TRT Haber / Ali Burak Biber / Analiz
Koronavirüs salgını, ekonomik krizler, sınır savaşları ve nükleer tehditler...
Dünya 2020 yılına Hollywood senaryolarını aratmayan olaylarla başladı. Çin’de ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (COVID-19) kısa sürede tüm kıtalara yayıldı.
Ülkeler sınırlarını kapattı, uluslararası ticaret durma noktasına geldi.
İran ile ABD tekrar savaşın eşiğine geldi. Doğal felaketler nedeniyle binlerce kişi yerinden edildi. Dünyanın dört bir yanında yaşam savaşı veren sığınmacılar ise mücadelelerine daha zor şartlarda devam etti.
Dünya 2020’nin ortalarında bu krizlerle mücadele etmeye devam ederken, Asya bölgesinde yeni krizlerin kapısı aralandı…
Koronavirüs salgınını kontrol altına alan Çin'in başkenti Pekin’de son günlerde yeni vakaların ortaya çıkması sonucu ikinci dalga paniği yaşanmaya başladı.
Vakaların ortak özelliği ise Wuhan’daki gibi bir toptan gıda pazarında ortaya çıkmaları.
Vakaların tespit edildiği pazarda somon balıklarının işlendiği masada virüse rastlandı.
Şinfadi pazarında 517 kişide yapılan testlerde 45'i asemptomatik, 51 vaka tespit edildi.
Çin medyasında yer alan haberlere göre virüsün Avrupa'dan gelen somon balıkları ile ülkeye giriş yaptığı tahmin ediliyor.
Virüsün yayılım hızı ve nasıl bir mutasyon geçirdiği ile ilgili araştırmalar, Çinli bilim insanları tarafından takip ediliyor.
Hindistan ile Çin sınırında yeni çatışma
Salı günü Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Ladakh bölgesinde, Hindistan ve Çin askerleri arasında çatışma çıktı.
NDTV kanalının haberinde, Hint ve Çin güçleri arasında dün gece "şiddetli bir çarpışma" meydana geldiği ve can kayıpları olduğu açıklandı.
Hindistan Ordusu, çatışmada silah kullanılmadığını, taş ve sopaların kullanıldığını açıkladı.
Hindistan'dan 20, Çin’den ise 43 kişi hayatını kaybetti.
Açıklamada, "iki tarafın üst düzey askeri yetkilileri durumu yatıştırmak için şu an görüşüyor." ifadesi kullanıldı.
Reuters’a konuşan Hindistanlı savunma uzmanları, Çin ve Hindistan arasında 1962 yılında yaşanan savaşın tekrarlanmaması için ülke yöneticilerinin devreye girmesini ve diplomatik çözüm yolları bulunmasını istedi.
Çin ise bugün yaptığı açıklamada, Hindistan ile sınır bölgesinde onlarca askerin hayatını kaybettiği çatışmanın ardından sorunu barışçıl yollarla çözmek için anlaştığını açıkladı.
Gerilim neden kaynaklanıyor?
Çin ve Hindistan arasındaki 3 bin 500 kilometrelik sınır hattının büyük bölümü, iki ülke arasında egemenlik tartışmalarına neden oluyor.
Gerilimin en fazla yükseldiği bölgeler ise, Ladakh'ta yer alan Demchok, Chumar, Daulat Beg Oldie, Galwan Vadisi ve Pangong Tso Gölü.
Hindistan, geçtiğimiz ayın başında Çin askerlerinin üç noktadan Ladakh bölgesine girdiğini, burada çadır ve askeri karakollar kurduklarını açıklamıştı.
Ladakh bölgesinin doğusunda ve Sikkim eyaletinde, iki ülke askerlerinin karşı karşıya gelmesinin ardından gözler bu bölgeye çevrilmişti.
Hindistan tartışmalı bölgelere ek güvenlik gücü konuşlandırmıştı.
Çin askerleri, Galwan Vadisi'nde yaklaşık 100 çadır kurarken, Pangong Tso Gölü'ndeki devriye botlarının sayısını da artırmıştı.
Koreler arası barış adımları siliniyor
2018 ve 2019 yılları, ABD Başkanı Donald Trump’ın da dahil olduğu müzakerelerle Kore Yarımadası’nda yeni bir dönemin kapısını araladı.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un nükleer savaşı sona erdirme müzakeleri için Trump ile iki kez masaya oturdu, Güney Kore lideri Moon Jae-in ile Güney Kore toprakları üzerinde bir araya geldi.
Kore Savaşı’nın ardından üçüncü kez düzenlenen liderler zirvesinde Kim, Güney Kore’ye giden ilk Kuzey Kore lideri oldu.
Ancak bu barış dolu ortam fotoğraflarda kalarak, yerini yeni savaş tehditlerine bıraktı.
Kuzey ile Güney Kore arasında ipleri koparan bu kez Güney Kore’deki aktivistler tarafından gönderilen broşürler oldu.
Balonlarla Kuzey tarafına gönderilen broşürler için tepki, adını sıkça duymaya başladığımız Kim Jong-un’un kız kardeşi Kim Yo Jong’dan geldi.
"Onlar (Güney Kore’ye giden ilticacılar) ana vatanlarına ihanet eden alçaklar ve melez köpekler. Güney Koreli yetkililer, birtakım mazeretler sunarken bu durumun devam etmesine izin vermeyi sürdürürse ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaktır.”
Pyongyang yönetimi de 9 Haziran'da, Güney Kore ile tüm sınır ötesi iletişim hatlarını keseceğini duyurdu.
