Mazlumsun susa mazlumsun susa
Allah için mazlumlar vuruldu caminde
Yer gök haykırdı duymadın mı susa
Camin bizimle konuştu işittin mi susa
Hüseyin en önde tekbir var dilinde
Tekbir dedi Hüseyin Allah-u ekberle
En son sözü oldu bu sözü ey susa
Dağ taş dile geldi Hüseyin susunca
Konuştular o gece kim şehit düşerse
Allah'ın izniyle şefaat eyleye
Hepiniz şehit düştünüz kardeşler
Allah'ın izniyle şefaat bizlere
Evet yine Haziran ve yine Susa Katliamı’nın bizlere yaşattığı büyük hüznün acısı içindeyiz.
Bu sene Susa Katliamı’nın 28. Sene-i devriyesi içerisindeyiz. Her ne kadar bu katliamın üzerinden 28 yıl geçmişse de acısı halen yüreğimizde tazeliğini korumaktadır. Susa denilince aklımıza cami yarenlerinin Allah yolunda feda olma destanları gelir. Susa denilince aklımıza Hüseyinlerin çağdaş Yezitlere karşı kıyamı gelir. Ey aziz şehitlerimiz dünya var oldukça sizin destanınız unutulmayacak bizler var oldukça sizleri hiçbir zaman unutmayacağız ve Allah'ın izniyle hiçbir zaman unutturmayacağız.
Vahşice yapılan bu katliamın 28. Sene-i devriyesi münasebetiyle öncelikle katliamda şehit düşen tüm kardeşlerimize Cenab-ı Allah'tan ğani ğani rahmet ve mağfiret dilerken çok değerli cefakar ve fedakar ailelerine sabr-ı cemil niyaz ederim.
Tarih boyunca şehitler hizmetleriyle, zulme karşı mücadele ve gayretleriyle, canları ve kanlarıyla karanlıkları aydınlatmış, ölü kalpleri diriltmişlerdir.
Arkalarında kalanlara ne mal-mülk, makam ve ne de para pul bırakmamış, yalnızca davalarını miras olarak bırakıp Rahman’a yürümüşlerdir.
Şehitler kanlarıyla; ümmet ağacını her dönemde sulamış, safların netleşmesi, sıklaşması, nifak ve riyanın ayrışması için bir turnusol görevini görmüşlerdir.
Şehitler; ümmetin uyanması, dirilmesi ve şahlanması için kanlarını yakıt yapmışlardır.
Susa şehitleri de diğer tüm şehidler gibi hayatlarını aziz İslam davasına adamış, her türlü zulme ve zalimlere karşı mücadele etmiş ve en nihayetinde bu uğurda canlarını feda etmişlerdir. Dünya alem de biliyor ki Susa şehitlerinin tek amacı Allah'ın dinini yaşamak ve yaşatmak, insanları hayra çağırmak, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmekti, İslam davetini ve peygamber çağrısını insanlara anlatmak ve ulaştırmaktı. Nitekim yine her zaman olduğu gibi yatsı namazı sonrası cami içerisinde halka kurup Peygamber Efendimizin hayatını konu alan siyer ve hadis derslerini işlemekle meşgulken şehid olmaları bunun en somut delili ve kanıtıdır.
Tarihe baktığımızda inançları uğruna Müslümanların maruz kaldığı işkenceler, ölümler ve katliamlar çok ibret vericidir. Allah birdir dedikleri için Allah'ın istediği bir hayatı yaşamak ve yaşatmak istedikleri için din düşmanları tarafından her türlü zulme, işkenceye ve katliamlara maruz bırakılmışlardır bu nedenle olsa gerek ‘tarih tekerrürden ibarettir’ demişlerdir.
Tarihin her devrindeki zalim ve zorbaların tabiat ve karakterleri de hep aynı olmuştur. Zulümlerini yaparken ve düşmanlıklarını sergilerken bin bir kılığa girerek ve her türlü hileye başvurarak yaparlar. Zalimlerin ve din düşmanlarının tarihin her döneminde yaptıkları zulüm ve katliamları haince ve kalleşçe yaptıkları gibi Susa Katliamı’nı da en ince noktasına kadar haince planlayarak ve asker kılığına girip, asker elbiselerini giyerek kalleşçe gerçekleştirdiler.
Tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de şehitlerin kanı boşa gitmemiş, adeta bir tohum olmuş yüzlerce binlerce sümbül vermiş, geride bıraktıklarına ışık olmuş, yollarını aydınlatmıştır ve aynı zamanda da katillerini ve zihniyetlerini de kendinde boğmuştur.
