"Adı Soyadı: M. Salih KAVAK (KERBELAİ)
Doğum yeri ve tarihi: Batman/Gercüş/Kelehê (Akburç) Köyü – 1928
Şehadet yeri ve tarihi: Nusaybin, 21. 01. 1992
Şehadet Şekli: PKK elemanlarının silahlı saldırısıyla
Hayatı ve kişisel özellikleri:
Batman’ın Gercüş İlçesine bağlı Kelehê (Akburç) Köyü’nde dünyaya gelen Mehmet Salih Kavak, çocukluğundan itibaren dindar bir yapıya sahip idi. Çocukluk ve gençliği köyde geçti. O da her köylü gibi köy işleri yaparak geçimini sağladı. Şehid, 1976 yılında köyden Nusaybin’in Kışla Mahallesi’ne yerleşti. Ailesinin geçimini sağlamak için motorlu bir testere alıp odun kesme işi ile uğraştı.
Kendi halinde, ibadetlerine düşkün, kimseye zararı dokunmayan birisiydi. Aşiret kavgalarına bulaşmamak için çok çaba sarf eder ve bu tür meselelerden uzak dururdu. Kimseye sataşmaz, herkesle güzel geçinirdi.
Cemaate katılışından şehadetine kadar akrabalarına ve çevresine bildiği kadarıyla davayı anlatmakla görevini yerine getirmiştir. Malıyla, canıyla fedakârlıktan kaçınmamıştır.
O, mücadelenin en ağır şartlarında, cesaret ve fedakârlığıyla kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiş, yaşını asla kendisine engel olarak görmemiştir. Çünkü davanın, kendisine ve kendisi gibi fedakâr erlere ihtiyacı olduğunu çok iyi kavramıştı.
O, Allah’tan (cc) başka dayanak ve yardımcıları olmayan Hizbullahilerle kenetlenerek davayı omuzlamıştı. Öyle ki, onun şevk ve gayreti, mücadele aşkı kendisine, savaş konulu İslami bir sinema filminde geçen ‘Kerbelai’ isminde yaşlı bir kahramanın ismi, unvan olarak verilmesine sebep olmuştur. Aksakalı ve babacan bir ihtiyar görünümüne rağmen onun ihtiyarlığı sadece zahirde idi. Hareketliliği, gayret ve gözü pekliği ihtiyarlık adına ne varsa alıp götürmüştü. O, düşmanın baskı ve tehditleri karşısındaki korkusuzluğu, sebatı, tavizsizliği, düzenliliği, düşman karşısındaki uyanıklığı ve tedbirleri ile Hizbullah Cemaati mensubiyetinin bir numunesi olmuştu adeta.
Bölgede Müslümanlarla mürtedler arasında mücadele kızışmış ve şehidler verilmeye başlanmıştır. Kerbelai, büyük bir azimle hizmet eder ve çalışır. Hatta bazen arkadaşları kendisine; “Sen ihtiyarsın, biz ise genciz. Biz varız, sen kendini tehlikeye atma” derler. O da cevaben; “Davanın sizlere ihtiyacı var, ben ihtiyarım, benden başka bir iş gelmez. Elimden geleni yapacağım. Umarım Allah (cc) bana şehadeti nasip eder” deyip, tekliflerini reddeder.
Kerbelai, gece–gündüz bıkmadan–usanmadan çalışmalarına devam eder. Bir defasında hastalanıp yatağa düştüğünde; “Korkarım ki yaşlı bir deve gibi yatağımda öleyim. Hâlbuki ben şehid olmak istiyorum” diyerek şehadete olan özlemini dile getirmiştir.
İbrahim Hoca’nın şehadetinden sonra elinden gelen hizmetleri eksiksiz olarak yerine getirmiştir. Bu günlerde şöyle bir hatırası vardır. Kendisi her zamanki gibi sokaklarda dolaşır. İl dışından İbrahim Hoca’nın taziyesine gelen bir grup arkadaş yollarını şaşırır. Tevafuken Kerbelai’ye rastlarlar. Ondan İbrahim Hoca’nın taziye yerini sorarlar. Kerbelai de hemen onların arabalarına biner, keleşini çıkarıp dizlerinin üzerine koyar ve onları taziye yerine götürür. Taziye yerine geldiklerinde kendisini gelen arkadaşlara tanıştırır. Taziyeye gelenler, o yaşta birisinin korkusuzca azim ve mücadele şevkine hayran kalırlar.
Kerbelai’yi hazmedemeyen mürtet örgüt, onun canına kastetti. Mürtet örgüt elemanlarından biri 21 Ocak 1992’de evinin önünde oturan Kerbelai’yi otomatik silahla tarar. Almış olduğu kurşunlarla yere yığılır ve ruhunu Rabbine teslim ederek özlediği şehadet makamına ulaşır.
Allah (cc), şehadetini makbul, mekânını cennet eylesin…"
Huseynisevda