Güneydoğu bu yaz sıcak mı sıcak!
BDP’nin evlere şenlik din açılımı, sivil itaatsizlik tehditleri, Salih Sümer’in komik unutkanlıkları, AK Parti’nin siyaset dilinde merkezi söylemi tercih etmesi v.s...
Bir canlı yayında Salih Sümer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “noter” dedi. “Önüne geleni imzalıyor”.
Galip Ensarioğlu da “Önceki gibi sistemi mi kilitleseydi? Önüne geleni ‘veto’ mu etseydi?” diye çok yerinde bir cevap verdi.
Yine Tayyip Erdoğan için 12 Haziran yerine, dili sürçerek “12 Eylül’de gidecek” diyen Sümer’e, “Siz hep 12 Eylüllerle getirip götürüyorsunuz ya” diyerek haddini bildirdi.
Ama düzeylice, son derece olgun karşılayarak ve asla kabalaşmayarak...
Yine AK Parti’nin Kürt sorununun çözümü konusunda izlediği siyaseti kınayan Salih Sümer’e, bakanlık yaptığı dönemde kendisini ilçeye sokmayan Recep Çavuş’u hatırlatırken dahi üslubu incitici değildi.
Canlı yayın boyunca son derece laubali, müstehzi, hatta varoş bir üslubu tercih eden BDP’li Altan Tan’a karşı, temsil ettiği partinin ağır başlılığıyla ve Eyüp Peygamber sabrıyla tahammül etmesi, Güneydoğu siyasetine getirdiği düzey açısından gerçekten önemliydi. Bana göre Ensarioğlu, şu sıralar Güneydoğu siyasetinin “in”i...
Güneydoğu siyasetinin “out”u ise tabii ki Altan Tan!
BDP, ALTAN TAN İÇİN ARAÇ MI, AMAÇ MI?
Altan Tan, bana göre BDP için tam anlamıyla bir hatadır.
Stratejik bir hata!
Hakikaten BDP, Altan Tan konusunda nasıl bu kadar boş bulundu bilmiyorum! Nasıl bu kadar köreldi?
Çünkü BDP’nin din açılımı konusundaki boşluktan yararlanarak BDP’ye sızmayı başaran Altan Tan, alenen BDP’yi Başbakan Erdoğan’la hesaplaşmak için “araç” haline getirdi.
Yani Tan, BDP aracıyla meclise girerse bunu BDP siyasetine katkı sunmaktan ziyade, Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmak(!) gayesiyle yapacak!
Bunun için veremeyeceği bir taviz yok! Bu amaç uğruna yapamayacağı yok!
BDP, bu öfkeyi parti lehine kullanayım derken de böylece “ayvayı yedi”. Sonuçta öfkeyle kalkan zararla oturur. Meclise girse bile, içindeki kinle gözü kararmış olan bu adamın, nasıl da ayağına dolanacağını hesap edemedi.
Herkesçe görüldüğü gibi Altan Tan’ın BDP’ye kaymasının yegâne nedeni, Kürt sorununa ilişkin hassasiyetinden ziyade, Galip Ensarioğlu’na da “onunla hesabım var” diye ifade ettiği gibi Tayyip Erdoğan’la arasındaki “geçmiş hesaplarıyla” ilgilidir.
Tayyip Erdoğan’ın, kendisini vaktiyle adam yerine koymamasıyla ilgilidir. Onu Güneydoğu siyasetinde görmezden gelmesiyle, yok saymasıyla, lisanı halle “Bu kumaştan bez olmaz” demesiyle ilgilidir!
Altan Tan, işte bunu yediremedi.
Kin tuttu.
Tehlikeli hale geldi.
Altan Tan’ın Tayyip Erdoğan’a olan bu düşmanlığı, kini, öfkesi, tahammülsüzlüğü o kadar ileri boyuta tırmandı ki aklının önüne geçti. Dengesini yitirdi.
Hızını alamayarak cephesini genişlettikçe genişletti ve AK Parti’yi temsil eden herkese karşı sokak ağzıyla hakaret etmeye girişti.
Örneğin Tarım Bakanı için, “Mehdi Eker’e kalsa Diyarbakır Cezaevi’nde hayvan besler” diyecek kadar sokak ağzına indi.
Gittikçe de daha korkutucu bir hal alıyor.
Bu adamın kimseye hayrı olmaz. Dili saldırgan, varoş, vahşi...
BDP’nin kendi yöntemleriyle dahi ehlileştirmesi neredeyse imkânsız gibi.
Gerçi eli maşalı Sabahat Tuncel’le yan yana konulunca muhteşem bir ikili ama öfkesi tehlikeli.
¥
Oğlum küçükken koluna saat taktığı zaman “uf” olmuş sargılı kol gibi havada tutardı. M. Ali Birand’ın meşhur turuncu saati taktığı zamanki gibi...
Hem saat zaten fazlasıyla turuncu!
Daha fazla dikkat çekmesi için haber sunarken sürekli olarak kolunu sallayıp durmasına gerek yok ki...
Gerçi bu durum saatin hayatındaki yeri ve önemi konusunda oldukça önemli!
Firmanın yerinde olsam bu kez fosfor yeşilini armağan ederdim açıkçası.
Sonuçta haber sunarken saati ön plana çıkarmak için az efor sarf etmedi.
Gözükmesi için ceketin kol ağzını saatin altına geçirmesi, az şey mi?
İşportacılar da en az saat firması kadar istifade etti gerçi bu durumdan. Bu ekonomik kriz sürecinde kaldırım üstü çakma saat satışlarında patlama meydana geldi. Turuncu saatin birebir çakmaları işportada yok satıyormuş şimdi!
Fanatikleri facebook’ta grup bile kurmuş bu aralar!
Uludağ sözlükte rüküşlük, sonradan görmelik olarak niteleyenler gibi düşünmüyorum ama!
Bence oldukça çocuksu ve de sevimli!
Mehtap Yılmaz / Yeniakit