Yaklaşık 2 buçuk milyon adayın iyi bir üniversite hayaliyle girdiği Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) sona erdi. 3 oturumda yapılan sınavın birinci oturumunun Türkçe testi birçok adayı zorlarken, sınavda cinsel sapkınlığa verdiği destekle bilinen şarkıcı Mabel Matiz sorusu ise birçok kesim tarafından tepki ile karşılandı.

ÖSYM ve Türkiye’nin eğitim sistemi ile alakalı sıkıntı ve çözüm yollarına değinen Eğitim Bir-Sen Van Şube Başkanı Mehmet Ali Uca, sınavda sorulan bu sorunun İstanbul Antlaşması ve Türkiye’nin eğitim sistemi ile direk bağlantılı olduğunu dile getirdi.

 

Geçmiş yıllarda da benzer sıkıntıların yaşandığını anımsatan Uca, “Ama bu yıl özellikle toplumda da çok kabul görmeyen bir soru tipi ile karşımıza çıktılar. ÖSYM’de soru hazırlama komisyonu kim, neye hizmet ediyor. Ne yapmaya çalışıyor. Neden böyle bir algı operasyonuna girdiler? Bence bunun önce araştırılması lazım. Biz Memur-Sen camiası olarak sosyal medyada tepkimizi ortaya koyduk. Genel başkanımız çok sert bir tepki gösterdi. Bizler de bireysel olarak tepkimizi ortaya koyduk. Ben öncelikle soru hazırlama komisyonu bir gözden geçirilmesini özellikle istiyorum. ÖSYM'nin bu anlamda yapmış olduğu bu hatayı ve garabeti ortadan kaldırma noktasında, belki de insanların toplum nezdindeki baskısını bir anlamda götürmüş olacak. ÖSYM bu sorumluluktan tamamen kurtulmaz ama en azından şu anki o sert tepkiyi ortadan kaldırabilir.” ifadelerini kullandı.

“İstanbul Anlaşması gençlerimizde erozyona neden oldu”

İstanbul Sözleşmesi’nin özellikle gençlerde çok ciddi bir erozyona neden olduğunu ifade eden Uca; şöyle devam etti:

“Bu erozyon kendi çocuklarımıza ve kendimize de sirayet etmek üzere. Yani hep dışarıdan takip ediyoruz. İşte şu gençlik şöyle oldu. Şuradaki gençlik şöyle bozuldu. Kafe ortamları zenginleşti. Oyun ortamları boşalmadı. Tarzındaki şikayetler artık yavaş yavaş bizi bulmaya başlıyor. Bunun dışında tacizler, istismarlar. Artık insanların birbirlerinden nefret etme boyutu maalesef taciz ve istismar etiketlerine dönmüş durumda. Bence burayı da çok fazla kaçırmamak lazım. Bu anlamda baktığımızda İstanbul Sözleşmesi Türkiye'de gençliği bitirme noktasına getirmiş durumda. Öncelikli İstanbul Sözleşmesi'nin de bir an önce ortadan kaldırılması, Amerika ve Masonların ürünü olan ve İslamiyet karşıtı olan insanların ürünü olan bu tuhaf anlaşmadan bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla biz bir vebal altındayız. Bu vebale biz sebep olduk. O zaman bu vebali ortadan kaldırma yine bize düşer. Bu hatadan dönmek yine de bize düşer. Bununla ilgili bakanlık nezdinde ve Cumhurbaşkanımızın da bu anlamda bir çalışmalarının olduğunu biliyoruz. Ama bunu çok süratle yapmak gerekiyor ve Müslümanları bu illetten öncelikle kurtarmak gerekiyor.”

“ÖSYM’nin içinde neler olup bitiyor?”

“Mabel Matiz sorusunun İstanbul Sözleşmesi ile direk bağlantısı var.” diyen Uca; “Sorulan soru güya bir sanatçıya ait. Hatta bir değil 2 tane soru sorulmuş. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Soruyu gördük. Bir soru direk Mabel Matiz ile alakalı bir soru ve maalesef Mabel Matiz’in toplum nezdindeki görüntüsünü, resmini de herkes biliyor. Kendisi eşcinsel olan ve çok ciddi anlamda LGBT savunucusu olan bir kişi. Ben bunu müptezel olarak görüyorum. Dolayısıyla buna sanatçı elbette demiyoruz yani sanatçı kimliğine sahip olamaz. Dolayısıyla ÖSYM'nin bu vatandaşı getirip 2-3 milyon insanın önüne soru olarak koyması çok ciddi ve büyük bir tehlikedir. ÖSYM içinde neler olup bittiğini bence çok iyi bir araştırmak ta gerekiyor.” diye konuştu.