Güney Kore Birleşme Bakanlığı, bunun üzerine 10 Haziran'da, sınırdan Kuzey Kore'ye broşür balonları gönderen Özgür Kuzey Kore Savaşçıları ve Keunsaem grupları hakkında polise şikayette bulunacağını açıkladı.
Ancak Güney’in bu adımı, Kuzey’i ikna etmeye yetmedi. Güney Kore askeri yetkilileri, Kuzey Kore’nin Kaesong şehrinde yer alan Koreler arası irtibat bürosunu havaya uçurduğunu açıkladı.
İletişim kanallarını kesen Kuzey Kore, bununla da yetinmeyerek yeni bir tehditte daha bulundu.
Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansının (KCNA) haberine göre, Kuzey Kore ordusu Güney Kore’yi askerden arındırılmış bölgeye asker göndermekle tehdit etti.
Açıklamada, hükümetin askerden arındırılmış sınır bölgelerine ilerlemek konusundaki önerisinin gözden geçirildiği belirtildi.
Güney Kore'den güçlü karşılık uyarısı
Kuzey Kore'nin adımının ardından Güney Kore Devlet Başkanlığı Ulusal Güvenlik Ofisi Direktör Yardımcısı Kim You-geun, baısn toplantısı düzenledi.
You-geun, "Hükümet (Güney Kore), Kuzey Kore'nin Koreler arası bir irtibat bürosu binasını patlatmasını üzüntüyle karşılıyor. Kuzey Kore'yi, durumu daha da kötüye götürecek bir harekette bulunması durumunda buna güçlü bir karşılık vereceğimiz konusunda sert biçimde uyarıyoruz" dedi.
Yok etmenin, Koreler arası ilişkilerin gelişmesi ve Kore Yarımadası'nda barışın sağlanmasını dileyenlerin beklentilerine ihanet eden bir davranış olacağını vurgulayan Kim, bu davranış nedeniyle meydana gelebilecek her şeyin sorumluluğunun tamamen Kuzey Kore tarafında olduğunu açıkça belirttiklerini söyledi.
Peki bu yasalar neler getiriyor ve insanlar neden sokakta?
Geçtiğimiz yılın haziran ayında halkı sokağa döken İade yasasına göre, Hong Kong'daki zanlıların Çin ana karası, Çin'in Makao Özel İdari Bölgesi ve Tayvan'a iadesi kolaylaştırılmaya çalışılıyor.
Yasanın gündeme gelmesinin ardından Hong Kong’ta yaklaşık 2 milyon kişi sokağa çıktı. Şiddet olaylarının artmasının ardından Hong Kong yönetimi geri adım atarak yasasının rafa kaldırıldığını söyledi.
Ancak protestocular yasanın rafa kalkmasını değil, tamamen iptal olmasını istiyor.
Protestoların yıl dönümünde halk yeniden sokağa çıktı ancak bu kez gündemde sadece iade yasası değil, güvenlik yasası ve milli marş da vardı.
Hong Kong’ta Pekin yönetimi karşıtı gruplarla mücadeleyi güçlendirmek isteyen Çin bu kez yeni bir güvenlik yasası çıkartmak istiyor.
Çin hükümetince 2003'te Hong Kong'da çıkarılması talep edilen yasaya karşı bölgede kitlesel protesto hareketleri düzenlenmiş, Pekin yönetimi geri adım atmak durumunda kalmıştı.
Krizin diğer nedeni olan Çin milli marşı ise Hong Kong'da daha önce yabancı takımlarla yapılan futbol maçlarında, taraftarların Çin ulusal marşını yuhalaması sonrası çıkarıldı.
Marşı aşağılayıcı davranışta bulunanların 15 güne kadar gözaltı, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis, siyasi haklardan mahrumiyet cezaları verilebilmesini öngören yasa kabul edildi.
Avrupa Birliği, ABD ve İngiltere Çin’in Hong Kong’daki adımlarına tepki gösteriyor.
Tayvan Geçidi üzerinde gerilim
Aynı 24 saat içerisinde Haziran ayı başından itibaren Tayvan Geçidi üzerinde tırmanışa geçen bir başka kriz de ivme kazandı.
Çin’in Su-30 savaş uçakları ile ABD’nin F-15 uçakları arasındaki önleme mücadelesine 16 Haziran’da Tayvan hava kuvvetleri de katıldı.
Tayvan F-16’larının Çin’in J-10 savaş uçaklarını karşılaması “Tek Çin Politikasının” Hong Kong başta olmak üzere daha sorgulanır hale getirdi. Pekin, Tayvan’a karşı 1950’li yıllarda olduğu gibi silah kullanma seçeneğini artık daha açık telaffuz eder hale geldi.
Hong Kong’a tanıdığı özel statüyü de ortadan kaldırarak, bu kentteki demokrasi taleplerini askeri yöntemlerle bastırmayı göze alan Pekin yönetimi Pasifik Okyanusu’nda devriye görevi yapan Amerikan donanmasının 3 uçak gemisi muharebe grubunun baskısını da ensesinde hissediyor.
Bölgede gerek nükleer gerek konvansiyonel silahlarla inşa edilen yığınağın, etkileri giderek artan salgın ve ekonomik krizin etkisiyle uluslararası topluma daha ağır bedeller ödetme olasılığı giderek artıyor.
***Kaynak: Bu analiz TRT Haber'den alıntıdır. Ve her alıntı analiz gibi yazıdaki ifadeler yazarına aittir.