9 Haziran 2015'te PKK tarafından uğradığı bir suikast sonucu Şehid olan Yeni İhya Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Yeni İhya-Der) Başkanı Aytaç Baran, aradan geçen 5 yıla rağmen unutulmuyor.

Şehadetinin sene-i devriyesinin yaklaştığı bugünlerde şehidin kabrini ziyaret eden  dava arakdaşları, Aytaç Baran’ı rahmet ve minnetle yâd ettiler.

Yeni İhya-Der Başkanı Muzaffer Beber, Baran'ın dernek içerisindeki çalışmalarına değinerek, "Aytaç Baran kardeşimiz, İslam adına çok büyük işler yaptı, sorumluluklar üstlendi. Rabbim şehadetini kabul etsin. İsteğimiz, bizleri de şehit olarak ona komşu eder ve bir arada bulunuruz." dedi.

Baran'ın gençler üzerindeki etkisini aktaran Beber, “Şehitlik semti, çok karanlık işlerin çevrildiği bir bölge olarak bilinir. Şehit Aytaç, İhya-Der çatısı altında gönüllüler birlikte bunun için çok mücadele etti. Şehidin, özellikle gençler üzerinde büyük bir emeği ve çalışması vardı. Halkı, İhya-Der'de haftalık düzenlenen sohbetlere katılma yönünde teşvik ederdi ve başardı da.” ifadelerini kullandı

“Nice gençlerin kurtuluşuna ve hidayetine vesile oldu”

Beber, “Semtte nice gençler vardı ve şehid, onlarla ilgilenmemiş olsaydı ya esrar-uyuşturucuda ya farklı cenahlarda veya karanlık köşelerde can vereceklerdi. Ama Şehit Aytaç Baran'ın yaptığı çalışmalar neticesinde birçok kişi kurtuldu ve insanların hidayetine vesile oldu. Bu insanlar daha sonradan derneğe geldi ve oradaki kitaplarla, Kur'an-ı Kerim ile hemhal olarak karanlık odadan çıktılar ve aydınlık dünyaya kavuştular.” şeklinde konuştu.

Yapılan İslami çalışmalardan rahatsız olan kesimlerin Baran'ı, hedef aldıklarını hatırlatan Beber, “Çünkü onların ellerindeki gençler oradan ayrılıp İslam'ın kucağına giriyorlardı ve mücadeleleri İslami yönde devam ediyordu. Tabiki bu onların zoruna gidiyor, kabul etmiyorlardı. Nitekim kabul etmediler de ve 9 Haziran günü kalleşçe bir pusu kurarak kardeşimizi arkadan vurarak şehid ettiler. Kardeşimiz çok arzuladığı emeline ulaştı. Çünkü sürekli ve heryerde 'Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir' diyor ve gençlere de nasihat olarak telkin ediyordu. Kendisi bu şekilde yaşadı, gençliğini bu şekilde harcadı ve Allah-u Te'ala'da onun bu duasını kabul etti.” dedi.

“Miras olarak büyük bir kutlu dava ve sorumluluk bıraktı”

Baran'ın katledilmesinden sonra kendileri manevi bir sorumluluk mirası bırakıldığına vurgu yapan Beber, "Şehit Aytaç bizlere miras olarak büyük bir kutlu dava ve sorumluluk bıraktı. Bu sorumluluk; Allah ve Resulünden uzak gençlere ulaşıp onları Allah'a, İslam'a, hakka ve güzele çağırmaktır. Bu; büyük bir sorumluluk, gayret, azim ve samimiyet gerektiriyor. Bunlar da yapıldığında karşıda karanlık odaklar olacaktır. Çünkü onların kaynakları, gençleri, insanları, alanları alınmış oluyor ve karanlık kutulara sıkışıyorlar. Bunları yaptığımızdan dolayı bizimde karşımıza geliyorlar, tehdit ediyorlar ve hatta yeri geldiğinde bizleri de şehid etmek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar.” dedi.

Beber, "Şehit Aytaç'ın öğrencileri, arkadaşları, kutlu mirasına sahip çıkanlar asla vazgeçmezler. Son nefesimize kadar Şehid Aytaç'ın şahsında diğer bütün İslam şehitlerinin bizlere bıraktıkları bu kutlu davayı ve mirası, Allah'ın izniyle en güzel şekilde sürdüreceğiz. Sonumuz olan ölüm neden Allah için olmasın? Rabbim Şehit Aytaç'ın şehadetini kabul etsin.” ifadelerini kullandı.

