1979 yılından bu yana Ramazan ayının son cuması “Dünya Kudüs Günü” olarak kutlanmakta ve bu günde çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 sebebiyle bu yıl kitlesel olarak etkinlikler yapılamıyor. Sadece Filistinli Müslümanların değil tüm dünya Müslümanlarının ortak derdi olan Filistin ve Kudüs 72 yıldır siyonist işgali altında inliyor.

Dünya Kudüs Günü münasebetiyle İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Trabzon Kudüs Kardeşlik Derneği Genel Sekreteri Kadir Öztürk ve Dünya Kudüs Günü Platformu Genel Sekreteri Mehmet Şahin, Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa’nın özgür olabilmesin tek yolunun Müslümanların birlik olmasından geçtiğini söylediler.

“Kudüs, Müslümanların gerçek manada özgürlüklerinin simgesidir”

Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa’nın İslam ümmeti açısından çok önemli olduğunu belirten Trabzon Kudüs Kardeşlik Derneği Genel Sekreteri Kadir Öztürk, “Kudüs, tüm Müslümanların ortak olarak toplanması gereken bir noktadır. İslam birliğinin, Müslümanların gerçek manada özgürlüklerinin simgesidir. Geçmişte peygamberler hak namına gerçekleştirdikleri vaaz, nasihat ve tebliğlerini bu topraklarda gerçekleştirmişlerdir. Peygamber Efendimiz (Sallalahu Aleyhi Vesellem)’in Mirac mucizesi esnasında Mekke’den Kudüs’e getirildiğini biliyoruz. Burada tüm peygamberlerle birlikte namaz kıldığını, birlik içerisinde olunması gerektiğinin kanıtını bize göstermiştir. Şu anda dünyada Müslümanların özgürlük namına ilk yapması gereken hareketlerden birisi Kudüs’ün özgürlüğü için çalışmaktır. Bundan başka bir çıkış yolu yoktur.” dedi.

“Müslümanların Kudüs’e sahip çıkmamaları işgalci israilin devletini ilan etmesine sebep oldu”

Tarihte büyük felaket olarak bilinen “Nekbe” gününün Filistinliler açısından oldukça önemli ve tarihi bir olay olduğunu söyleyen Öztürk, şöyle devam etti:

“İşgalci siyonist israil devletinin kurulduğu 1948 yılının 14 Mayıs’ından bir gün sonraki günde başlayan bir süreç var. Nekbe, Filistin’de yaşayan ve ümmetin ortak olarak koruması gerektiği birçok Müslümanın yurtlarından edilmesiyle ilgili bir süreçtir. Müslümanların Kudüs’e sahip çıkmamaları nedeniyle son işgal olan Nekbe yaşandı. 1917 yılında yaşanan İngiliz manda yönetimi dönemi, 1948 yılında işgalci israil devletinin ilan edilmesi ve 1967 yılında yaşanan hadiselerin tamamının sebebi Müslümanların Kudüs’e sahip çıkmamalarıdır. Tarihte ne zaman Müslümanlar Kudüs’e sahip çıkmak istemişlerse birlikte hareket etmişler. Ne zaman birliklerini bozmuşlarsa o zaman Kudüs maalesef elimizden çıkmıştır. Son yaşanan sürecin de en önemli sebebi maalesef Müslümanların birbirleriyle olan irtibatlarının kopmasıdır.”

“Farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kardeşlik vazifesi olarak Kudüs’e el uzatmalıyız”

Açıklamasının devamında Öztürk, “İşgal altındaki Kudüs ve mübarek Mescidi Aksa’nın özgürlüğüne giden yol Müslümanların tekrar Kudüs’ü gündemlerine almaları, bir araya gelmeleri, aralarında ihtilaflı konuları bir kenara bırakarak ittifak ettikleri konular üzerinde mutlaka birlikteliklerini geliştirmeleri, bununla birlikte Kudüs’e mutlaka el uzatmaları gerekiyor. Müslümanın Müslümandan başka dostunun olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu ayet ve hadislerde de bize vaaz ediliyor. Yol alamamamızın çeşitli sebepleri var. Her ne olursa olsun bunları bir kenara bırakmalıyız. Bugün ki en önemli sorun Müslümanları bir araya getirecek bir halifenin, bir liderin olmamasıdır. Tarihte nasıl bu müesseseyi kullanarak birçok problemimizi çözmüşsek Kudüs ve Mescidi Aksa’nın kurtulması için de mutlaka İslam dünyasının bir araya getirecek bir halifeye ihtiyacı var. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bu düstura göre hareket edilmesinde fayda var. Kardeşlik her zaman ön planda tutulmalıdır. Bu kardeşine el uzatmayı gerektirir. Kudüs ve Mescidi Aksa’daki Müslümanlar bizim kardeşimiz. Orada bütün Müslümanlar adına bir ribat (sınır muhafızlığı, gözcülük) gerçekleştiriyorlar. Kardeşlik vazifesi olarak Kudüs’e mutlaka el uzatmalıyız.” şeklinde konuştu.

