HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2019-2020 eğitim-öğretim yılına genel bir bakış sunulurken, Covid-19 etkisi altında geçecek 3 aylık tatilin başlamasıyla da altı çizilecek tavsiyelerde bulunuldu.

2019-2020 Eğitim-öğretim yılının sona erdiği ifade edilen açıklamada, "Öğrencilerimizin yaklaşık üç aylık tatili başladı. Tüm öğrenci ve öğretmenlere iyi tatiller diliyoruz. Bu yıl ülkenin bazı yerlerinde yaşanan deprem ve dünyayı etkisi altına alan Coronavirus dolayısıyla, eğitim-öğretimin ikinci dönemi uzaktan eğitimle tamamlandı." denildi.

"Eğitim sistemi ve politikaları, resmî ideolojinin etkisiyle yazboz tahtasına dönmüştür"

Eğitim sisteminin eleştirildiği açıklamada, "Eğitim, niteliksel olarak düşünce ve davranış şekillerini değiştiren ve geliştiren bir süreçtir. Bu süreç; sağlıklı, doğru ve etkili politikalar ve programlar ile güçlendirilmelidir. Yüz yüze eğitimin yerini tutmasa da bir eğitim şekli olan 'uzaktan eğitim' gerçeğiyle toplum olarak karşılaştık. Eğitimin önemli unsurlarından olan aileler, kendilerini bilfiil eğitimin içinde buldu. 

Ülkemizde eğitim sistemi ve politikaları, resmî ideolojinin etkisi ve hükümetlerin sürekli müdahalesi nedeniyle yazboz tahtasına dönmüştür. Geçtiğimiz eğitim-öğretim döneminde de bu gelenek bozulmadı. Eğitim sisteminin kronikleşmiş sorunlarına rağmen geleceğe dair umutlu olmak istiyoruz. Ancak bu umudun muhafaza edilebilmesi için kat edilmesi gereken önemli bir mesafe vardır." ifadeleri kullanıldı.

2019-2020 Eğitim-Öğretim yılı hakkındaki önemli hususları sıralayan HÜDA PAR;

"-Okulların yakınına dahi yaklaştırılmaması gereken şiddet olayları ve uyuşturucu gibi olumsuzluklar eğitimin birincil sorunu olmaya devam etti. Uyuşturucu kullanım yaşı ilkokullara kadar düştü.

-Cinsiyetleri yakınlaştırma ve karma eğitim ısrarı devam etti. Herkes karşı çıkmasına rağmen ETCEP ve benzeri projelerle ilgili endişeler giderilmedi. Ders kitaplarında ETCEP'i özendirici metinler ve görseller bu yıl da yer almaya devam etti.

-Yetkililer söz verdiği halde on binlerce öğretmenin ataması yapılmadı. Bunun yerine okullardaki öğretmen ihtiyacı; sosyal ve ekonomik haklar açısından adil olmayan 'ücretli görevlendirme' uygulaması ile giderildi. Öğretmen olmaya hak kazanmış birçok üniversite mezunu eğitimcinin ataması yapılmayarak işsiz bırakıldı.

-Yaşadığımız salgın süreci öğretmenlik mesleğinde günümüz şartları içerisinde teknolojiyi iyi kullanan, öğrencilerle iletişime geçebilen öğretmenlerin, öğrencilerini daha iyi yönlendirip motive ettiğini gösterdi. Bunun için nitelik ve istihdam saiklerine binaen öğretmenlik mesleği yeniden ele alınmalıdır. Eğitim fakülteleri fazla öğrenci mezun etme yerine; öğretmenlik mesleğinin önemine binaen bilgili, teknolojiyi iyi kullanan, öğrenci ve veli ile iletişimi iyi kuran, ahlaki ve manevi değerlerine bağlı, kültürel değerlerini benimseyen öğretmenler yetiştirmeyi hedeflemelidir.

-Bakanlıktan il müdürlüklerine, okul yöneticilerinden öğretmenlere kadar eğitim-öğretimle ilgili insan kaynakları 'liyakat' esası üzerine işletilmelidir.

-Eğitim alanında nerelerde yanlış yapıldığı ve eksikliklerin neler olduğu tespit edilmelidir. İdeolojik değil bilimsel ve pedagojik bir yaklaşımla gelişim yolunda adımlar atılmalıdır.

-Eğitim ve öğretimde kalitenin ön plana çıkarılması gerekirken, öğrencilere birer sınav maratoncusu olarak bakılmaya devam edildi. Sınav endeksli bir eğitim anlayışı, öğrencilere yetenek, kişilik ve bilgi kazandırılmak suretiyle hayata hazırlanması hususunu geri plana itti.

-Çocukların ve gençlerin 'inanç ve ruh' dünyasına aykırı içerikler ders kitaplarından ve yardımcı kaynaklardan atılarak yerine ruh sağlığını ve ahlaki davranışları ikame edecek içeriklere yer verilmelidir.

