İçerisinde bulundukları durumun, çok sayıda basın kuruluşunda yer almasına rağmen bir türlü çözüme kavuşmamasının ardından birkaç kez TBMM’ye giderek siyasi parti yetkilileri, hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen mağdurların tek isteği mağduriyetlerinin giderilmesidir.
Son olarak kasım ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen bir gurup mağdur isteklerini bizzat Cumhurbaşkanına ilettiler. Mağdurlardan Hülya Uzun’un kızı Sıla’nın Cumhurbaşkanının yanına gidip ağlamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan sorunun çözülmesi talimatını vermişti. Ancak aradan geçen 8 ay gibi süreye rağmen hala somut bir adım atılmadı.
Henüz 18 yaşına girmeden önce evlenen ve evlendikten yıllar sonra açılan kamu davaları neticesinde eşlerine, babalarına, kayınpederlerine onlarca yıl ceza verilen genç evlilik mağdurları, yaşadıkları mağduriyetin son bulmasını istiyorlar.
8 bin aile 16 bin çocuğun mağduriyet yaşadığı bilinen ve eşleri cezaevinde olduğu için zor şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalışan mağdurlar, yaşadıkları sorunları İLKHA muhabirine anlatarak söz konusu meselenin bir an önce çözüme kavuşmasını istediler.
“7 senedir çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyoruz”
Tokat’ta yaşayan ve eşine 17 yıl 6 ay ceza verilen mağdurlardan Hülya Uzun, “2006 senesinde eşimle severek kendi rızamla kaçarak evlendim. Daha sonra kamu davası açıldı ve mahkememiz 3 buçuk sene sürdü. 17 buçuk sene ceza verildi. Biz cezayı temyize gönderdik. Nikâhımız kıyıldıktan 7 sene sonra cezamız onandı. Eşime tutuklama kararı çıktı ve tutuklandı. Ben iki çocuğumla kadın başıma ortada kaldım. 7 senedir çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyoruz.” dedi.
“Cumhurbaşkanı sorunun çözülmesi talimatını verdi ama hala bir şey yok”
Eşi tutuklandığında kızının 5, oğlunun ise bir yaşında olduğunu hatırlatan Uzun, “Bugün kızım 13, oğlum 9 yaşında. İnanın çok zorlanıyorum. Çocuklar babalarını soruyorlar ama cevap veremiyorum. Buradan yetkililere seslenmek istiyorum. Artık verilen sözleri tutun. Devamlı gidip gelmekten yorulduk. Geçtiğimiz kasım ayında Cumhurbaşkanımıza sesimizi duyurduk. Kızım seslendi ve Cumhurbaşkanımız kızım Sıla’yı yanına çağırdı. Ben de gittim ve mağduriyetimizi anlattık. Cumhurbaşkanımız, ‘Sıla kızımız daha fazla üzülmesin, bunu bir an önce çözün’ talimatı verdi. 1-2 ay içerisinde çözüleceğini söylediler ama gelin görün ki kasım ayından bu zamana kadar hala hiçbir icraat yok. Ne zaman meclise gitsek vekiller sürekli yanımızda olduklarını ve bu mağduriyetin bir an önce çözülmesi gerektiğini söylüyorlar ama hiçbir şey yok. Sadece bize olumlu konuşup gönderiyorlar. Artık kandırılmaktan, siyasete malzeme olmaktan yorulduk. Dayanacak gücümüz kalmadı. Bir an önce çözülmesini istiyoruz. Çocuklarıma bakamıyorum, insanların yardımıyla geçiniyorum. Cezaevindeki eşime de bakmak zorundayım. Artık bu sorun çözülsün.” şeklinde konuştu.
“Eşim, babam ve kayınpederim bu sebepten dolayı cezaevine girdiler”
Sakarya’da yaşayan mağdurlardan Yeşim Küçük, “Sayın Cumhurbaşkanım! size sesleniyorum. 3 çocuğumla ortada kaldım. Eşim 7 yıl sonra cezaevine girdi. Eşim, babam ve kayınpederim bu sebepten dolayı cezaevine girdiler. Ben ortada kaldım. Sayın Cumhurbaşkanım! Sürekli size ve yetkililere sesimizi duyun diye mesaj atıyorum. Ne olursunuz yalvarırım, artık dayanamıyorum. Lütfen! Eşimi istiyorum. Çocuklarım 'babam' diye ağlıyor. Artık 'babanız gelecek' yalanından bıktım. Kundaktaki çocuğum babasına hasretle büyüyor, görmüyor musunuz?” diye konuştu.
"Bizim yuvamızı kuran, aile cüzdanımızı veren devlet, eşimi 'tecavüzcümüz' diyerek bizden aldı"
İzmir’de yaşayan Gülşeref Öztürk, ise şu ifadelere yer verdi: ”Bundan 8 yıl önce eşimle kendi rızamla severek yuva kurdum. Aradan geçen 7 yıl içerisinde resmi nikâhımızı kıydık. 2017 yılında kızım dünyaya geldi. 7 yıl geçtikten sonra mart ayında polis kapımıza dayandı. Eşim 11 yıl 5 ay 15 gün ceza aldı. Şu anda cezaevinde ve ben kızımla dışarda yalnız başına kaldım. Bizim yuvamızı kuran devlet aile cüzdanımızı verdi. Aynı devlet eşimizi 'tecavüzcümüz' diyerek bizden aldı. 7 yıldan beri mutlu bir yuvamız vardı. Eşim çalışıp evine bakıyordu. Bana tek bir kötü söz bile söylememiştir."
"Artık biz mağdur olmak değil mutlu olmak istiyoruz"
Şu anda eşinin gerçek tecavüzcülerle aynı koğuşta kaldığını söyleyen Öztürk, "Eşimin bulunduğu koğuş 30 kişilik ve bunların içerisinde evli olan sadece eşim var. Çocuğum anne babası erken evlendi diye babasız kaldı. Eşim cezaevine girdikten sonra bir kayınvalidemde bir annemlerde hayatımı devam ettirmeye çalışıyorum. Ancak ne kadar başarılı oluyorum onu da bilmiyorum. Eşim her aradığında onu nasıl ayakta tutabilirim diye düşünüyorum. Bir kadın olarak ortada kaldım. Bu kanunun bizi koruduğu söyleniyor. Zaten eşim tecavüzcüm ve istismarcım olsa burada resmi ve dini nikâhlım olan eşime hiçbir şekilde af istemezdim. Sayın Cumhurbaşkanımızın, devlet büyüklerimizin bize verdiği sözler var. Eşleriniz yanınıza gelecek, eşleriniz çıkacak, eşlerinize kavuşacaksınız dediler. Artık biz mağdur olmak değil mutlu olmak istiyoruz. Sevip yuva kurduğum, resmi ve dini nikâhlı eşim hiçbir şekilde tecavüzcüm değildir.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)