Mekke'nin fethinin ardından İyaz bin Ganem komutasındaki ordu tarafından fethedilerek İslam toprağına katılan Diyarbakır fethinin 1381'inci yıl dönümü. Fetih yıl dönümü münasebetiyle açıklamalarda bulunan Beyazkaya, Diyarbakır'ın Müslümanlar için önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.
"Diyarbakır, Mekke gibi, Medine gibi, Kudüs gibi, İstanbul gibi İslam dünyasının gözbebeği olan şehirlerinden biridir." diyen Beyazkaya şu ifadeleri kulladı:
"Anadolu Gençlik Derneği olarak her yıl 27 Mayıs’ta ya da yakın bir tarihte kutladığımız Diyarbakır’ın Fethi Programını salgın nedeniyle bu yıl sanal ortama taşımak zorunda kaldık. Derneğimizin ev sahipliğinde ülkemiz insanını Diyarbakır’ımızda misafir edememenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Dualarımız, tüm dünyanın ve ülkemizin bu süreci biran evvel atlamasına dairdir. Diyarbakır, Mekke gibi, Medine gibi, Kudüs gibi, İstanbul gibi İslam dünyasının gözbebeği olan şehirlerinden biridir. Diyarbakır, peygamberler, sahabiler ve erdemli insanlar şehridir. Hazreti Zülküf, Hazreti Elyesa, Nebi Zennun (Hazreti Yunus), Nebi Melak, Hazreti Danyal, kabirleri Diyarbakır’da olan peygamberlerdir. Hazreti Yunus ve Hazreti Zülküf peygamberlerin makamları da yine bu bölgededir. Yine beş yüzden fazla sahabi efendimiz Diyarbakır’da metfundur. Bilindiği üzere Diyarbakır, Mekke’nin Fethi’nin üzerinden on yıl geçmeden İslam toprağı olmuş bir şehrimizdir. Diyarbakır, Bizans yönetimindeyken, 639 yılında, Hazreti Ömer döneminde, İyaz bin Ganem komutasında fethedilmiştir." ifadelerini kullandı.
"Kürtler, 1071’de Bizans’a karşı Sultan Alparslan’a yardım etmişlerdir"
İslam'ın Diyarbakır'a gelmesinin ardından Kürtlerin kendi rızalarıyla Müslüman olduklarını belirten Beyazkaya "Diyarbakır’ın Fethi, Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın Anadolu’ya girişinden 432, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Muhammed’in İstanbul’u fethinden 814 yıl önce gerçekleşmiştir. Bu fethin ardından 1381 yıl geçmiştir ve Diyarbakır’da, Diyarbakır’ın Ulu Cami’sinde 1381 yıldır ezanlar hiç susmamıştır. Hendek Savaşı esnasında Efendimiz (sas)’in verdiği fetih müjdesi, Halife Hazreti Ömer bin Hattab’ın kutlu emri, Sahabe Halid bin Velid’in kılıcı ve Süleyman bin Halid’in şehadeti surları aşıp Diyarbakır’a ulaşmıştır. Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlardır. Tarihi kaynaklarda, surların, ilk defa milattan önce, 4000-3000 yıllarında Huriler tarafından bugünkü İçkale’nin olduğu yerde inşa edildiği, yine milattan önce 350’li yıllarda Bizans İmparatoru Costantinus tarafından genişletildiği ve yenilendiği belirtilmektedir. 5,700 metre uzunluğundaki Diyarbakır surları, yer yer 10-12 metre yüksekliğindedir. Surların, 82 adet burcu, 4 yöne açılan ana kapıları vardır. İşte bu surlar, Hicretten 19 yıl sonra, beş aylık bir kuşatmanın ardından aşılabilmiştir." şeklinde konuştu.
Beyazkaya İslam tarihindeki fetihlerin hep aynı ruhla yapıldığına dikkat çekerek "Fetihle birlikte kendi istekleri ile Müslümanlığı seçen Kürtler, yıllar sonra 1071’de yine Bizans’a karşı Sultan Alparslan’a yardım etmişlerdir. Sultan Alparslan’ın ordusu Bizans’la karşı karşıya geldiğinde Müslüman Kürtlerin lideri ve âlimi Molla Yahya Muzuri Alparslan’a on bin kadar asker vermiştir. Böylelikle Diyarbakır halkı Anadolu’nun İslamlaşmasında etkin bir rol oynamışlardır. Diyarbakır’ın Fethi, Anadolu’nun İslamlaşması, İstanbul’un alınması ve İslam’ın Avrupa’ya taşınması yolunda çok önemli bir hamledir. Anadolu’nun İslamlaşmasını Diyarbakır’ın Fethinden başlatmayan resmi tarih tezi kabul edilebilir değildir. Anadolu’da ve Avrupa’da İslam tarihini bu bölgeden başlatmayan her söz eksiktir. Diyarbakır’ın Fethi’ni, Mekke’nin Fethi’nden, Kudüs’ün Fethi’nden ayrı gören her söz de eksiktir. Diyarbakır’ın Fethi’ndeki inanç, Eyüp el-Ensari’yi İstanbul surları önüne taşıyan inançtır. Diyarbakır’ın Fethi’ndeki inanç, Sultan Selahaddin el-Kürdi’ye Kudüs’ü Haçlıların elinden geri alma gayretini veren inançtır. Diyarbakır’ın Fethi’ndeki ruh, Fatih Sultan Muhammed’e İstanbul’un Fethi aşkını veren inançtır." dedi.
