İstanbul
İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı tarafından, Gazze'ye insani yardım götürmek için yola çıkan Mavi Marmara gemisine siyonist çete askerlerince 31 Mayıs 2010 tarihinde yapılan saldırının 10. yılında bir kısa film çekildi.   

Vakfın, Mavi Marmara yılı ilan ettiği 2020 yılına özel hazırladığı, çekimleri İstanbul’da bir platoda yapılan 19 dakikalık filmin yönetmen koltuğuna Recep Köse oturdu.

Yapımcılığını Rumman Grup'un üstlendiği "Sinyal" filminin görüntü yönetmenliğini Celal Topçu, müziklerini Yücel Arzen, kurgusunu ise Sefa Yumuşak yaptı.

Çekimler gerçek görüntülerle harmanlandı

Pazar akşamı İHH'nın sosyal medya hesaplarından yayınlanacak filmde hem Mavi Marmara Gemisi'nde 10 yıl önce yaşananlar canlandırıldı hem de gerçek görüntülere yer verildi.

İHH'dan yapılan açıklamada, Filistin'in 1948'den bugüne İslam dünyasının değişmeyen gündemlerinden biri olduğu vurgulanarak "Siyonistlerin köy baskınlarıyla başlayan süreç, uluslararası hukuksuzluklar ve işgalin ev ev, sokak sokak genişlemesiyle devam ediyor. İşgal, karşısında intifadayı, direnen Filistinlileri ve Filistin için mücadele edenleri buluyor." ifadesine yer verildi.

Gazze Özgürlük Filosu'na dahil olan Mavi Marmara gemisinin 10 yıl önce Gazze'ye uygulanan ambargoyu delmek için yola çıktığı anımsatılan açıklamada, "Mavi Marmara, uluslararası sularda siyonist devletin saldırısına uğradı, 10 insani yardım gönüllüsü şehit edildi, 56'sı ağır yaralandı. Filo katılımcılarının tamamı kötü muameleye maruz bırakıldı, hapsedildi ve şahsi eşyalarına el konuldu." denildi.

"Kendilerini karşı konulamaz görenler yanıldı"

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yönetmen Recep Köse, Mavi Marmara'nın dünya tarihi açısından farklı bir misyonu olduğunu dile getirdi.

Mavi Marmara ile birlikte kendilerini yenilmez ya da karşı durulamaz görenlerin hüsrana uğradığını ifade eden Köse, şunları kaydetti:

"Mavi Marmara olayının herkes için çok farklı anlamı ve boyutları vardır mutlaka. Her ne kadar biz bu etkinin daha fazla siyasi boyutlarıyla karşılaşmış olsak da, dünyanın birçok coğrafyasında farklı fikre sahip olan milyonlarca insan, önemli bir şeyin farkına vardılar. Kendilerini yenilmez ya da karşı konulamaz görenler, bir yanılgı içerisindeydi. Mavi Marmara ruhu bizim için böyle bir ilham kaynağı olarak önümüzde duruyor ve Filistin sorununda kimin asıl suçlu olduğunu ortaya koyuyor. Biz de senaryomuzda Mavi Marmara olayının aslında bu yönüyle ilgilendik.

Senaryoda her ne kadar Mavi Marmara'nın 31 Mayıs gecesi yaşadığı baskın anlatılıyor olsa da hikayenin derinine indiğimizde İsrail'in Filistin'de nasıl bir katliam gerçekleştirdiğinin ve yine israil'in bu katliamın dünya tarafından duyulmaması için nasıl bir karartma ve manipülasyon uyguladığını görüyoruz. Olayın gemide, geminin içinde bir odada geçiyor olması, özelde Gazze'nin genelde ise Filistin'in kuşatılmışlığının, bölgede uygulanan abluka ve ambargonun en sembolik halini ortaya koyması açısından çok önemlidir."

Filmin ekibi olarak Mavi Marmara'nın misyonuna dikkati çekmek istediklerini ifade eden Köse, "Senaryoda yer alan mekanlar ve nesneler, Filistin'in günümüzde içinde yaşadığı sıkıntıları anlatması açısından bizlere çok boyutlu katmanlar sunuyor. Senaryonun başından itibaren bizi bir kaosun içine çekmiş olması, gerçek anlamda bölgede neler yaşandığının anlaşılması açısından izleyiciye psikolojik olarak empati imkanı sunmakta." diye konuştu.

Geminin reji odasında yaşananlar anlatılıyor

Film, yolcuları arasında siyasiler, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler ve alanında etkin kişilerin de yer aldığı gemide 31 Mayıs 2010 gecesi yaşananları konu alıyor.

Organizatörler tarafından dünya televizyonlarıyla bağlantı sağlamak için gemide kurulan canlı yayın sisteminin kontrol edildiği reji odasında geçen yapımın konusu kısaca şöyle:

Mavi Marmara Gemisi'ndeki küçük reji odasında gecenin ilerleyen saatlerinde daha önce kesintiler yaşanan yayının sinyali öncekilerin aksine geri gelmemiştir. Geminin etrafını saran zodyak ve helikopterler, yaralanan ve şehit düşen insanlar, reji odasındaki stresi de giderek arttırmaktadır. Yayın ekibi, siyonist çete ordusu tarafından engellenen yayını tekrar başlatmak için yedek frekansı devreye alır. Fakat artık Türkiye'den hiçbir kanalı izleyememektedirler ve bu yayının dünyaya ulaşıp ulaşmadığıyla ilgili kimse bir fikir sahibi değildir. Sabaha doğru gemiler, siyonist çetenin kontrolüne geçmiştir ve reji odasının kapısını kıran askerler kendilerini yayın ekranlarında görmenin şokuyla tüm ekranları taramaya başlar. Yer yer kanla kaplı oda zemininde ise içeri atılan gaz bombalarının etkisiyle baygın halde yatan reji ekibi yatmaktadır.

Kaynak, AA