“Türkiye’nin eğitim sistemi yerli değil”

ÖSYM tarafından sorulan Mabel Matiz sorusunun Türkiye’nin eğitim sistemi ile de bağlantılı olduğuna dikkat çeken Uca şunları söyledi:

“Ülkemizde manevi kodlarla oynandı. Bu manevi kodlardan bir tanesi de 1947 ve 1949 yıllarında yapılan anlaşmalar. 1947 yılında yapılan Forgrayt Anlaşması var. Bu anlaşmaya göre Amerika, Milli Eğitim'de olup bitecek olan her şeye kendi lobisini de katarak 8 kişiden oluşacak komisyona 4 kişilik bir komisyon üyesi ekleterek bizim eğitim sistemimize müdahale etme girişiminde bulundu. Şimdiye kadar açıkçası bunda başarılı da oldular. Çünkü 8 kişilik bir ekibin içinde 4'ü Türk ekip 4’ü Amerikalı ekip, oyların eşit olması halinde de Amerika'da belirlenecek olan kişinin ağırlığıyla Amerika'nın dediği olmuş oluyor. Yani biz 4 oyumuzu da kendi eğitim sistemimize bize göre olumlu kullansak bile maalesef söz sahibi olamayız. Yani orada Amerikalıların dediği her zaman geçerli olmuş oluyor. Yapılan anlaşmanın kuralı bu ve maalesef bu kural hala da işliyor. Dolayısıyla şu an Forgrayt Antlaşması’na göre müfredatımızı istediğimiz şekilde dizayn edemiyoruz.”

Konuşmasının devamında Uca, “1994 yılında mesela Milli Eğitim Geliştirme Komisyonu kuruluyor. Bu komisyonun 60 üyesi var. 40’ı Amerikalı. Türkiye'nin milli eğitimi ile alakalı bir komisyon kuruluyor bu komisyona neden Amerikalı alınıyor? Bizim 60 tane milli eğitimle ilgili görüş beyanında bulunacak kaliteli elemanımız, profesörlerimiz ve uzmanlarımız yok mu? Tabii ki bunun altında farklı şeyler var. Yani düşünün bu komisyonuna başkanlık eden ve Milli Eğitim'in sonraki süreçlerine müdahale eden CIA ajanları olduğu söyleniyor.” şeklinde konuştu.

“Gençlerimizin ahlakını bozacak kişiler rol model olarak sunuluyor”

Gençlerin ahlakını bozan ve ciddi anlamda zehirleyen kişilerin rol model düzeyine çıkarıldığını dile getiren Uca; “Biz son zamanlarda maalesef gençlerimize rol model olamayacak kişileri, rol model olacak düzeye getiriyoruz. Düşünün 2020 yılındayız ve ÖSYM Mabel Matiz’le ilgili soru soruyor. LGBT’yi teşvik. 2 buçuk, 3 milyon insan sınava giriyor ve Mabel Matiz’i çok iyi bir insan olarak değerlendirmeye başlıyorlar. ‘ÖSYM sorduğuna göre o zaman demek ki bu adam çok iyi bir adam.’ Şeklinde bir algı oluşuyor. Bu sefer ne oluyor? Gençlerin o adama yönelik bir algısı oluşuyor ve o adama sempati duymaya başlıyorlar. Bu bizim geleceğimiz için büyük tehlike. Bununla da yetinmiyoruz. Geçen yıl Gençlik ve Spor Bakanlığımız Aleyna Tilki’yi yılın sanatçısı ilan etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı maalesef yine gençler için bir rol model olamayacak bir kişiyi, Sıla’yı yine yılın sanatçısı ilan etti. Bizim bu anlamda gerçekten de ciddi tedbirler almamız gerekiyor. Gençliğimizi korumamız ve İslami noktadan uzaklaştırmama adına kendi eğitim sistemimize ve yaptıklarımıza bir çekidüzen vermekte fayda var diye düşünüyorum.” dedi.(İLKHA)