-Eğitim bütçesi önceki yıllara göre artış gösterse de halen okulların temel ihtiyaçlarının çoğu okul-veli dayanışması sayesinde temin edilebilmektedir. Eğitime bütçeden ayrılan pay artırılmalı; kırtasiye, temizlik ve diğer araç gereç gibi ihtiyaçlar için okullar dışarıya muhtaç edilmemelidir.

-Eğitimde kalitenin artırılmasına odaklanılması gerekirken bu yıl da 'şekil' daha fazla ön plana çıktı. İlkokula başlama süresi, yazı şekli, ders sayısı, teneffüs süreleri, tatil sayısı ve okulların eğitim-öğretim süreleri gibi hususlarla zaman kaybedilmemelidir. Eğitim sisteminin medeniyet değerlerimiz üzerine inşa edilmesi daha fazla önemsenmelidir.

-Salgın süreci bir kez daha mesleki eğitimin önemini ortaya çıkardı. Meslek liselerine teşvik çalışması mutlaka yapılmalıdır. Üniversite mezunlarımızın önemli bir kısmının işsiz olduğu bir süreçte; çalışma ve üretim sektöründe devasa bir kalifiye eleman boşluğunun olması kabul edilebilir bir durum değildir. Mesleki teknik liseler cazip hale getirilmeli ve Meslek liseleri dışındaki okullarda da öğrencinin sorumluluk bilincini geliştirmek ve ileride bir meslek sahibi olmasını sağlayacak "İş Eğitimi" derslerine yer verilmelidir.

-Yetenek, branş, inanç ve anadil alanındaki seçmeli dersler, sadece okul yöneticilerinin ve çevre faktörünün insafına bırakıldı. Bu derslerin 'çevre, kişi ve eğitim' adına kazanımları göz ardı edilmemelidir.

-LGS ile seviyeli bir okula yerleşebilenler yerleşti, yerleşemeyenler belirli okullara istif edildi. Bu okullar, potansiyel olarak 'sıradan ve yetersiz' okul olarak algılandı. Bu algı da ilgili okulun verim, disiplin ve çalışma performansını alabildiğine olumsuz etkiledi.

-Taşımalı eğitim çilesi olduğu gibi devam etti. Okul servisleriyle ilgili şikâyet ve problemler alınan tedbirlere rağmen azalmadan arttı. Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar ile ilgili taşımalı sistem yeniden ele alınmalıdır. Çocuğun ilk eğitim yerinin aile olduğu gerçeği göz önüne alınarak aile içi eğitime ağırlık verilmelidir. Ayrıca köy ilkokulları yeniden gündeme getirilmelidir.

-Ezberci eğitim, ders geçme sistemi, sınavlardaki eşitsizlik ve seviye gözetmeme, maddi imkânların yetersizliği, salgın etkisiyle II. Dönem eğitime zorunlu verilen ara, EBA'daki eksiklik ve yetersizlik gibi birçok nedenden dolayı öğrenci, okul ve eğitime karşı soğudu. Bu durum Eylül ayında yapılacak telafi eğitimi beklenmeden TV ve online ağlar üzerinden yapılacak görsele dayalı eğitici yayınlarla giderilmelidir.

-Doğru, verimli, bilimsel ve yeterli olabilecek eğitim ve öğretimin; iyi bir program ve güçlü bir alt yapı, nicelik, nitelik ve fiziki yapı olarak yeterli kurumlar, donanımlı yönetici ve öğretmen kadrosu, duyarlı öğrenci ve veliler, güvenilir ders materyalleri, sağlam bir sistem, hızla gelişen teknolojiye ayak uyduran, inancı ve ahlakı kuşanmış bireyler ile ancak mümkün olabileceği unutulmamalıdır." ifadelerine yer verildi.

 "Veliler çocuklarıyla birlikte yaşadıkları süreci göz önüne alarak tatil planlamasını birlikte yapmalı"

 Tatil için de önemli tavsiyelerde bulunan HÜDA PAR;

"-Veliler çocuklarıyla birlikte yaşadıkları süreci göz önüne alarak tatil planlamasını birlikte yapmalıdır.

-Eğitimin dört duvar arasından ibaret olmadığı, gezip-görme yoluyla da bazı şeylerin öğrenilebileceği bilinciyle hareket edilerek çocuklar/gençler ile birlikte coğrafi, tarihi ve kültürel yerler ziyaret edilmelidir.

-Kitap okuma programı hazırlanmalı, ailece birlikte düzenli kitap okuma etkinliği yapılmalıdır.

-Çocuğun manevi yönden gelişmesi için onun en yakın cami, Kur'an kursu ve dini ilimlerin öğretildiği vakıf gibi yerlere yönlendirilmesi önemlidir.

- Çocuğun sosyal yönünün gelişmesi için akraba ve yardım kuruluşlarına mutlaka ziyaretler gerçekleştirilmelidir.

-Çocukların kendi yaşadıkları bölgenin yakın çevresini ve eski yerleşim yerlerini ziyaret etmeleri sağlanmalıdır.

-Çocukların, ailesi veya kendi arkadaşları ile sosyal ve kültürel etkinliklere, gezilere ve sportif faaliyetlere katılımı sağlanmalıdır." açıklamasında bulundu. (İLKHA)