Diyarbakır fethinin 1381’inci yıl dönümü münasebetiyle İLKHA’ya açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Bozan, Diyarbakır fethinin halka soykırım olarak lanse edilmesinin yanlış olduğunu söyledi.

Bozan, "27 Mayıs 639 tarihi Diyarbakır'ın fethinin gerçekleştiği 1381’inci yılını kutluyoruz. Tabii Anadolu'nun fetihler açısından iki önemli kentin öne çıktığını görüyoruz. Bunlar Diyarbakır ve İstanbul'dur.  Ülkemizde de son yıllarda İstanbul'un fethi kutlanılıyor.  Diyarbakır'ın fethine sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ve birtakım kişisel çaba içerisinde olan kişilerin bu işi önem verdiğini görüyoruz. Diyarbakır'ın fethinin Anadolu'ya bir fetih kapısı oluşturduğunu görüyoruz. İstanbul'un fethi ile beraber Balkanlara fethin gerçekleştirdiğini söyleyebiliyoruz.  Bu açıdan Diyarbakır'ın fethi önemlidir.” dedi.

“Diyarbakır, tarih boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuştur”

Diyarbakır'ın tarihsel sürecine değinen Bozan, Diyarbakır’ın önemli bir yerleşim merkezi olduğunu söyledi.

Bozan, “Diyarbakır'ın fethi, Peygamberler tarihi tevhit tarihi ve İslamiyet'ten önceki ilahi dinler açısından, ekonomik sosyolojik, askeri açısından önemli bir yerleşim merkezi olmuş. Bundan dolayı, halkın belleğinde ve tarihi kaynaklarında Diyarbakır'da çok sayıda Peygamberin ve çok sayıda sahabelerin ismini ve izini sürebilmek mümkündür. Peygamberlerin ve sahabelerin burada yaşadığını, mücadele ettiğini ve tebliğ alanı içerisinde olduğunu görüyoruz. Diyarbakır içinde bulunmuş olduğu konumuyla uzun yıllar boyunca İslamiyet öncesi süreçte Bizans İmparatorluğu ile Sasani imparatorluğu arasında uzun yıllar mücadeleye sahne olmuş bir bölgedir.” ifadelerini kullandı.

“Bölgenin bir savaş yorgunu haline geldiğini görmek mümkündür”

Bozan, “Bu topraklar uzun yıllar savaşın etkisi altında kalmış ve bu bölgede yaşayan insanlarında bu savaştan ciddi anlamda olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Hatta bu savaşlardan dolayı bölgenin bir savaş yorgunu haline geldiğini görmek mümkündür. Bu nedenlerden dolayı İslamiyet'in bölgede kısa süre içerisinde yayılmasında da bu yorgunluğun etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Peygamberimizin vefatından 7 yıl gibi kısa bir süre sonra Yermük Savaşı gerçekleşiyor. Yermük Savaşı, Hazreti Ömer döneminde Bizans İmparatorluğu ile gerçekleşen bir savaştır ve savaştığı Bizans İmparatorluğu büyük bir kayıp vererek adeta Ortadoğu'dan çekildiğini görüyoruz. Ortadoğu'dan çekilen Bizans İmparatorluğu'nun hudutları içerisinde Diyarbakır'da vardı.  Dolayısıyla bu bölgeden Bizans'ın yavaş yavaş çekilmeye başlaması İslam ordularının bu bölgenin akışını hızlandırıyor. Diyarbakır'dan önce bakıldığı zaman Budar bölgesi dediğimiz Rakka bölgesinin Urfa bölgesinde İslam ordularının geldiğini, bölgede etkin olduğu ve fethin bu bölgeden başladığını söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu. 

“İslam orduları, Diyarbakır fethini gerçekleştirmek için büyük bir çaba gösterdiler”

Diyarbakır’ın surlarla tahkim edilmiş ciddi bir savunma sistemi olan önemli bir şehir olduğuna değinen Bozan, “Diyarbakır aslında Anadolu'da ilk fethedilen bir şehir değildir. Bugünkü açıdan bakılırsa bazen bunun farkında olmadan da söylendiğini görürüz. Mardin ve Urfa Diyarbakır'dan önce fethedilmiş olan şehirlerdir ancak Diyarbakır'ın potansiyeli, büyüklüğü, önemli bir vilayet merkezi olması, önemli bir askeri üs olması ve daha sonra önemli bir idari merkez olması açısından çok daha önemli bir yere sahiptir. Hazreti Ömer döneminde Yermük savaşından sonra bölgeye gelen İslam orduları yaklaşık olarak 4-5 ay gibi uzun bir sürede Diyarbakır fethini gerçekleştirmek için büyük bir çaba gösterdiler.” dedi.

“Diyarbakır 27 Mayıs 639 tarihinde fethedildi”

Diyarbakır fethinin 4-5 ay sürdüğünü dikkat çeken Bozan, "Diyarbakır sıradan bir şehir değildir. Uzun yıllar boyunca surlarla tahkim edilmiş ciddi bir savunma sistemi olan önemli bir şehir olduğundan dolayı Diyarbakır'ın fethi 4-5 ay gibi uzun bir süre zaman aldığını görüyoruz. Bu süreçte İslam orduları Diyarbakır'a gelebilecek yardımları önlemek açısından Diyarbakır'ın çevresinde bulunan Siverek'teki, Palu'daki, Ergani'deki, Silvan'daki ve Bingöl'deki değişik noktalarda ki güçlerin Diyarbakır ile olan bağlantısını kesiyor. Bundan sonraki süreçte Diyarbakır'ın artık çevreye olan bağı kesildikten sonra 27 Mayıs 639 tarihinde İslam orduları tarafından Diyarbakır fethedildi.” diye konuştu.

