YUSUF CAN – HABER YORUM

Bu karardan sonra hem Türkiye’de hem de Dünya siyasetinde dalgalanmalar yaşandı.

Türkiye’de beklenenin aksine bu kez CHP keskin bir şekilde karşı çıkmadı, hatta kararın ardından olayı AYM’ye taşımakla ilgili bir karar da almadı.

Mustafa Kemal’in CHP’ye aziz hatırası(!) ve mirası olan devrimlerinin bir uzantısı sayılan 1934 tarihli ‘Ayasofya’yı müzeye çevirme kararı” hukuki boyutuyla yani Danıştay kararıyla iptal edilmiş; ama CHP’den güçlü bir karşıt ses çıkmamıştır.

Doğrusu bunu CHP’nin İslami eserlere saygısı veya vatandaşın değerlerini koruması olarak görmekten ziyade “Devlet Politikasının” evrildiği yönü anlamasına bağlamak gerekir.

CHP ile aynı kulvarda siyaset yapmasına rağmen onun sahip olduğu Devlet Siyasetini gözetmeyen HDP ve bileşenlerinin, sözlerini hiç esirgemeden bu karara karşı oldukları görüldü.

Bu anlaşılır bir şeydi. Çünkü HDP ve bileşenleri (yeri geldiğinde) İslam karşıtlığı konusunda tavizsiz olduklarını hiçbir riyakarlığa gerek duymadan gösteriyorlar.

Aynı şekilde Modernist Müslümanlar(!) denilen bir kesim de yine gündem olmak adına topa girerek “Bu kararın yanlış olduğunu!” söyleyip durdular.

Bu açıklamalar ülkede ve İslam Dünyasındaki sevinci gölgeleyemedi çok şükür.

Hakeza Batılı ülkelerin ard arda gelen olumsuz açıklamaları da siyaset arenasındaki muhataplarınca aynı sertlikle mukabele bulunca ortalık biraz yatışır gibi oldu.

Ancak Papa’nın “İçinin parçalanması!” ve akabinde

Amerikan Başpiskoposu Elpidophoros Lambriniadis ve Amerikan Kardinali Timothy Dolan'ın yaptığı ortak açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ayasofya ile ilgili kararını geri alacağı öne sürüldü.

Yapılan ortak açıklamada şöyle denildi:

“Türk hükümetinin, dünyaca ünlü Ayasofya'nın İstanbul'daki statüsünü değiştirmesinden ve  bu eşsiz insan ve tanrısal başarı anıtını camiye dönüştürme kararından büyük üzüntü duyuyoruz. Ve bu kararı onaylamıyoruz.

Ayasofya, yalnızca dünyanın en büyük kilisesi değil, aynı zamanda en büyük yapı olarak da neredeyse bin yıldır ayakta. Amacı, Hristiyan ibadetinin Evrendeki en eşsiz ve en mükemmel yeri olmaktı. Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Büyük Ayasofya Kilisesi bir camiye dönüştürüldüğünde, insanlık tarihinin şiddete uğradığı bir dönemdi, ama bugün yaşadığımız yol bu değildi.

Atatürk'ün kararının bilgeliğini tekrar teyit ediyoruz ve Türk hükümetini Ayasofya'nın statüsünü değiştirme politikasını tersine çevirmeye çağırıyoruz.”

Yunan kökenli Arnavutluk Tiran Başpiskoposu Anastasios, Yunanistan ERT1'in ana Haber bültenine katıldığı bağlantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ayasofya’yı camiye dönüştürme tercihini “kültürel cihad” olarak nitelendirdi.

Malum dindar bir Müslüman için Batı söz konusu olunca akla hemen “Haçlı Seferleri” gelir, onlar da Müslümanları “Cihad” kelimesi ile hatırlamaya devam ediyorlar.

Şimdi Ortodoks din adamları Batılı ülkeleri daha fazla harekete geçirebilmek için onlarda ürküntü yapan “CİHAD” kelimesini bilinçli olarak kullanıyorlar.

Oysa son 200 yıldır Batı Âleminin İslam Dünyası başta olmak üzere tüm insanlığı ‘Kültür Emperyalizmi’ ile yoldan nasıl çıkardıkları insanlığın ortak hafızası olarak ortada duruyor.

Erdoğan, Ayasofya kararıyla her ne kadar büyük bir iş başarmış olsa da bunu sadece İslami saiklere bağlamak eksik olur.

Çünkü ortada Devletçe alınmış bir karar var. Türkiye son 200 yıldır, en güçlü günlerini yaşarken ve Dünyaya jandarmalık yapan güçler de iç sorunlarıyla uğraşıp Türkiye’nin Ortadoğu’daki “Dengeleyici Güç” pozisyonuna ihtiyaç duyuyorken, Türkiye elbette bu şartları iyi değerlendirip “Bağımsızlığına gölge düşüren Lozan’a ve Ayasofya’ya müdahale edecekti…

Her ne kadar İslam Dünyasının ve Türkiye’nin ciddi anlamda ihtiyacı olsa da ne yazık ki ortada “Kültürel bir Cihad” hamlesi görünmemektedir.