Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dünkü Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamanın ardından bugün de AK Parti tarafından TBMM’ye sunulan barolarla ilgili yasa teklifini değerlendiren Avukat Kurşun, Türkiye Barolar Birliğinin ideolojik davranmasını eleştirdi.

 

Avukatlık Kanunu'nca düzenlenen baro seçim sisteminin günümüz koşullarına cevap vermekten uzak olduğuna dikkat çeken Kurşun, baro seçimlerine ilişkin listenin, sistemin ve yapının da baştan aşağı reform edilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye Barolar Birliği ve baroların yıllardır asli görevlerini unutup ideolojik davrandığının altını çizen Kurşun, Türkiye Barolar Birliğinin siyaset yapmaması gerektiğini ifade etti.

5 binden fazla mensubu bulunan Ankara, İstanbul ve İzmir'de birden fazla baro kurulmasına ilişkin bir hazırlık olduğunu belirten Kurşun, bu çerçevede mevcut yerleşik baronun birinci, takip eden baroların da 2-3 ve 4 diye kurulmasının öngörüldüğünü ifade etti.

“İstanbul, Ankara ve İzmir’de ‘çoklu baro sistemi’ kurulabilir”

Kurşun, çoklu baro sisteminde üye sayısı 5 bini aşan tüm illerde 2 bin avukatın imzasıyla bir baronun kurulabileceğini belirterek, “Şu anda Türkiye'de İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç tane ilde çoklu baro sistemi kurulabilir. Ama diğer illerde üye sayısının 5 bini bulduğu bazı illerde 2 bin avukatın imzasıyla kurulabilecek. Barolar ilde numaralı numaralandırılacak.” dedi.

Çoklu baro sistemi için yasa teklifinin 28 maddeden oluştuğu bilgisini veren Kurşun, 28 maddede de avukatların çalışma, baroların ön düzenleme biçimi ve baro seçimleri ile ilgili bir takım düzenlemeler olduğunu belirtti.

Avukat Hüseyin Kurşun

“Türkiye Barolar Birliği, siyaset yapmamalıdır”

Siyasilerin geliştirdikleri ve uyguladıkları politikalarda yargıyı bir engel olarak gördüklerine dikkat çeken Kurşun, “Onlar ister ki bir projeyi veya bir politikayı hayata geçirecekleri zaman herhangi bir yargı engeliyle karşılaşmak istemezler. Bir yasa çıkartılırken halkın menfaatine olan halkın menfaatine olmayan yasalar vardır. Örneğin ‘İstanbul Sözleşmesi’, ailenin korunması kanunu gündemde yer almaktadır. Bu sözleşme ve kanun, toplumda kadın cinayetlerinin artmasına neden oluyor. Bir baro çıkıp ‘İstanbul Sözleşmesi’ni eleştirmesi ve o sözleşmenin gölgesi altında yapılmış olan ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik yasayı eleştirmesi, derhal değiştirilmesi gerektiğini ya da ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini, sözleşmeye atılan imzadan vazgeçilmesi yönünde bir takım taleplerde bulunması siyaset yapmak değildir. Bunu ayırt etmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye Barolar Birliği’nin yasal bir kurum ve onu temsil eden insanların da hukuk insanları olduğunu ifade eden Kurşun, “Dolayısıyla yasaların eleştirilmesini bir siyaset olarak değerlendirmek yanlıştır. Bir baro başkanı ya da barolar birliği başkanı hükümetin icraatlarını eleştirirken hükümete muhalif olan bir partinin yanında yer alıyorsa tabi ki bu da yanlıştır. Bunun da önlenmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye Barolar Birliği siyaset yapmamalıdır. Yasayı eleştirmek ayrı, siyaset yapmak ise ayrı bir şeydir, bunun ayrımına varmak lazım. Hükümet, çoklu baro ile baroları zayıflatmayı amaçlıyor. Bir ilde birden fazla baro kurulacak. 2 bin avukat imzasıyla bir baro oluşturulabilecek ve kurulurken de diğer barolardan sürekli avukat talep edilecek.” diye konuştu.

“Türkiye'de öncelikle insan hakları sorunu var”

ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde çoklu baro sisteminin uygulandığını anımsatan Kurşun, “Ancak bu ülkelerde iyi de iyi uygulanıyor diye Türkiye'de de aynı şekilde iyi uygulanacak anlamına gelmez. Çünkü bu ülkelerin hukuk sistemi çok farklıdır. Her ne kadar Amerika emperyalist bir ülke olsa da, Orta Doğu'da diğer ülkelerle birlikte zulüm ediyorsa da bu ülkelerin kendi içlerinde sistemi var. Kendi içlerinde güçlü bir demokrasileri var. İnsan haklarını koruyorlar, bu ülkelerde devlet başkanı veya başbakanından hesap sorulabiliyor. Eleştirildiğinde de hakaret olarak görülmüyor. Ama Türkiye'de böyle değil. Türkiye'de en küçük bir eleştiri hakaret içermese bile soruşturmaya konu olabiliyor. Dolayısıyla Türkiye'de öncelikle insan hakları sorunu var. İnsan hakları sorununun olduğu bir ülkede, ülkenin tek elden idare edildiği, parlamenter sistemde çok önemli olan yürütme, yasama ve yargı erklerinin birbirinden ayrılığı ilkesinin ayakta olmadığı, cumhurbaşkanlığı sisteminin olduğu bir ülkede olduğu çoklu baro sistemi daha kötü sonuçlara yol açabilecektir.” dedi.

“Barolar Birliği'nin yapısı ve seçim sistemi değişmesi gerekir”

Mevcut Barolar Birliği'nin yapısının ve seçim sisteminin değişmesi gerektiğini belirten Kurşun, şunları söyledi:

“Barolar Birliği Başkanı, baroların seçmiş olduğu delegelerin seçimi ile seçiliyor. Oysa hiç delegelerin seçmeksizin, her barolar birliği seçimi aktif bir şekilde baroya üye olan avukatların seçimiyle barolar birliği başkanı seçilebilir. En azından bu şekilde barolar birliğinde siyasi kutuplaşmanın önüne geçilebilir.”

“Türkiye Barolar Birliği, genel olarak hep sosyal demokratlar tarafından temsil edilmiştir”

Kamu hizmeti sunmakla yükümlü olan avukatlık mesleğinin renk, ırk, cinsiyet ve siyasi düşünce farkı gözetmeksizin halka hizmet etmekle yükümlü olduğunu kaydeden Kurşun, şu ana kadar baroların görevlerini tam olarak yapmadıklarını söyledi.

Kurşun,  “Bugüne kadar Metin Feyzioğlu da buna dahil barolar, Türkiye Barolar Birliği genel olarak hep sosyal demokratlar tarafından temsil edilmiştir. Bu yapı halk ile bir türlü kan bağı oluşturamamıştır ve daha çok ideolojik hareket etmiştir. Kemalist, laik, feminist hareketlerin ve solun etkisinde kalmıştır. Bu da yanlıştır. Çoklu baro sistemi yerine Barolar Birliği Başkanlığı seçiminin daha adil, delege aracılığıyla değil de bizatihi avukatlar tarafından Barolar Birliği Başkanlığı ve yönetiminin seçilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ama bu şu andaki sistemle maalesef Türkiye Barolar Birliği, sadece belli bir ideolojinin savunuculuğunu yapan, objektif olmaktan uzak, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştiren bir birlik olmaktan çıkmayacaktır.” dedi. (İLKHA)