Özellikle Pakistan'ın Keşmir kenti ve geneldeyse tüm ülkedeki Coronavirus süreci hakkında İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulunan Pakistan Ankara Büyükelçisi Muhammad Syrus Sajjad Qazi, Hindistan'ın Keşmirlilere karşı işlediği zulmün halen devam ettiğini hatırlatarak yapılan insanlık dışı uygulamalara da tepki gösterdi.

"Pakistan Coronavirus'e karşı kapsamlı bir strateji benimsedi"

Nüfus bakımından Pakistan'ın Coronavirus'ten fazla etkilenmediğini dile getiren Qazi, "Bildiğiniz gibi Coronavirus global düzeyde bir salgın ve farklı seviyelerde de olsa bütün ülkeleri etkiliyor. Pakistan'ın nüfusu göz önünde bulundurulduğunda -210 milyondan fazla nüfusa sahip bir ülkeyiz- Coronavirus'un etkisi ülkemizde nispeten hafif oldu. Sayılara gelince, şu anda ülkemize 35 bin vaka var. Bunlardan 9 bin kişi iyileşti. Toplamda 770 insanımız hayatını kaybetti. Son 5-6 günde ortalama 24 civarında ölüm oldu. Tabii ki insan hayatına değer biçmek mümkün değil, fakat diğer ülkelerle, özellikle Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamlar gerçekten az. Pakistan'ın Coronavirus'e karşı aldığı tedbirler konusuna gelince, biz kapsamlı bir strateji benimsedik. Ülkenin Coronavirus'e karşı aldığı tedbirleri yöneten ve denetleyen ulusal bir komuta merkezi oluşturduk." dedi.

"Ülkenin dinamiklerine ve bölgelere göre farklılık gösteren önlemler aldık"

Coronavirus ile mücadelelerinin üç öğeden oluştuğunu belirten Qazi, "Birincisi sosyal, ikincisi sağlık ve üçüncüsü ekonomik öğelerden oluşuyor. Bu üç öğeyi baz alarak Coronavirus ile mücadele ediyoruz. Mücadelenin sosyal yönü kapsamında hükümetimiz halkta Coronavirus konusunda bir bilinç oluşturmaya yönelik çalışmalar yaptı. Sosyal mesafenin korunmasına yönelik çalışmalar yapıldı. Sokağa çıkma konusunda bazı kısıtlamalar getirildi. Hastaların temasta bulunduğu kişilerin takibi yapıldı. Bu önlemleri tek düze bir şekilde yapmadık. Ülkenin dinamiklerine ve bölgelere göre farklılık gösteren önlemler aldık. Sağlık konusuna gelince, hastanelerin kapasitesini artırdık. İhtiyaç duyanların kullanımına sunulmak üzere içinde solunum cihazları bulunan çok sayıda yoğun bakım ünitemiz var. Yurtdışından gelen insanları karantinaya alıyoruz, onlara test uyguluyoruz. Ancak negatif çıkarlarsa onların topluma karışmasına müsaade ediyoruz. Stratejimizin bir parçası olan ekonomi ile ilgili tedbirler konusunda ise, toplumun salgından en fazla etkilenen kesimlerine yardım etmek amacıyla, Başbakanımız çok kapsamlı bir ekonomi paketi açıkladı." şeklinde konuştu.

"Salgınla mücadele etmek için çok ekipmana ihtiyaç duyulmaktadır"

