Kaplan, katıldığı bir programda PKK ile ilişkili oldukları gerekçesiyle bazı HDP’li belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına yönelik eleştiri kabına sığmayan ifadelerde bulundu.
Sürekli insan hakları ve demokrasiden dem vuran Kaplan ve temsil ettiği zihniyetin eleştiri adına ortaya koyduğu bu dil ve üslup, nasıl bir zihni yapıya sahip oldukları açısından dikkat çekicidir.
Kayyum atamalarını eleştirme adına hakaret ve galiz küfürler kullanan Kaplan, 'ahlaki' yapısının yanı sıra siyaset anlayışı ve siyasi fikirlerini savunma şeklini de gösterdi. Kayyum atamalarını gerçekleştiren AK Partiye yönelik kullandığı küfürlerle eleştiri sınırlarını zorlayan Kaplan, hızını alamayarak HÜDA PAR’a da hakaretlerde bulundu.
HÜDA PAR’ı kayyum atamalarını eleştirmemekle suçlayan Kaplan’ın iddiasının aksine HÜDA PAR, daha önce yaptığı açıklamayla parti olarak kayyum atamalarına karşı net bir tavır takınmış bunu da "hak ve adalet" ekseninde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmişti.
HÜDA PAR’ın sürekli PKK/HDP’lilerin saldırısına uğradığını unutan Kaplan’ın, HÜDA PAR’ın HDP’nin peşine takılmasını istemesi ve hakaretlerde bulunması, güçleri yeterse zihniyetlerini benimsemeyenlere yönelik nasıl bir terör estireceklerini de göstermiş oldu.
Kendilerini "tüm Kürtlerin temsilcisi!" olarak gören ama aslında Kürt halkını PKK’nin menfaatlerine kurban eden bu zihniyet, fırsat buldukça İslam’a Müslümanlara olan kinlerini ortaya koymaktan geri durmadığı da bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Kayyum atamalarını gerçekleştiren iktidarı bırakıp HÜDA PAR’a saldıran Kaplan’ın asıl düşmanlığının HÜDA PAR’ın İslami kimliğine yönelik olduğu da biliniyor.
Kaplan’ın HÜDA PAR’a yönelik hakaretleri, daha önce de "Laik rejimle bir problemlerinin olmadığı", "kendilerinin doğuda şeriat isteyen yapılara karşı rejimin sigortası olduğu" yönündeki ifadelerini akıllara getirdi.
Kaplan, daha önce yaptığı açıklamada İslam’a karşı düşmanlıklarını şu sözlerle dile getirmişti:
Biz olmasak Güneydoğu’da şeriat öne çıkar. TSK’nın laiklik söylemi ile bizim laiklik söylemimiz örtüşmektedir. DTP kapatılırsa, etkisizleşirse bölgede dini radikalizm hakim olur. Bu da TSK’nın en fazla karşı olduğu şeydir. Doğu ve Güneydoğu'da demokratik bir parti olarak laikliğin sigortasıyız!
Kaplan'ın İslam düşmanlığı bununla da sınırlı değil… Son zamanlarda attığı tweetlerle "başörtüsüne özgürlüğü" savunmuş gibi göstermeye çalışan Kaplan'ın, başörtü yasağını kaldırılmasının gündeme geldiği günlerde yaptığı açıklamaları hâlâ hafızalardaki yerini koruyor.
Kaplan, "Anayasa hazırlıyorlar, bunu da serbest bırakmak isteyecekler. Türban simge olarak kullanılmamalıdır. Başörtülü savcı, avukat olmaz!.. Başörtülü hakim olamaz!.."
"Sınırsız özgürlük hiçbir ülkede yoktur. Örneğin başörtülü bir general göremezsiniz. Asker, hakim, polis, öğretmen gibi meslek gruplarının kendine özel kuralları vardır. Bu kuralları benimseyen, gider oraya kaydolur. Bu teklife göre türbanlı bir milletvekili de Meclise girebilir. Bu haliyle teklifi desteklemeyiz." sözleriyle partisinin asıl görüşünü dile getirmiş ancak partisi dindar Kürt halkının tepkisinden çekinerek düzenlemeye destek vermişti. (İLKHA)