Duyuru yapılmasının ardından herkesin merakla beklediği merhum Velioğlu ile ilgili yazı dizisinin ilk bölümünde şunlar aktarıldı:

"ÖNSÖZ

Allah’a hamd, Rasulüne, pak ehli beytine, ashabına ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlere salat ve selam olsun.

Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun hayatını yazmak, böyle bir çalışmadan çok daha kapsamlıdır. Daha baştan şunu ifade edelim ki bu çalışma, O’nun hayatını kapsamlı bir şekilde ortaya koymaktan uzaktır. Çünkü O’nun hayatı İslami mücadele ile şekillenmiş ve bu mücadele hayatında çok sayıda önemli hadiseler yaşanmıştır. Bunların tümünü yazıya döküp kayıt altına almak için büyük bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu çalışmada ise elden geldiği kadarıyla kısa ve öz bir şekilde Rehberimizin tanıtılması hedef alınmıştır.

Şehid Rehber’in hayatı yazılırken, gereksiz uzatmalardan kaçınılarak mümkün mertebe kısa ve öz tutulmaya, yanlış veya doğruluğundan kesin olarak emin olunmayan bilgilere yer vermemeye, onu yakından tanıyanların bilgi ve müşahedelerine dayandırmaya çalışılmıştır. Bu arada, Türkiye şartlarını dikkate alarak hukuki sıkıntının doğmaması için isimleri açıktan vermemeye özellikle özen gösterilmiştir. Onun tanınması ve yaptıklarının bilinmesi esas alınmış, başta Hizbullah Cemaatinin gelecek nesilleri olmak üzere, İslam davasına hizmeti görev edinmiş Müslüman şahsiyetlerin ve Müslüman halkımızın bilgilendirilmesine çalışılarak bu konudaki sorumluluğun gereği yerine getirilmeye çalışılmıştır.

Şehid Rehber’in, fenafilcemaat olduğu için Cemaatin kurulduğu 1979 yılından şehit olduğu 2000 yılına kadar bireysel bir hayatı olmamıştır dense yeridir. Çünkü gecesini ve gündüzünü tamamen Cemaat işlerine vermiş, O’nun hayatı Cemaat tarihçesi ile özdeş hale gelmiştir. Bu nedenle bütün zamanı Cemaatle iç içe geçmiştir. Bunun için burada onun hayatını kâmil bir şekilde yazmak mümkün olmayıp, Cemaat tarihçesi içinde çok daha teferruatlı bir şekilde verilecektir. Cemaat tarihçesi aynı zamanda onun da hayatını kâmil bir şekilde ortaya koyacaktır.

1. BÖLÜM

GİRİŞ
“Müminler içinde, Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (Şehidliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzab 23)

Böyle bir ayete muhatap olmak ve Kur’an lisanıyla övülmek, muhakkak ki büyük bir izzet ve şereftir. 48 yıllık hayatına çok şey sığdıran, hayatının son 22 yılını İslami bir Cemaat bina etmekle geçiren Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun şehadeti, hiç şüphesiz Rabbine verdiği sözde durmanın, ihlasın, sadakatin, cesaret ve kararlılığın bir ifadesidir.

Her anı sıkıntılarla geçen, gecenin ve gündüzün birbirine karıştığı 22 yıllık Cemaatsel yoğun mücadeleyi ölümlerin en güzeliyle noktalayan Rehber, Şehid oldu ancak geriye kökleşmiş bir İslami Cemaat, son nefeslerine kadar İslam davasını sürdürmeye kararlı binlerce dava adamı ve bu Cemaatin mücadele şeklini belirleyen yüzlerce prensip ve ilke bıraktı.

Onun aramızdan çabuk ayrılması, elbette ki bizleri derinden etkiledi ve kedere boğdu. Kendisinden istifade edilecek daha çok şey vardı. Müslümanlar ve bölge halkı açısından büyük bir kayıp oldu. Ancak kısacık mücadele hayatına sığdırdığı bunca önemli işlerle, iman ve ihlas sahibi birinin gayret ve sabırla Allah yolunda neler yapabileceğini, dağınık ve etkisiz halde olan Müslümanların Cemaatleşerek nasıl bir güç haline gelebileceklerini gösterdi.