Coronavirus salgınına karşı koruyucu ekipman ve tedavide kullanılacak ilaçlar noktasında ve Pakistan'ın sağlık altyapısı ile ilgili bilgi veren Qazi, "Dünyadaki bütün ülkeler Coronavirus ile mücadele ederken yeteri kadar ekipmana sahip olma konusunda bazı zorluklarla karşı karşıyadır. Pakistan'da da benzer sorunlar var, çünkü büyük bir nüfusa sahibiz. Ancak diğer ülkelerden daha iyi durumdayız. Bunun bir numaralı nedeni, nüfusumuzun büyüklüğüne rağmen salgının Pakistan'da çok yayılmamış olmasıdır. Fakat yine de bu pandemi ile mücadele etmek için çok ekipmana ihtiyaç duyulmaktadır. Koruyucu giysiler, maskeler, özelikle yüksek kaliteli maskeler, solunum cihazları ihtiyaç duyulan malzemeler arasında yer almaktadır. Pakistan bu konuda az-çok iyi durumdadır. Ayrıca Türkiye ve Çin gibi dostlarımızdan, özellikle de Türkiye'den, yardım aldığımızdan dolayı şanslıyız. Bu dostlarımız bize koruyucu elbiseler, maskeler ve buna benzer diğer malzemeler gönderdi." diye konuştu.

"Her Pakistan vatandaşı uygun ücretlerle sağlık hizmeti olabiliyor"

Şu anda nispeten iyi durumda olduklarını aktaran Qazi, "Yaklaşık 5 bin tane yoğun bakım ünitemiz var. Hala tam kapasiteye gelmediler. Dün itibariyle 134 hastamız yoğun bakım ünitelerinde tedavi görmektedir. Entübe olanların sayısı daha da az. Sağlık altyapısına gelince; bizim özel ve kamu hastanelerinden oluşan karma bir sağlık sistemimiz var. Teknik olarak her Pakistan vatandaşı, uygun ücretlerle sağlık hizmeti alabiliyor. Salgınla ilgili özel bölümler açtık. Bazı hastaneler salgın hastanelerine çevrildi. Burada tedaviler ücretsiz yapılmaktadır. Günde yaklaşık 20 bin test yapma kapasitesine sahibiz. Nüfusumuzun büyüklüğünü ve salgının büyüklüğünü göz önünde bulundurduğumuzda, bu konuda nispeten daha iyi bir durumda olduğumuza inanıyorum. Sağlık sistemimizin bütün unsurları hedeflediğimiz ölçüde çalışıyor." dedi.

"En büyük problemimiz, yurtdışında yaşayan çok sayıda vatandaşımızın yurda geri dönmesi oldu"

Qazi, "Salgının yoğun olduğu tek bir bölge yok. Aşağı yukarı ülkenin her yerine vakalar dağılmış durumda bulunuyor. En büyük problemimiz, yurtdışında yaşayan çok sayıda vatandaşımızın yurda geri dönmesi oldu. Bunlar arasında Coronavirus testi pozitif çıkan çok sayıda kişi oldu. Son birkaç gün içerisinde uçakla Pakistan'a dönen yolcular arasında 300'den fazla kişinin Coronavirus testi pozitif çıktı. Başlıca problemimiz bu. Pakistan'a vardıkları zaman bunları sıkı bir şekilde karantinaya aldık. Karantinada iken bunlara testler yapıldı. Ancak karantinadan sonra eğer testleri negatif çıkmışsa bunların ailelerinin yanına gitmelerine izin verildi. Testleri pozitif çıkanları karantinada tutmaya devam ediyoruz. Eğer hastalıkla ilgili semptomlar ortaya çıkarsa, semptomlarının şiddetine göre tedavi için hastaneye kaldırıyoruz." şeklinde konuştu.

"Pakistan'da hastalığın gelişme seyri yatay bir sürece girdi"

Coronavirus ile ilgili son olarak Qazi, "Maalesef ben bir enfeksiyon uzmanı olmadığım için hayatın normalleştiğiyle ilgili net bir bilgi veremeyeceğim. Bu konuda size kapsamlı bir cevap veremiyorum. Fakat çok tedrici ve sofistike bir normalleşme süreci üzerinde düşünüyoruz. Çünkü bildiğiniz gibi sadece salgınla değil onun ekonomik sonuçları ile de uğraşmak zorundayız. Nüfusun önemli bir kısmını oluşturan işçi kesiminin salgından dolayı çok daha fazla mağdur olmaması için bunu yapıyoruz. Bu konuda iyimserim. Hastalığın gelişme seyri yatay bir sürece girdi. Umut ediyorum ki yakında normalleşme sürecine geçeriz." temennisinde bulundu.

