Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları video konferans yoluyla düzenlenen sanal konsey toplantısında Afganistan'da kalıcı barış ve Çin ile ilişkilerin geleceği konularını görüştü. Toplantı sonrası basın toplantısı düzenleyen Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell, “AB, Afganistan'da barış olursa mali destek verecek'' dedi.

AB Dışişleri Konseyi sonrasında alınan kararlara ilişkin açıklama yapan Borrell şunları kaydetti:

“Bugün Afganistan'daki durum, Çin ve Asya'nın güneyindeki Covid-19 salgınının etkilerini ele aldık. Afganistan konusunda hızlı bir görüşme yapıldı ve bu ülkeyi destekleme kararı aldık. Görüşmelerimiz Başkan Gani ve rakibi Abdullah arasındaki paylaşım anlaşmasının sonrasına rastladı. Bu gelişmelerin Afgan hükümeti ve Taliban arasında kalıcı bir barışa yol açabilmesini ümit ediyoruz. Bu barış sürecini desteklemek konusunda AB olarak bütünlük içinde hareket ettik. Ancak Taliban'ın hala şiddete başvurmasından dolayı üzgünüz. Ramazan vesilesiyle iki günlük bir ateşkes yaşandı ancak bu tabi ki yetersizdir. Kasım ayında Cenevre'de yapılacak olan destek etkinliği öncesinde AB olarak barış sürecine politik ve mali destek vereceğimizi belirtmek isterim. Bu nedenle tarafların kadın ve çocuk haklarını kapsayacak şekilde bir barış süreci için inisiyatif almaları şarttır.”

 
Çin ile ilişkilerimize insan hakları konusu dahil edilecek

Borrell, AB Dışişleri Bakanlarının ele aldığı bir diğer önemli konunun da Çin ile ilişkiler olduğunu belirtti. Borrel, “Bugünkü toplantımızda en önemli konu Çin ile ilişkiler oldu. Bu konseyin en çok direnç gösterilen konusu da bu konuydu. Bu salgın bizim için bir uyanma sebebi oldu. Çin dünya karbon salınımının yüzde 30'unu yayıyor. Çin ile ilişkilerimiz bir rekabet ve bir ortaklık karakterlerinde aynı anda yürüyor. Bunların hepsini birden içeren politik ve ekonomik ilişkilerimiz var. Bu ilişki türlerimizin hepsini içeren dengeli bir ilişki kurmak zorundayız. Çin ile kurduğumuz ilişkilerin çok boyutlu etkileri olmakta ve olacak. Çin ile açık ve samimi bir diyalog yürütmek zorundayız. Bu ilişkimize iklim ve çatışmalar gibi küresel konuları da içeren bir uyum üretmeliyiz ancak insan haklarını da dâhil etmek zorundayız. Çin ile karşılıklı saygı ve güvene dayalı bir ilişki yürütmek istiyoruz ancak özellikle Hong Kong konusunda yaşananlar bu yaklaşımı karşılamamaktadır" dedi.