Batı'dan ithal edilen ve toplumun yapısı ile hiçbir şekilde uyuşmayan, yürürlükte olduğu günden beri aileyi ve ailede de kadını hedef alan İstanbul Sözleşmesi ile 6284 sayılı Kanunun iptal edilmesi için toplum artık somut adımların istiyor.
İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere toplumun inancına ve değerlerine uymayan düzenlemelerin aileyi her geçen gün çökerttiğini belirten Kurşun, İstanbul Sözleşmesi’nin kadını eşinden, çocukları da ebeveynlerinden uzaklaştırdığına dikkat çekti.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanunun kaldırılması ve aileye sahip çıkılması çağrısında bulunan Kurşun, bu konuda artık somut adımların atılması ve ailenin daha çok zarar görmesinin önüne de geçilmesi gerektiğini belirtti.
"Bu olumsuzlukların tamamı İstanbul Sözleşmesi’nin eseridir"
Ailenin toplumun temel yapı taşı olduğunun altını çizen Kurşun, "Yani toplumu bir bina olarak düşündüğünüz zaman bu binanın tuğlalarını da aile olarak nitelendirebiliriz. İstanbul sözleşmesi 2011 yılında kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Yaklaşık 10 yıldır aile içi şiddetin daha da arttığını müşahede ediyoruz. Evden uzaklaştırmaları ve kadına yönelik şiddeti görmekteyiz. Tabi bu olumsuzlukların tamamı İstanbul Sözleşmesi’nin eseridir. İstanbul Sözleşmesi toplumun temel yapı taşı olan ya da kozmik olan ailenin içine kurulmuş olan bir bomba gibidir. Her patladığında o toplumun temel yapı taşı olan duvarlardaki tuğlalardan birinin söküldüğünü görüyoruz. Bu tuğlalar sökülünce binanın itibar yıkıldığını görüyoruz." dedi.
Avukat Hüseyin Kurşun
"İstanbul Sözleşmesi, cinsi sapkınlara güç verdi"
İstanbul Sözleşmesi’nin, onun gölgesi altında hazırlanan 6284 sayılı Kanunun aile müessesesini, kadın ve erkek ilişkilerini derinden etkilediğini belirten Kurşun, "İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin konuşulduğu şu günlerde AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, aynı şekilde sayın Cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi bu sözleşmedeki çirkefliğin, eş cinselliğin ya da heteroseksüelliği özendiren, teşvik eden birtakım ifadelerin yer alması, nitekim bu sözleşmenin etkisi altında Türkiye’de LGBTİ örgütlerinin gittikçe fürusuzlaştığını ahlaka, adab-ı muaşerete, inanca aykırı izler taşıyarak aile bireylerine saldırdıklarını görüyoruz. Bu sözleşme aynı zamanda LGBTİ gibi sapkın grupların güç aldıkları ve sözleşmenin verdiği güvence ile örgütlendikleri bir duruma geldi. Daha önce bir LGBTİ durumunu gizlerken sözleşmenin vermiş olduğu haklar ile birlikte örgütlenmeye başladı ve o sapkın örgüt içinde kendini rahatlıkla ifade etmeye başladı." ifadelerini kullandı.
"İstanbul Sözleşmesi'nin iptali için geç kalındı"
İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi konusunda geç kalındığına dikkat çeken Kurşun, "En son sayın Cumhurbaşkanının torununa yönelik sosyal medya üzerinden yapılan hakaret var. Aslında bu sözleşmenin temeline indiğimizde bu sözleşmedeki cinsiyet öneminin, cinsiyet eşitliğinin ve onun dolayında gelişen ahlaki değer erozyonunun etkilerini görmemiz mümkündür. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi'nin iptali için geç kalındı, sözleşmenin bir an önce iptal edilmesi hepimizin temennisidir." diye konuştu.
"İstanbul Sözleşmesi ile birlikte 6284 sayılı Kanunda revize edilmelidir"
Bazı AK Partili milletvekilleri ve yetkililerin, İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesini istediklerine dikkat çeken Kurşun, şunları söyledi:
Bu arada basında yer alan bazı haberlerde ‘sözleşmeden tamamen çekilmeyelim, bazı hükümlerini kaldıralım, onları kabul etmeyelim’ şeklinde ifadeleri var. Bu da doğru değildir. Örneğin, sadece İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmek, iptal etmek değildir. Aynı zamanda bu sözleşmeden sonra yürürlüğe giren 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi yasasında da birtakım değişikliklerin yapılması gerekiyor. Çünkü o yasadaki birçok hüküm İstanbul Sözleşmesi'nin şartlarını da barındırıyor. Örneğin, evden uzaklaştırma, kadın beyanının esas olması gibi durumlarında düzenlenmesi lazım.
Delil ve şahit olmadan sadece kadının beyanı esas alınarak erkeklerin evden uzaklaştırıldığını belirten Kurşun, 6284 sayılı Kanun nedeniyle 2019 yılında 553 bin 463 erkeğin evden uzaklaştırıldığını ifade etti.