"İşgal altındaki Keşmir'de durum korkunç boyuttadır"

İslam Dünyasının kanayan yarası Keşmir'le ilgili son süreçte Hindistan'ın büyük baskıları ve insan hakları ihlalleri olduğuna dikkat çeken Qazi, şunları aktardı:

İşgal altındaki Keşmir'de durum korkunç boyutta. Örneğin 2019 yılının ağustos ayından beri Keşmir'de internet ve sosyal medya yasağı uygulanmaktadır. Bu dünyanın herhangi bir yerinde bugüne kadar insanların fikir ve ifade özgürlüğünden mahrum bırakıldığı en uzun süredir. Bu sadece Hindistan'ın Keşmirlilere uyguladığı operasyonun ilk adımıydı. Gençler öldürülüyor, siyasi liderler tutuklanıyor, Keşmirlilerin seyahat etme hakları engelleniyor. İnsanlar hastaneye bile gidemiyor. Okullar kapatılmış durumda. Her gün yargısız infaz haberleri geliyor. Özellikle gençlere işkenceler yapılıyor. Keşmirliler sokağa çıkıp hak talebinde bulundukları zaman onlara karşı öldürücü bir güç kullanılıyor. Üzerlerine misket mermiler atan tüfeklerle ateş açılıyor. Bütün bunlar Coronavirus salgınından önce Keşmir'de yaşanılanlar.

"Coronavirus salgını Keşmirlilerin durumunu daha da kötüleştirdi"

Güney Asya'nın Kudüs'ü olarak bilinen Keşmir'de 70 yıldan fazladır Müslümanlara zülüm yapıldığını dile getiren Qazi, "Anayasada Keşmirlilerin haklarını garanti eden maddeleri kaldıran Hindistan hükümeti, Keşmir'in özerklik statüsünü tamamen ortadan kaldırdı. Coronavirus salgını Keşmirlilerin durumunu daha da kötüleştirdi. Bütün dünyanın Coronavirus gibi bir sağlık krizi ile karşı karşıya olduğu bir zamanda, bütün ülkeler politik farklıkları bir kenara koyup bu salgını durdurmak için birlikte çalışma eğiliminde iken maalesef Hindistan bu salgını Keşmir'deki operasyonlarını ve baskılarını daha ileri bir noktaya taşımak için kullandı." şeklinde belirtti.

"Keşmirlilerin Coronavirus hakkında gerekli bilgilere ulaşılması engelleniyor"

Qazi, "İnternetin bloke edilmesi Keşmirlilerin Coronavirus hakkında gerekli bilgilere ulaşamamasına neden oldu. Seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, Keşmirlilerin sağlık kurumlarına ulaşmasına engel oldu. Dünyanın bütün dikkatinin Coronavirus salgınına odaklandığı bir zamanda, Hindistan bu fırsatı Keşmir'de zulmünü artırmak için kullandı. Dünyanın dikkatinin başka yere çevrilmesi Keşmir'deki Hindistan baskısını daha fazla artırdı. Son aylarda çok sayıda genç, yargısız infaz edildi. Diğer bir durum da, korkutma stratejisinin bir parçası olarak Hindistan, sınırın diğer tarafındaki insanları yıldırmak amacıyla sınır hattında bulunan Pakistan tarafına daha fazla ateş açmaya başladı. Bir benzetme yapmak istiyorum, mesela yangın çıkan bir yerde hırsızlık yapma niyetinde olan birinin bu fırsatı kullanarak hırsızlık yapması gibi Hindistan devleti de küresel pandemi esnasında maalesef Keşmir'de böyle davranıyor." dedi.