“İslam ordularının başında önemli komutanlar vardı”

Diyarbakır'ın fethinde İslam ordusunun başında önemli sahabelerin bulunduğunu belirten Bozan, “Tabii ki Diyarbakır Meryem Ed-dari adında bir melikenin idaresi altında olan bir şehirdir. İslam ordularının başında ise İyaz bin Ğanem'in olduğunu, bunun yanında Halid bin Velid, Said bin Zeyd ve Muaz bin Cebel gibi önemli komutanların bulunduğunu görüyoruz.  Bu komutanlar kendi arasında iş bölümü yapıyor ve Diyarbakır'ın 4 önemli kapılarında her birisinin bu önemli görevi alıyor.  Bu 4-5 aylık süreç içerisinde birtakım mektuplaşmalar yapılıyor bu mektuplaşmalar neticesinde bir sonuç alınamayınca ve çevreye olan bağlar kesildikten sonra Yenikapı'dan ya da Babilma dediğimiz kapısından bir menfezden girilerek fethin gerçekleşiyor.” ifadelerini kullandı.

“Şehir halkı ile İslam ordusu arasında bir çatışma söz konusu değildi”

Diyarbakır fethinin halka soykırım olarak takdim edilmesinin doğru olmadığını ifade eden Bozan, “Fetih esnasında ciddi anlamda hakla İslam orduları arasında bir çatışmanın yaşandığı söyleyemeyiz. Diyarbakır'ın fethinin bir soykırım şeklinde takdim edilmesinin doğru değildir. Diyarbakır'ın fethi sırasında sadece bir kapısında lokal bir çatışmanın olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa şehir halkı ile İslam ordusu arasında bir çatışma söz konusu değildi.  Bu açıdan bölgede fethi en kolay olan şehrin Diyarbakır'dır.  İslam ordusunun savaş yorgunu olan bir şehri ele geçirmesi Bizans İmparatoru Heraklius'un uygulamış olduğu din politikası ve askeri politikaların bölge halkını bizar ettiğini Bizans İdaresi'nden ciddi bir memnuniyetsizlik oluşturduğu için fetih kolaylaşmıştı. Bundan dolayı İslam ordusunun bölgeye gelişini yerel halk adeta bir kurtarıcı olarak görmüştür. Halk nazarında Bizans İmparatorluğu artık itibarsızlaşmış, adımlamış ve yozlaşmış bir iktidar olarak görülüyorlardı. Böylece 639 tarihi bu toprakların fetihle, İslam'la ve tevhit ile tanıştığı bir dönemdir. Bu mesajı getirenler Hazreti Peygamberin mesajını, İslam'ı duyuracak olan ve yeni nesile yeni toplumlara İslam anlatacak olan sahabe neslidir. Diyarbakır'ın fethi bu toprakların İslam ile özgürlüğe, hürriyete ve dirilişe tanışmasına yol açtı. Daha önceki dönemlerde bu topraklar Bizans ve Roma arasındaki çatışmalardan dolayı büyük kayıplara uğramış, bir ölü yığını, kan çanağı ve şehir halkının zorla bir tarafta halindeydi. " şeklinde konuştu.

“Diyarbakır fetihten sonra 14 asır boyunca İslam idaresi altında kalmıştır”

Fethi İslam tarihi açısından değerlendiren Bozan, şöyle dedi:

“Diyarbakır'ın fethi çok kolay gerçekleşen halkın savaşın dışında kaldığı bir süreç olmuş ve Anadolu'ya bir basamak olmuş. Fetihten sonra Diyarbakır halkının Müslümanlığını benimsemişler ve 14 asır boyunca Diyarbakır İslam idaresi altında kalmıştır. Bölge insanının İslamiyet'i kabul etmesiyle Pers ve Sassanilerin baskılarından kurtulup hürriyetlerine, özgürlüklerine, dünya ve ahiretlerine kavuşmuşlardır ve hiçbir zaman bir küfür diyarı olmamış, sürekli İslam sancağını Diyarbakır surlarında dalgalanmaya devam etmiştir.”

“İslamiyet'in bu bölgeye gelişi halkların nefes alma süreci olmuştur”

Diyarbakır'ın İslamiyet ile tanışmasından da çok değer kazandığını belirten Bozan, “Diyarbakır fethiyle halkın İslamiyet'le tanıştıktan sonra gücünü, itibarını kaybetmemiş daha da muazzam bir medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Daha sonraki 33 medeniyetlerde Diyarbakır sıradan bir kentten çıkıp, büyük devletlerin, medeniyetlerin önemli bir kenti ya da bazen de başkenti olmuş. İslamiyet'in bu bölgeye gelişi halklar, topraklar için özgürlük ve nefes alma süreci olmuştur.” Dedi. 

“Fetihlerde sahabelerin ne tür zorluklar çektiklerini nesillere hatırlatmak ve anlatmak önemlidir

Bozan, son olarak şunları söyledi:

“O günün zorluklarında büyük fedakarlıklarla sahabenin ne tür zorluklar çektiğini anlamak ve yeni nesil için bunları model göstermek açısından buna ihtiyacımız var. Dolayısıyla bugünün koşullarında yozlaşan neslin İslam'ın getirmiş olduğu yüce değerleri unutmaya, yüz tutan neslin yeniden tevhit ve fetihle inşa edilmesi, donatılması açısından bu fetihlerin önemsenmesi gerekiyor. Bu sadece Diyarbakır'ın Fethi değil fethe mazhar olmuş birçok şehrimize gelen o kutsi davanın elçileri olan sahabelerin ne tür zorluklar çektiklerini, onları buna sevk eden hangi motivasyonun onlara buraya sürükleyip getirdiğini görmek açısından nesillere hatırlatmak ve anlatmak önemlidir.” (İLKHA)