“Kudüs, vazgeçilmez mukaddeslerimizdendir”

Dünya Kudüs Günü Platformu Genel Sekreteri Mehmet Şahin ise merhum Necmettin Erbakan'ın sözünü hatırlatarak, Filistin ve Kudüs meselesinin kendileri için yalnızca coğrafi bir mesele değil aynı zamanda imani bir mesele olduğunu vurguladı.

Kudüs'ün Müslümanların ilk kıblesi olduğunu anımsatan Şahin, "Aynı zamanda Peygamber Efendimizin Miraç hadisesinin gerçekleştiği, Mescidi Aksa’yı bağrında taşıyan ve Rabbimizin kitabı keriminde etrafını mübarek kıldığı belirtilen yer olması hasebiyle bizim için vazgeçilmez mukaddeslerimizden birisidir.” ifadelerini kullandı.

“İslam ümmeti sessiz kaldığı müddetçe siyonist işgalci rejim azgınlığına devam edecektir”

1948 yılından bu yana Filistin toprakları ve Kudüs’ün işgal altında olduğunu anımsatan Şahin, şunları söyledi:

“Siyonist işgalci israil, İslam ümmetinin bağrına hançer gibi saplanmıştır. Filistinli kardeşlerimiz 72 yıldır bu işgalci rejimin zulmü altında inim inim inlemektedirler. Filistin ve Kudüs meselesi sadece Filistinli kardeşlerimizin meselesi değildir. Bu mesele tüm İslam ümmetinin sorumluluğunu taşıdığı bir meseledir. Hepimiz Filistin ve Kudüs’ün, Mescidi Aksa’nın özgür olmasından sorumluyuz. Bugün azgın siyonist işgalci rejim eğer Filistinli kardeşlerimize zulmedebiliyorsa ve bunu da büyük bir şımarıklıkla gerçekleştirebiliyorsa bunun tek sebebi İslam ümmetinin yaşananlar karşısında sessiz kalmasından kaynaklanmaktadır. İslam ümmeti sessiz kaldığı müddetçe siyonist işgalci rejim azgınlığına devam edecektir.”

“Kudüs, Filistin’in ebedi başkentidir”

Şahin, “Hepimizin bildiği gibi israil, emperyalist Amerika’dan aldığı destekle Kudüs’ü ‘Yüzyılın Anlaşması’ adı altında israilin ebedi başkenti olarak ilan etmek istemektedirler. Bizler buradan şunu ifade ediyoruz ki, Kudüs, Filistin halkına aittir ve Filistin’in ebedi başkentidir.” diye konuştu.

“Kudüs’ün özgürlüğü, Müslümanların ümmet, vahdet ve kardeşlik bilincini yeniden kuşanmalarıyla mümkün olabilir”

Filistin ve Kudüs’ün özgürleşmesinin İslam ümmetinin birlik ve beraberliğiyle gerçekleşebileceğini vurgulayan Şahin, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Bizler, ümmet, vahdet ve kardeşlik bilincimizi kuşanmadığımız müddetçe, Filistinli kardeşlerimizin sesi, soluğu olmadığımız müddetçe Kudüs ve Filistin özgürleşemeyecektir. Bu anlamda üzerimize düşen vazifeyi mutlaka yapmamız, Filistinli kardeşlerimizin feryatlarını tüm yeryüzüne duyurmak adına çaba sarf etmeliyiz. Bu mesele tüm dünya Müslümanlarının sorunudur. Bu problemin çözülmesi de dünyadaki Müslümanların ümmet, vahdet ve kardeşlik bilincini yeniden kuşanmalarıyla mümkün olabilir. Zaman Filistinli kardeşlerimize fiili olarak yardım etme zamanıdır. Filistin’de işgalci rejime karşı mücadele eden kardeşlerimizin maddi ve manevi olarak yanlarında olabilmeliyiz. Filistinli kardeşlerimizin mücadelesini duyurmak anlamında üzerimize düşen bütün görevleri yerine getirmek noktasında en ufak bir tereddüt dahi göstermemeliyiz. Rabbimiz inşallah bizi özgür Filistin’de, özgür Mescidi Aksa’da alnımızı secdeye koyabilmeyi nasip etsin. Bunu yapabilmemiz için hepimizin Filistin ve Mescidi Aksa üzerindeki sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Yaşasın Filistin direnişimiz, yaşasın Filistin intifadası.”(İLKHA)