Şehid Rehber’in, Cemaatin ihtiyaç duyduğu ve kendi elemanlarına yönelik kaleme aldığı binlerce sayfadan oluşan teşkilati çözüm ve talimatlar, eğitici ve yönlendirici kitaplarıyla birlikte bir siyer çalışması da bulunmaktaydı. Ancak bunlar Cemaat içi faaliyetlerde işlev gördüğü için kitap olarak basılmamıştır. Zaten kendisi de; konuşmaktan çok yapmanın gerekli olduğu yönünde bir düşünceye sahipti. 1400 yıllık İslam Kültür Külliyatında, İslam alimlerinin büyük eserler yazdığını, bu günkü Müslümanların sıkıntılarının İslami eserlerin azlığından değil, uygulamanın azlığından olduğunu, dolayısıyla günümüzde kitap yazmaktan çok, uygulamaya ve mücadeleye ihtiyaç olduğunu söylüyordu. Bu nedenle enerjisini ve zamanını Cemaatsel faaliyetlere sarf ediyordu. Günün şartlarına göre İslami mücadele vermenin yol ve yöntemlerini Cemaat içindeki uygulamalarla pratize ediyordu. Dolayısıyla onun en büyük eseri, vücuda getirdiği Hizbullah Cemaatidir.

M.G. adlı Cemaat mensubu şöyle diyor: “Bir gün bir arkadaş Şehid Rehber’e; ‘ağabey keşke kitap yazsaydın da biz de ondan istifade etseydik’ dediğinde Şehid Rehber: ‘Bizler kitap yazmaktan ziyade, her birimizin hayatının birer kitap gibi olması gerekir. Öyle bir hayat yaşamalıyız ki, bizlerin bu hayatını okuyanlar önemli bir kitap okumuş gibi kendisine dersler çıkarmalıdır. Cemaatin her bir mensubunun hayatı birer kitap gibi olmalıdır. ` dedi."

Şehid Rehber; mücadele hayatı boyunca şahsını ve ismini hiçbir zaman öne çıkarmadı, bunun yerine özellikle ve ısrarla davayı ve Cemaatin manevi şahsiyetini ön palana çıkardı. Kendi meziyetlerinin bilinmesinden ziyade Cemaatin üstünlüklerinin bilinmesini istedi. Hep davaya vurgu yaptı, hep Cemaat dedi. İslam davasını yürekten dert edindi, davanın büyüklüğünü, bu oranda ciddi çalışmalar ve bedeller istediğini görmezden gelmedi, ciddiyetle üzerinde durdu, salt söz ve sloganlarla davanın yürümeyeceğini iyi teşhis etti, düşmanları iyi tanıdı ve ona göre hareket edip tedbirlere ve şartların gerektirdiği gizliliğe önemle riayet etti. Bu yüzden ne yazıktır ki Müslüman halkımız çağımızın yetiştirdiği önemli bir fikir ve hareket adamını hakkıyla tanıyamadan kaybetti.

Bu münasebetle; bu büyük şahsiyeti, başta kendi toplumu olmak üzere insanlığa tanıtmak, üzerimize bir vazifedir. İşte bu vazifemizi yerine getirmek için bu çalışmaya giriştik. Ta ki O’nun hayatını olduğu şekliyle ortaya koyalım ve O’nu olduğu gibi tanıtalım. Böylelikle; bir yandan O’nun, kendi şahsını geri planda tutarak Cemaati öne çıkarmasından dolayı unutulmasına, diğer yandan İslam düşmanlarının ve işbirlikçilerinin O’nun hakkındaki maksatlı, yanlış, yalan ve iftiraları boşa çıkararak O’nu göstermek istedikleri şekilde tanınmasına fırsat vermeyelim.

Her ne kadar eksik ve yetersiz olsa da ümit ediyoruz ki bu çalışma, O’nun tanınmasına ve dolayısıyla anlaşılmasına hizmet eder. Ve yine ümit ediyoruz ki bu değerli insan tarihimizde hak ettiği yeri alır.

Devam edecek... "