Bir restoranda garson olarak çalışan genç, işten çıkarıldı. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur garson, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek, ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etti. Mahkemede ifade veren restoran işletmecisi, davanın reddine karar verilmesini istedi. Tarafları dinleyen mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar verdi.
Kararı davalı işletmeci temyiz etti. Devreye giren Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nda 'ücretin'; 'bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak' tanımlandığına dikkat çekti. Kararda; ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkün olduğu gibi, ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması da mümkün olduğu hatırlatıldı. İşverenle çekişme içine girmek isteyen işçinin haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkının da bulunduğunun vurgulandığı kararda şöyle denildi:
"Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önem taşımaz. Ancak, ücretin ödenmediğinden söz edilebilmesi için ücret ödeme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir."
Yargıtay, davacının talebinin eksik ücret ödenmesine ilişkin olmasına karşın; mahkemece son iki aylık ücretin ödenmemesine dair değerlendirme yapılması ve davacının talebi olmayan son iki aylık ücret alacağının kabulüne karar verilmesini yasaya aykırı buldu. Mahkeme kararının oy birliği ile bozulmasına hükmedildi.