"Saraybosna’yı İstanbul’a bağlayan İslam kardeşliğidir"
İslam kardeşliği arasında sınırların olmadığını belirten Beyazkaya "Kudüs’ü Mekke’ye, Şam’ı Kudüs’e, Bağdat’ı Şam’a, Diyarbakır’ı Bağdat’a, İstanbul’u Diyarbakır’a ve Saraybosna’yı İstanbul’a bağlayan İslam kardeşliğidir. Renkler, ırklar ve diller bu kardeşliğe bereket katmıştır. Aynı sofralarda oturulmuş, aynı ekmek paylaşılmış, aynı bayramlar kutlanılmıştır. Düğünlerin sevinci, cenazelerin hüznü birlikte yaşanılmıştır. Mensubu olduğumuz Milli Görüş fikriyatı öteden beri İslam coğrafyasının bütünlüğünü savunmuştur. Milli Görüş hangi renkten ve ırktan olursa olsun bütün Müslümanların kardeş olduğunu seslendirmiştir. Milli Görüş, insanların ana dilinin aynen ana sütü gibi helal olduğunu dile getirmiştir. Merhum Erbakan Hocamız bölgede kalıcı huzur ve barışın ancak İslam kardeşliği ile tesis edilebileceğini de belirtmiştir. Elbette İslam kardeşliğinin sadece söz ile olmayacağını, mutlaka adil bir düzenin kurulması gerektiğini de ifade etmiştir." şeklinde konuştu.
"Ulus devlet sınırları arasında aranılan çözümler bölgeye kalıcı barış ve huzur getiremez"
Ulusalcı ve ırkçı yaklaşımların huzur getirmeyeceğinden bahseden Beyazkaya "Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Bağdat’ın, Şam’ın, Kahire’nin, Tarhan’ın, İstanbul’un ve Diyarbakır’ın esenlik ve barışa kavuşması bu şehirlerin birbirleriyle olan kadim kardeşliğinin yeniden tesisinden geçmektedir. Ulus devlet sınırları arasında aranılan çözümler bölgeye kalıcı barış ve huzur getiremez. ABD, AB ve İsrail ile stratejik ortaklık geliştirilerek bölgeye huzur getirilemez. İslam coğrafyasında ve bu bölgede elbette İslam harici unsurlar da vardır. Bu unsurların bini aşkın yıldır bu topraklarda var oluşu Müslümanların kendilerinden olmayanlarında hukuklarını gözetmelerinden ileri gelmektedir. Can emniyeti, mal emniyeti, inanç ve düşünce özgürlüğü, nesil emniyeti ve akıl sağlığı emniyeti hangi inançtan olursa olsun her insan içindir. Resmi ideolojinin asimilasyona ve inkâra yönelik politikaları İslam’a mal edilemez. İslam, zorla bir inancın dayatılmasını emretmez, bilakis hangi inançtan olurlarsa olsunlar insanların hak ve hukuklarını gözetmeyi emreder." ifadelerini kullandı.
"Hakkın üstün tutulduğu yeni bir dünya mutlaka kurulacaktır"
İslam kardeşliğinin tesisi edildiği ve Müslümanlara arasındaki sınır ve ırk kavramının yerine ümmet anlayışının bir gün hâkim olacağını vurgulayan Beyazkaya şöyle devam etti:
"Hak yemeyen ve yedirmeyen, zulüm kimden gelirse gelsin karşı çıkan, mazlum kim olursa olsun yardım eden, bir elinin verdiğini öteki eli bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan haz alan, yüreğini paylaşmaktan haz alan, bir karıncayı incitmekten kaçınan, bir kuşun yuvasını bozmaktan imtina eden, her daim hakkı üstün tutan bir nesil için çalışmak hepimizin boynunun borcudur, kardeşliğimizin gereğidir.Anadolu Gençlik Derneği Mensupları olarak bizler de İslam kardeşliğinin gereğini yapmanın gayretindeyiz. Biz inanıyoruz ki Saraybosna İstanbul’dan, İstanbul Diyarbakır’dan, Diyarbakır Bağdat’tan, Bağdat Şam’dan, Şam Kudüs’ten ve Kudüs Mekke’den kopartılamaz. Bu ayrılık geçicidir. Endonezya’dan Fas’a İslam Birliği çok yakın bir zamanda gerçekleşecek ve hakkın üstün tutulduğu yeni bir dünya mutlaka kurulacaktır. Yine biz Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak yağan yağmurun herkesi ıslattığının ve bulutların arasından çıkan güneşin herkesi ısıttığının farkındayız. Bu bağlamda bu coğrafyanın bir yapı harcı olarak gördüğümüz sahabiler şehri Diyarbakır’ın Fethi’ni kutlamayı, pandemi koşullarında dahi kendimize bir görev biliyoruz. Bu ülkenin geleceğini kardeşlikte gören herkesin yolunun salgın bitiminde Diyarbakır’a düşeceğine inanıyoruz. Süreçte vefat eden tüm kardeşlerimize Cenabı Allah’tan tekrar rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz. Cenabı Hak, hepimize inşirah versin. " (İLKHA)