Çalışma saatlerine uygun ve bakımı kolay farklı bir hobi arayışları içerisine giren ve arıcılığı tercih eden Hamza Demirel, hobi olarak başladığı arıcılığa üretici olarak devam etmeyi düşünüyor.
Mesai arkadaşlarının tavsiyeleri ile hobi amaçlı başladığı arıcılığa şimdilerde üretici olarak devam etmek için çalışmalarını arttıran Hamza Demirel, arıcılığın bir sevdaya dönüştüğünü vurguladı.
Demirel, “Elazığ’ın Baskil İlçe Devlet Hastanesinde röntgen teknikeri olarak görev yapıyorum. Bizlerin çalışma usulü vardiyalı olduğu için ek bir iş daha doğrusu hobi arayışına girdim. Esasında ticaret amaçlı değil hobi amaçlı yapmayı düşünüyordum. Bazı arkadaşlardan tavsiyelerde bulunmalarını istedim. Ambulans şoförü vardı, Müslüm abi kendisi arıcılık işini bana tavsiye etti. Hem bakımı kolay hem de bizim vardiya sistemine uygun olduğu için aklımıza yattı. Allah kısmet etti geçen sene mayıs ayında 10 kovanla bu işe başladık. Arıcılık işinin bir sevda olduğunu söylüyorlardı. Doğrusu ben pek inanmamıştım. Sadece eve, eşe dosta ve akrabaya dağıtabilelim yeterlidir demiştim. Ama sene sonunda merakımız ve sevdamız arttı. Arıcılık mesleğini seçmemin asıl nedeni üretici olabilmek. Al sat ve esnaflıktan ziyade ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla üreticilik içeren bir meslek bir hobi istedim. Bunun için arıcılığa başladık. Allah’a hamd olsun. Arı bereketli bir hayvan çoğaldıkça çoğalıyor öyle söyleyebiliriz. İkinci senenin sonunda şu an 27 kovan arımız oldu çok şükür. Bu işi devam ettirmeyi ve büyütmeyi düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Arıcılıkla ilgili bilgi temin ettim”
Arıcılık mesleğine sıfırdan giriş yapan Hamza Demirel, teknoloji çağında bilgiye ulaşmanın kolay olduğunu vurguladı. Demirel şöyle devam etti: “Teknoloji çağında olduğumuz için bilgiye ulaşmak kolay. Teorik olarak internetten videolardan iyi bir bilgi edindiğimi düşünüyorum. İyi bir araştırma yaptım. Tabi kökenimiz öğrenci olduğu için iyi bir araştırma yaptım. Arıcılığa merak saldıktan ve karar verdikten sonra gerek sosyal medyada gerekse kitaplar olsun bilgiyi temin ettim. Özellikle Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu hayatını bu alana adamış büyüğümüzün kitaplarından istifade ettim. Bunun dışında internette arıcılık gruplarını takip ettim. Youtuber olan arıcılardan istifade ettim.”
“Her kovan kendine has bir devlet!”
Arıcılık mesleğinde birçok tecrübe edinen Demirel, arıların iç dünyasından ve tabiatından kesitler anlatarak her bir kovan arının farklı bir devlet olduğunu belirtti.
