran'da Kasr Bin Gaşir, 5 Haziran'da da Terhune ve Beni Velid'de kontrolü sağlamıştı.

Bu galibiyetleri taçlandırmak isteyen Libya ordusu, 6 Haziran'da Zafer Yolları isimli yeni bir harekat başlatarak yönünü Sirte kenti ile Cufra Askeri Hava Üssü'ne çevirdi. O günden bu yana Libya, gerek askeri gerekse diplomatik düzeyde olayların çok hızlı seyrettiği bir sahaya dönüştü.

Washington'daki George Mason Üniversitesinden, uluslararası uyuşmazlıkların çözümü alanında uzman Faslı Profesör Muhammed eş-Şarkavi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, satranç tahtasına benzettiği Libya krizinde kontrolün daha çok hükümet güçlerinde olduğunu söyledi.

Şarkavi, "Libya'da olaylar, rekor seviyede değişkenlik gösteriyor. Bu nedenle dış güçler ile Tobruk ve Trablus kampları arasındaki kırılgan güç dengesi de sürekli değişiyor. Ancak Libya hükümeti, saha operasyonlarını kontrol edebilme ve Hafter karşısında ilerleme kaydetmede daha iyi gibi görünüyor. Ayrıca Trablus'un 450 kilometre doğusundaki Sirte kentini de ele geçirmeyi hedefliyor." dedi.

Mısır'ın müdahale planları
Libya'da gayrimeşru güçlerin lideri Hafter'e destek veren Mısır yönetimi ise güç gösterisi yaparak sahnede yerini almaya çalışıyor.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 20 Haziran'da Libya sınırı yakınlarındaki Hava Kuvvetleri birliklerini ziyareti sırasında, Sirte ve Cufra'nın Mısır'ın kırmızı çizgisi olduğunu söylemiş ve "Mısır ordusunun, gerek duyulması halinde ülke sınırları dışında askeri bir görevde bulunabileceği" mesajını vermişti. Son olarak 9 Temmuz'da Mısır ordusu, Libya sınırı yakınlarında bir askeri tatbikata başlamıştı.

Şarkavi, Mısır'ın yürüttüğü bu tatbikatın, çatışma mantığı göz önüne alındığında bir "gövde gösterisi" ve "Tobruk kampına 2014'te başlayan desteğin devam ettiği mesajı" şeklinde okunabileceğini söyledi.

Mısır ordu sözcüsü Albay Tamir er-Rifai'nin, "tatbikatın ana aşamasına, Libya-Mısır sınır güvenliğinin sağlanması ve gayrinizami paralı askerlerin yok edilmesi için hava harekatının dahil edildiği" yönündeki açıklamasının dikkat çekici olduğuna işaret eden Şarkavi, "Bu, tatbikatın, sınırların korunmasından başka amaçları olduğunu ve Sisi'nin haziran ayında söylediği gibi işin, Libya'ya askeri müdahaleye kadar gidebileceğini gösteriyor." yorumunu yaptı.

Libya üzerindeki ittifakların izdüşümü: Sirte
Şarkavi, Libya'daki güç mücadelesinde Sirte'nin kontrolüne ilişkin şunları söyledi:
"Sirte'ye dönük mücadele sadece Hafter ile hükümet güçleri arasındaki dengeye indirgenemez. Buradaki savaş, aynı zamanda Trablus hükümeti ve Türkiye'ye karşı Tobruk, Hafter, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) cepheleri arasında sahanın kontrolünün hangi tarafa doğru evrileceğini göstermesi açısından stratejik ve sembolik bir önem taşıyor."

Fransa, Rusya ve ABD gibi Libya krizinde çıkarları olan ülkelerin oynadığı "ikincil" rollerin farklılık gösterdiğini kaydeden Şarkavi, "Sirte'de verilen mücadele aynı zamanda Libya'ya dönük yabancı müdahalenin boyutlarını ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin de dediği gibi burada benzeri görülmemiş derecede bir müdahale söz konusu." ifadesini kullandı.

"Sirte'deki mücadele, 2011'den bu yana Libya'da devam eden çatışmalar arasında baş sıraya yerleşebilir. Zira burada, BM'nin Libya'ya silah ihracatı yasağına, BM Güvenlik Konseyinin aldığı kararlara ve ocak ayında Berlin'deki Libya konulu konferansta verilen vaatlere dönük ihlaller artacaktır." diyen Şarkavi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yerel askerler arasındaki çatışmaların dozajı ile dışarıdan gelen destek arttıkça siyasi çözümden biraz daha uzaklaşılacak. Bunun sonucunda da Libya, savaşı askeri olarak sonuçlandırma yolunda tökezlemeye devam edecek."

Türkiye'nin rolü
Şarkavi, Türkiye'nin meşruiyetin yanında yer almasına ilişkin, "Ankara'nın, BM'nin tanıdığı meşru hükümetin yanında yer almak ve Tobruk'tan ülke topraklarını ele geçirme projesiyle gelen generalin yürüttüğü askeri operasyonları püskürtmek için birçok gerekçesi var." değerlendirmesinde bulundu.

Faslı akademisyen, buna karşılık Mısır ve BAE'nin Hafter komutasındaki Tobruk askeri kampını desteklediğini hatırlattı.

Libya'da "Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Suheyrat Anlaşması'na karşı 2014 seçimleri ile bu çerçevede kurulan askeri ve siyasi kurumların meşruiyeti" gibi rakip iki meşruiyeti savunan birbirine zıt görüşler olduğuna dikkati çeken Şarkavi, "Libya'da tarafların birden çok seçeneği bulunuyor; ya rakip kampın güç ve yeteneklerini zayıflatmak için manevralara başvuracaklar ya da çatışma yerine Libyalılar arasında barışı tesis etmeye katkıda bulunma mantığını benimseyecekler." dedi.

Profesör Muhammed eş-Şarkavi, iç savaş ne kadar sürerse sürsün ve dış planlar ne olursa olsun terazinin kefesinin hiçbir tarafın lehine nihai olarak ağır basmayacağı, bilakis kefeler arasındaki salınımın sürüp gideceği görüşünü savundu.