"Keşmir'de çok kötü olaylar yaşanıyor"

"İslam Alemi Keşmir meselesinde gereken önemi veriyor mu? Keşmir meselesinde yalnız kaldığınızı düşünüyor musunuz? Müslümanların bu soruna bakışını nasıl görüyorsunuz?" sorularına karşılık Qazi, "Çok değerli bir soru. Hayır, Pakistan yalnız değil. Bir isim verecek olursak; Pakistan, Türkiye desteğine sahip. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi, AK Parti ve tüm diğer kesimler bize destek veriyor. Başta ben ve hükümetim olmak üzere bütün Pakistan halkı bu prensipli duruştan dolayı Türkiye'ye minnettarız. Sadece İslam ümmetinden değil, dünyanın birçok yerinden parlamenterler, siyasi partiler, sıradan insanlar, gözlemciler, akademisyenler, bilim adamları, gazeteciler… Hindistan'ın özellikle son 2 yılda sergilediği bu rahatsız edici tutuma karşı seslerini yükselttiler. Hem Hindistan'daki Müslümanlarla hem de Keşmir'de yapılan zulümlere ilgili olarak. Bu konu medyada çok ele alındı ve çok dikkat çekti. Keşmir'de çok kötü olaylar yaşanıyor. Günlük olarak oradan haberler alıyoruz. Hükümetlerin bu konuda seslerini yükselterek halklarına öncülük etmeleri gerekir. Keşmirlilerin talep ettiği iki şey var; birincisi insan haklarına riayet edilmesi, ikincisi de kendi kaderlerini tayin etme hakkının kendilerine geri verilmesi." diye konuştu.

"İslam ülkelerinin Keşmir ile ilgili yapabileceği çok daha fazla şey var"

Konuşmasının devamında Qazi, "OIC (İslam İşbirliği Teşkilatı) özellikle süreci çok yakından takip ediyor. Durumun gerektirdiği ölçüde, çok güçlü bildiriler ve raporlar yayınladı. Fakat zulmün olduğu, insanların yaşam haklarının ellerinden alındığı bir zamanda hiçbir eleştiri yeterli olamaz. Amaç sadece konuşmak olmamalı, amaç bu haksızlığı ortadan kaldırmak olmalıdır. Tabii dünyanın yapabileceği daha fazla şey var, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın ve İslam ülkelerinin yapabileceği çok daha fazla şey var. Dünya bunlar hakkında konuşuyor ve daha da konuşması lazım. Bunları takdirle karşılıyoruz. Ama bu yaşanan baskı ve zulümden dolayı temel prensip sorunu adil bir şekilde çözmek olmalı. Örneğin, size biraz konu ile ilgili ayrıntı vermek için söylüyorum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)'nin Keşmir'le ilgili karaları var. Aslında BMGK'nın önerdiği çözüm çok basit; meseleyi Keşmir halkına sormak, yani konuyu referanduma götürmek. BM'nin bunu yapma ve kararları uygulama mecburiyeti var." şeklinde belirtti.

"Yaklaşık 10 milyon Keşmirlinin çektiği acılar son bulmalı"

BM'nin Keşmir hakkında almış olduğu kararı neden uygulamadığına ilişkin konuşan Qazi, "BM'nin aldığı kararı uygulamamasının çeşitli sebepleri var. Bildiğiniz gibi dünya bir siyasi arena gibidir. BMGK'da 5 daimî üye var. Bunların aldıkları kararları uygulamaları gerekir. Zaten bunlar aldıkları kararları uygularsa dünyanın diğer yerlerinde yaşanan sorunlarla birlikte Keşmir'deki istikrarsızlık derhal son bulur. Yaklaşık 10 milyon Keşmirlinin çektiği acılar son bulur. BM, adalet ve doğruluk dengesini sağlayarak Türkiye'nin yaptığı gibi açık bir şekilde yanlışa yanlış demesini bilmelidir. Diğer ülkelerin takip etmeleri gereken örnek budur." ifadelerini kullandı.

Son olarak Qazi, "Bana ele aldığımız konular hakkında konuşma fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyorum. Bu zor zamanlarda, bütün Türkiyeli kardeşlerime, sağlık, güvenlik, refah, huzur ve mutluluklar diliyorum. Maşallah Türkiye Coronavirus ile mücadele konusunda iyi işler başarıyor." dedi. (İLKHA)