"2019 yılında 553 bin 463 erkek evden uzaklaştırıldı"
Kurşun, "Yaklaşık 563 bin erkeğin eşi ve çocukları, bu ailelerin üç çocuğunu olduğunu varsayalım ve bu aile 5 kişilik bir ailedir. 5 kişilik bir aileyi 563 bin ile çarptığımız zaman 3 milyona yakın bir kitlenin huzursuz olduğunu ki bunlara eşlerin anne ve babasını eklemiyoruz. Bu durum aileye düşmüş büyük bir bomba gibidir. Bomba sadece fiziki zarar veren bir şey değildir. Aslında insanın ruhsal yapısını tahrip eden, onu hayattan soğutan, psikolojisini olumsuz etkileyen kanunlar bombadan daha tesirlidir. Her yıl binlerce aileyi parçalayan İstanbul Sözleşme’sinin savunulması ve bu sözleşmenin zararsız olduğunu söylemek abesle iştigaldir." şeklinde konuştu.
"İstanbul Sözleşmesi ile tahrip ediliyor"
CHP, HDP ve AK Parti içerisinde bazı milletvekillerinin, İstanbul Sözleşmesi’ni geleneksel aile yapısını küçümsedikleri için savunduklarını belirten Kurşun, şunları kaydetti:
Diğer taraftan gerek CHP’nin gerek HDP’nin bu sözleşmeyi, 6284 sayılı Kanunu desteklemelerindeki en büyük etken hatta AK Parti'nin içerisinde de özellikle AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin gibi bazı kadınların bu sözleşmeyi desteklemiş olmasının arka planında bazı nedenler var. İşte modern düşüncenin modern hayattaki aile yapısını daha bir öncelemeleri, geleneksel aile yapısını toplumun geri kalmasında bir neden olarak gören, kadının sürekli baskı altında olduğunu, sürekli aşağılandığı bir dönem gibi görmelerinden kaynaklanıyor. Maalesef modernlikle birlikte geleneği küçümsemeye başladık. Aslında geleneksel aile daha sağlam ve tutucu bir aileydi, toplum daha sağlamdı. Modern dönemle birlikte bireyselliğin artması, tüketim toplumunun etkileri ile birlikte aile bağları da zayıflamaya başladı. Bu zayıflamış aile bağlarını birde İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşme ile tahrip edilmesi tamamen aile denen müesseseyi ortadan kaldırıyor.
"Bir ahlak anarjisi doğmaya başladı"
Cinsi sapkınların İstanbul Sözleşmesi’nden aldıkları güçle İslam’a ve değerlerine dil uzatacak kadar hadlerini aşmaya başladıklarını belirten Kurşun, "Kişinin doğuştan bir takım fizyolojik bozuklukları olabilir. Geleneksel dönemde de bunlar vardı. Bu kişi sabrederdi ve doğuştan engelli biriymiş gibi sabretmesi gerekirdi. Bu kişi toplumdan dışlanmamak için bu durumunu gizlerdi. Ama bu insanlar şimdi İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak açık açık cinsel kimliklerini ortaya koyup, örgütleniyorlar. Örgütlenirken inançlı insanların ahlaki değerlerine saldırmaya başladılar. Bir ahlak anarjisi doğmaya başladı." diye konuştu.
"Her yıl 2-3 milyon kişi bu yasanın mağduru oluyor"
İstanbul Sözleşmesi’nin aileyi hedef aldığını belirten Kurşun, "Her yıl 2-3 milyon kişi bu yasanın mağduru oluyor. İstanbul Sözleşmesi öyle bir hale gelecek ki artık İstanbul Sözleşmesi'nin kalmasını isteyenler bir parti kurup kalmasını isteyeceklerdir. Çünkü bu aşamaya doğru gidiyor. Yaklaşık 10 yıldır bu sözleşme yürürlükte, zarar çoğaldı. Ancak bu zararın neresinden dönülürse kârdır. Ben ilerisini düşünemiyorum. Çünkü bu mağduriyetlerin artmış olması büyük bir toplumsal infiali de beraberinde getiriyor." şeklinde konuştu.
"İstanbul Sözleşmesi gençlerin evlenmesine engel oluyor"
İstanbul Sözleşmesi’nden dolayı gençlerin evlenmekten çekindiğine dikkat çeken Kurşun, son olarak şunları söyledi:
"Bu uygulama aynı zamanda gençlerimizi evliliğe karşı soğutmaktadır. Çünkü bu yasaya göre evlenmek demek eşine en ufak bir hata sonucunda evden uzaklaştırılmak demektir. Ondan sonra da boşanma aşamasında mirasın ikiye bölünmesi gibi adaletsiz bir uygulama ortaya çıkıyor. Dolaylısıyla eğer bu uygulama devam ederse evlenmek artık düne göre daha riskli ve tehlikeli bir duruma gelmiş oluyor. Son zamanlarda gençlerde evlilik oranları azalıyor, boşanmalar ise artıyor. Bunu zaten istatistiklerde de görüyoruz. Dolayısıyla evlilik bu durumda bir itibar kaybediyor. Gençlerimiz bu yüzden evlilikten uzak duruyor." (İLKHA)