Ey sevdamızın aziz ve izzetli evlatları
Ey yolumuzun aydınlık nüveleri
Ey gökyüzümüzün parlayan yıldızları
Ey davamızın kolları ve kanatları
Ey aziz şehitlerimiz sizler insanlığın kurtuluşu için insanların girdikleri girdaplardan çıkmaları için ve hidayet bulmaları için çalışıp çabaladınız, insanların kula kulluktan kurtulup Allah'a kul olması için gecenizi gündüzünüze kattınız, yeryüzünde zulümlerin ve mefsedetlerin son bulup adaletin gelmesi için durmadan, duraksamadan, yılmadan, yorulmadan çalıştınız.
İnandığınız bu yolda cesaretle yürüdünüz, bıkmadınız ta ki bu uğurda canlarınızı feda ettiniz, bizlere ışık oldunuz, yolumuzu aydınlattınız.
Sizler ey şanlı davamızın yiğit evlatları, bu ümmetin medar-ı iftiharı, gelecek günlerimizin müjdecisi ve umudusunuz.
Evet haddi zatında şehitlerimiz yolumuzun kandilleri, gökyüzümüzün parlayan yıldızları, davamızın aziz ve izzetli evlatlarıdır.
Evet şehitler davamızın kolu ve kanatları hükmündedirler. Kanatsız bir kuş nasıl ki uçamıyorsa şehitsiz bir davanın yürümesi ve ilerlemesi de mümkün değildir.
Bu sebeple kol ve kanatlarımızın kıymetini çok iyi bilmemiz gerekir.
Her bir kanat çırpınışı geleceğe dönük bir adımdır, adımlar arttıkça gelecek yakınlaşır ve güzelleşir. Bu anlamda şehitler kaybedilmez, kazanılır. Karşılıklı bir ilişki vardır şehitler ile yürüyüş arasında. Sevda yolunda yürüyüşün meyveleri şehitlerdir, yürüyüşümüz şehitlerin meyvesidir.
Şehit çağın kalbidir, şehit çağın şahididir, şehit umudun dilidir.
Şehitler yolumuzun işaret taşlarıdır, şehitler yolumuzun meşaleleridir. Meşaleleri elden düşürmemeliyiz. Şehitler davamızın kan çiçekleridir, şehitlerimiz umudumuzu ayakta tutan yiğit erlerimizdir.
Yolumuzun meşaleleri, karanlık geceleri aydınlatan yıldızları, gündüz güneşimiz olan önderlerimizin yolunu devam ettirmeliyiz.
Aziz İslam davasının öncü şahsiyetleri alimler ve şehitlerdir.
Sahabe efendilerimizden günümüze kadar yaşamış olan bütün alimler ve şehitler ümmetin büyük değerleridir. Vermiş oldukları mücadele de İslam’ı hakim kılma mücadelesidir. Onların tecrübe ve bilgileriyle mücadeleyi bir adım daha ileriye taşımak da bizim sorumluluğumuzdadır.
Aziz İslam davasının şehitlerini, önderlerini, öncülerini tanımak ve yollarını devam ettirmek bizim vefa borcumuzdur.
Evet şehitlerimiz öncü ve önderlerimiz önden gittiler. Ancak bize davalarını ve mücadelelerini bıraktılar. Önden giden önderlerimizin bıraktıkları dava ve mücadele bizim için en güzel mirastır bu mirasa sahip çıkmamız ve onlara olan borcumuzu en güzel şekilde yerine getirmemiz gerekmektedir.
Her fırsatta öncülerimizi tanımalı onların izinden gitmeli ve bizlere miras olarak bıraktıklarına sahip çıkmalıyız. Bu bir bayrak yarışıdır, onlardan devraldığımız bayrağı en güzel şekilde bir sonraki nesle devretmenin gayreti ve çabası içinde olmalıyız.
Şehitlerimizi hiçbir zaman unutmamalı her vesile ile onları rahmetle ve minnetle anmalıyız. Şehitlerimizin adlarını çocuklarımıza, iş yerlerimize vererek adlarını yaşatmalı onları unutturmamalıyız.
Şehitlerimizin hayatlarını okumak ve hayatlarını dinlemek için en kıymetli zamanımızı vermemiz gerekir. Çünkü onlar yolumuzun ve yürüyüşümüzün aziz öğretmenleridirler, hayatlarını dinlememiz ve öğrenmemiz bizim olmazsa olmazımız olmalıdır
Mehmet Fidancı/Doğruhaber