Demirel, “Arılardan bahsetmek gerekirse her kovan kendine has bir devlet diyebiliriz. Her ne kadar yan yana da olsalar iki farklı ve bazen de düşman iki devlet gibiler. Tabi her bir koloninin kendisine has bir kokusu ve bir anaarısı mevcut bir şekilde yaşamını sürdürüyor. Arıların iş bölünden bahsedecek olursak; arı günlük yumurta diyerek tarif ettiğimiz ilk yumurtlama ardından üç günlük yumurta, larva, pupa ve kapalı yavru dediğimiz 21 günlük kuluçka sürecinden geçiyor. Kuluçka sürecinden sonra ilk olarak çıktığı kuluçkayı temizleme işine başlıyor. Daha sonra kovan içi temizlik, petek örme ve gelen balı olgunlaştırma taşıma gibi işlerde çalışıyor. İki üç gün ise kovan güvenliğini sağlamak adına nöbetçilik yapıyor yani kovan içi 21 günlük hizmetleri oluyor. Sonrasında usta arılar yavru arıları keşfetme ve uçurma gibi eğitimler vererek yetiştiriyorlar. Yetiştirilen arılar ömrünün tarlacı olan kısmına geçiyorlar. Bu dönem ortalama 25 gün sürüyor. Bu dönem içinde farklı işlerde yapıyorlar. Kovana sutaşıma kovanı havalandırma bununla birlikte nektar ve polen taşıma görevlerini üstleniyor. Yani toplamda bir arının ömrü 45-46 güne tekabül ediyor. Yani bu arılar yaşamını yitirdikten sonra yeni doğan arılar bu görevleri üstleniyor.” dedi.
“Üç katlı bir arı kovanında 130-150 bin arı nüfusu bulunur”
Kilolarca bal üretimi yapan arıların, bir kovan da ne kadar nüfusa sahip olduğundan bahseden Demirel, kovanlardaki katların artmasıyla nüfusunda arttığını belirtti.
Demirel şunları söyledi: “Mevcut nüfusunu şöyle diyelim mevcut bir çıtayı saran arıların nüfusu 5 bin ila 6 bin arasıdır. Kovanının önünü açmayla ilgili ama bu ana arının kalitesi, arıların bulunduğu bölgenin florası ve önemli bir husus suya yakınlığı kovanın gelişiminde etkilidir. Tek katlı bir arı kovanı düşünürsek bu kovanda ki arı sayısı 50 bin gibi bir sayı var. Ama katı arttırırsak 2 ve üç kata çıkarırsak bu sayı üçe katlar ve ortalama üç katlı bir arı kovanında 130-150 bin arı nüfusu bulunur. Tabi bunu vurgulamakta fayda görüyorum her kovan başına bir tane ana arı düşmektedir.”
“Balın organiğini şiar edindim”
Konuşmasının devamında Demirel, “Bal üretme konusunda Allah’a hamd olsun organik balı kendimize şiar edinmişiz. Çeşit olarak da petek, süzme ve karakovan balı üretmeye gayret ediyoruz. Balın kalitesi üzerinden konuşmak gerekirse, arı kış aylarından sonra yani hava, su ve toprağa cemre düşmesi ile havaların ısınmasıyla birlikte arılar çalışmaya başlarlar. Tabi kışın stokları tükenir ve soğuk havadan dolayı dışarıya çıkıp çalışamadığından dolayı stokları geriliyor. O dönemde polen keki dediğimiz ve bildiğimiz şerbetle arıları desteklemek gerekiyor. Bu da arıların hızlı gelişim göstermesi içindir. Bu da erken ilkbahar dediğimiz döneme kadar. Burası yani bu bölge için söylemek gerekirse mayıs ayının başında nektar yani bal özü gelmeye başlar. Tabi nisan ayının başında da polen gelmeye başlar. Polen ve nektarın gelmesiyle ana arı daha fazla çalışır. Bu da koloninin gelişmesi ve daha fazla çalışmasına neden olur. Bizde bu dönemde inverter şurup dediğimiz şerbetle arıları destekliyoruz. Balın organik halini bozmama adına ana akımın gelmesine 50 gün kala yani mayısta şerbet vermeyi kestim. Bu da balımızın organik oluşunun kanıtıdır. Bu hassasiyeti gösteren arıcıların balı kaliteli olur. Balın kalitesini bir nevi florya yani çiçeklerin çeşitliliği belirliyor. Bizim bulunduğumuz bölge 1800 rakımlıdır. Burada ise yabani yonca, orman gülü, akasya ve keven bulunur. Özelliklede keven ana akım için önemlidir. Ana akımı keven oluşturur. Keven balı ile ortalama 25 Temmuza kadar ana akım alıyoruz. Bu 1 Ağustosa kadar da sürebiliyor.” ifadelerini kullandı.(İLKHA)