“Bütün dua ve konuşmalarında şehadete olan özlemini dile getirirdi”

Aytaç Baran'ın en büyük özleminin şehadet olduğuna dikkat çeken dava arkadaşı İbrahim Yaz, “Şehid, bir şehadet aşığıydı. Hatta arkadaşlar arasında ona 'şehadet delisi' diyorduk. Bütün dua ve konuşmalarında sürekli olarak bu özlemini dile getiren ve aynı şekilde ümitvar olarak 'İnşallah ben şehit olacağım' diyen ve sürekli olarak bu anlayışını diri tutan biriydi.” şeklinde konuştu.

Şehadete olan özlemdeki en büyük unsurun ondaki mücadele aşkı olduğunun altını çizen Yaz, "Burada belki en büyük etken onun mücadele aşkıydı. Allah'ın dini ve davası için sürekli mücadele anlayışı ondaki bu ruhu diri tutuyordu. Nitekim insandaki o ruh ve dava anlayışı körelmeye başladığı veya dünyevi hastalıklar kapladığı zaman o özlem kişişlerde bitebiliyor. Ama şehit Aytaç'ta bunun bittiğini bizler hiçbir zaman görmedik, azaldığına şahit olmadık.” diye konuştu.

“İslam'ın emirlerini yerine getirmeye çalışanlar, her zaman zalimlerin hedefi olurlar”

Yaz, "Şehit Ubeydullah Durna'nın şehadetinden sonra bizzat kendisiyle konuşmamızda 'Göreceksiniz inşallah ben de şehit olacağım' demişti. Hatta şehadetinden 15 gün önce bile 'İnşallah ben şehid olacağım ve sizlerde benim mezarıma gelip dertleşeceksiniz' ifadelerini kullanmıştı." dedi.

İslami çalışma içerisinde olanların geçmiş tarihlerde de olduğu gibi zalimlerin hedefi olduklarına dikkat çeken Yaz, "Dolayısıyla ondaki bu ruh çalışmayı ve mücadeleyi tetikliyor, İslam düşmanlarına karşı daima bir mücadele içerisinde olunması gerektiği anlayışıyla sürekli sokaklarda gençler üzerinde çalışmalar yürütüyor, İslamı ve davayı anlatıyordu. Tabiki onun bu çalışması İslam düşmanlarının hoşuna gitmedi ve gitmiyorda. Çünkü bu sünnetullahta da vardır. Müslümanlar ne zamanki İslam'ın emirlerini yerine getirmeye çalıştıkları zaman zalimlerin hedefi olurlar. Çünkü o uyuyanları uyandıran, körelmiş veya kararmış olan kalpleri Allah'ın zikri ve davasıyla aydınlatmaya çalışan bir müvahhid, mücahid ve bir dava adamı idi." ifadelerini kullandı.

İnsanlar üzerindeki etkisinin samimiyetinden kaynaklandığını ifade eden Yaz, "Onda Musab bin Umeyr'in ahlakı ve dava anlayışı vardı. Onun; güzelliğiyle, tatlı diliyle ve sadeliğiyle olan anlatımı insanların kalplerine nüfuz edebiliyordu. Nice insanlar; okumuş, ilmi birikimleri fazla olabilir fakat konuştuklarında sözleri karşıdakine etki etmez. Ama Şehit Aytaç'ın özelliklerinden biri de 'Selamualeykum' demesi dahi insanların kalplerinde bir kıpırdanışa sebebiyet verebiliyordu. Çünkü içten söylüyordu. İnsanlarla kucaklaşması, küçük çocuklarla hemhal olması, dertleriyle dertlenmesi, toplumdaki her insanın seviyesine inerek bir davetçi anlayışıyla onları kucaklayabiliyordu. Bu da onun insanlar tarafından sevilmesine sebep oluyordu.” şeklinde konuştu.

“Aradan 5 sene geçmesine rağmen Aytaç'ı hatırlamadığımız gün yoktur”

Baran'ın arkadaşları içerisindeki ilişkilerine değinen Yaz, "Aradan 5 sene geçmesine rağmen Aytaç'ı hatırlamadığımız gün yoktur. Bir oturumda veya çay faslında 'Aytaç şöyle yapardı, şunu derdi' diye anarız. Dolayısıyla Aytaç'ı anlattığımızda davasına çok samimi, hizmetkar ve tüm yükü omuzlarına alma anlayışıyla sürekli hareket eden, kardeşlerine karşı merhametli ve şevkatli olarak tanımlayabiliriz. Gecenin herhangi bir saatinde arkadaşları, onun kapısını rahatlıkla çalarak veya telefonla arayarak derdini, sıkıntısını veyahur sevincini paylaşabilirdi. Bir kardeşinin derdi olsa, onun gözüne uyku girmez ve o sorun, halledilmediği sürece rahat edemezdi.” diye belirtti.

Yaz, son olarak şunları söyledi:

Bizler Aytaç'ın şahsında İslam davasının güzelliğini, letafetini ve hizmet anlayışını gördük. Çünkü O, bir dava adamıydı, mücahiddi, sebatkardı, hizmetkardı ve şefkatliydi. Toplum içerisinde ifsada sürüklenmiş insanları gördüğünde 'Bizler bu insanlarla ilgilenmemiz lazım' derdi ve bunu dert edinirdi. İşte! Bu edindiği dertler onun zalimler tarafından şehit edilmesi noktasına kadar geldi. Çünkü özellikle PKK, 90'lı yıllardan beri müslümanlara karşı düşmanlığını aleni olarak yapan, İslami çalışmaların önünde set olmaya çalışan ve Müslümanları da kendisine hedef alan bir yapıdır. Bu noktada Aytaç'ı şehit etme kararı aldılar ve en sevdiğimiz abimiz ve kardeşimizi şehit ettiler. O, şehit olarak sevdiğine ulaştı ve bize de kutlu bir miras bıraktı. Onun bu mirasına sımsıkı sarılabilmek için dava anlayışını iyice kavrayabilmek ve o mesajı insanlara ulaştırabiilmek lazımdır.”

"İhtiyaç sahibi olduğu halde, ihtiyaç sahiplerine yardım götürürdü"

Aytaç Baran'ın ahlakıyla, duruşuyla ve konuşmasındaki samimiyetiyle kişileri tek seferde kendine bağlayabilen bir yapıya sahip olduğunu söyleyen öğrencilerinden Yunus Tatar ise, “Aytaç Hoca'yla tanıştığımda 19-20 yaşlarındaydım. Aytaç Hoca'yı tanıdıktan sonra bir sıkıntımız olduğunda hemen ona koşar sorunumuzu bildirirdik. O'da bize nasihatlerde bulunurdu ve O'nun tavsiyeleri bize bir ışık olur, yolumuzu aydınlatırdı. Gecenin bir vaktinde dahi kapısını çalıp derdimizi, sorunumuzu anlattığımızda asla rahatsız olmaz, biz gençlerle kardeşi gibi ilgilenirdi. Hatta yaşı küçük olan öğrencilerle kendi evladıymış gibi alaka gösterirdi. Kişilerin kötü yola meylettiğini gördüğünde çok üzülür ve bunu kendine dert edinirdi.” dedi.

Tatar, "Yeni arkadaşlarımızın O'nun feyzinden faylanabilmeleri için getirir, Aytaç Hocamızla tanıştırırdık. Aytaç Hoca, ihtiyaç sahibi olduğu halde, ihtiyaç sahiplerine yardım götürdüğünü gördük ve şahit olduk. Yaşantısı da mütevaziydi." ifadelerini kullandı.

“Şehadete kavuşmasının en büyük nedenlerinden biri gençler üzerinde çok etkili olmasıydı”

Baran'ın gençlere olan ilgi ve alakasına vurgu yapan Tatar, "Aytaç Hoca'nın gençlerle ilgilenmesi muazzamdı. Bunu, Hoca'yı sevende, sevmeyen de bilir. Zaten şehadete kavuşmasının en büyük nedenlerinden biri de gençler üzerinde çok etkili olmasıydı. O kadar etkiliydi ki sol görüşte olan kişiler Aytaç Hoca'yla tanışması, o düşüncelerinden arınıp tövbe etmesine vesile oluyordu." şeklinde konuştu.

Öğrencisi Tatar, son olarak şunları söyledi:

“Aytaç Hoca, şehadetinden önce nasılki öğrencileriyle ilgileniyorsa, şehadetinden sonra da ilgisini devam ettiriyor. Mesela şu anda bir problemimiz olduğu zaman O, rüyamıza geliyor ve bize tebessüm ediyor, nasihatte bulunuyor ve yine yolumuzu aydınlatıyor. Allah kendisinden razı olsun, bizleri de onun yolundan hakkıyla gidebilenlerden eylesin.” (İLKHA)