Bugünlerde bu şiirlerle sosyal medyada sıkça karşılaşıyorum. Siz de görmüşsünüzdür. Tamamını okumak istedim sonra. Daha önce hepsini okumamıştım. Sanırım karantina günlerinde o tüm gerçeklikten soyutlanıp kendimize döndüğümüz zamanlarda kafamızda çok soru var ve bunların her bir akıldan, her dönem çıkışı etkileyici. Hep espri konusu olur ya! ‘Sonumuz Bakırköy olmasa bari!’ ‘Sen de tam Bakırköylüksün!’ gibi kurduğumuz pek çok cümle takıldı kafama şiirleri okuyunca. Hep birlikte onların şiirlerini okuyalım diye geçti içimden. Bugün listemde şiir var. Tabii önce Bedia Hanım’ın bu kitabı derleyişi ile başlayacağım. Sonra da şiirlerden birkaç tanesini alıntılıyorum. Siz şiirlerin tamamını okumak isterseniz yazının sonuna bir link bırakıyorum. Oradan okuyabilirsiniz.
Sizi en çok hangi şiir etkiledi? En çok hangi sorular geçti aklınızdan? Ne hissettiniz?
Bir de şiirleri okuduktan sonra aklıma Camille Claudel geldi. Biyografisini yazarken çok etkilenmiştim. Onu da anmadan geçmeyeyim.
İNİLTİ
Bedia Tuncer, 1961-1964 yılları arasında, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde personeli yetiştirmek üzere görevlendirilmiş bir öğretmendi. Her şey sıradan da ilerleyebilirdi; ancak o, görevi sırasında akıl hastalarının bambaşka gördüğü dünyaları ile yakından ilgilenmeye başladı. İçlerinde yazma yeteneği olanları keşfediyordu. Burada bulunduğu süre boyunca bu keşfin peşinden gitti ve yayımlanmaya değer şiirler derledi. Zamanla şiirlerini Tuncer’e ithaf eden hastalar oldu. Günde 16 paket sigara için şiir yazan da vardı. Bu bilgiyi şiirlerin altında Tuncer kendisi veriyordu. Bu hastanın sigara isteğinin yanında giyimi de oldukça enteresandı. Tuncer, şair ruhlu hastalarının her bir detayıyla ilgileniyordu. Şiirler bu tarz bilgilerle, isim verilmeden şairinin ad ve soyadlarının baş harfleriyle yayımlandı. Ayrıca derleyen Bedia Tuncer, kitabı annesi Vuslat Tuncer'e ithaf etmişti...
1964’te, Matbaa Teknisyenleri Basımevi tarafından İstanbul’da, belki de dünyada türünün tek örneği olarak basılan ‘İnilti’ adını verdiği kitabın 29 Ekim 1964 İstanbul imzalı önsözünde şöyle diyordu Tuncer:
“Onların dünyasını tanımak, bana onların hiç de sanıldığı gibi tamamen unutulmaya mahkûm insanlar olmadığı gerçeğini kabul ettirdi. Önünüze serdiğim bu şiirlerde onların da sevgileri, nefretleri, üzüntüleri, acıları, özlemleri, haksızlığa karşı direnmeleri, iyiliği kabul edip kötülüğü reddetmeleri dile gelir. Bugün yayınlanmasını istediğim bu küçük kitap, hastalar tarafından her yıl hazırlanan ve 1963 yılında şahsi buluş ve gayretimle spor ve şenlik bayramı programında yer alan halk türküleriyle süslenip renklendirilerek yapılan beden hareketlerinin bir parçası sayılır.
Eğer bu kitapla akıl hastalarının eğitimi alanında küçük bir hizmet yapabildimse. onların sisli bulutlu dünyalarına nurlu ve ışıklı küçük bir pencere açabildimse, bu benim için büyük mutluluk olacaktır.”
ALLAH MUHAFAZA
Zorba kız kaçırır,
Kamarot kurşun kaçırır.
Karaborsacı döviz kaçırır,
Zengin hanım kürk kaçırır.
Ağa koyun kaçırır,
Orman eşkıyası kütük kaçırır.
Ve sonunda kaçırmak için bizlere,
Elbette akıl kalır!
(33-B Servisinden Y. K)
*
BAYRAK
Kefenim olsun eski bir bayrak
Her tarafı kırmızı ortası ak.
Mezarımın üzerine koymayın taş
Üzerimden uçan kuşlar söylesin askeri marş
Cesedimi koyun ayakaltı bir yere
Üzerimden geçsin top, tank, piyade
Türkün orduları olsun yıldızlardan ziyade
Hey Türk yüksel… Yüksel…
Tanrı uzattı sana el.
(13. servisten A.D)
NALAN
(Hastabakıcıların okuma yazma öğretmeni Bayan Bedia’ya ithaf!...)
Nalân!… Nalân!…
Bu dünyada (aşk) da yalan!
Sevda da yalan
Ölüm hakikat olan!...
Unutuluyor en sonunda
Aşk izdirabıyla bir gül gibi solan!…
Mes’ut kişidir elbet aşk yüzünden mes’ut olan!
Melankolik bir beste gibi sevdası ruha dolan
Nalân!...
Aşk muhakkak ki masal misali
Zaman içinde kaybolan!
Leylâ ile Mecnun oluyor
Aşk dertleriyle saçlarını yolan
(Not: Bu şiir günde (16) paket sigara içen R.G.Ö tarafından yazılmıştır.)
GÜNLERİM
Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor.
Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor.
Gün güne her gün daha çok eriyorum.
Güldüğümü rüyamda pek az görüyorum.
(6. servisten Ü.S)
HOŞ GELDİN
Hoş geldin akıllı kardeş
Bizler ise ‘Deli’ kardeş
Hepimiz birbirimizle arkadaş
Sizlerle de olalım yoldaş.
Deliliktir içimizdeki maraz
Fakat kimseye değiliz garaz
Hepimiz olduk arkadaş
Sizinle de olalım arkadaş.
(35. servisten A.D)
FİLOZOF ET
Doğdum büyüdüm okuma, başıma oldu dert;
Askerlik çağı, vazife itham, emir, terhis et…
Dünya evi varmış, anladım o da dert!…
Alnıma çizilmiş tımarhane elim akıbet cür’et
Sonu ne olur bilmem ne bir adalet?
Uyan kabrinden ey ünlü filozof Sokrat,
Yolunu öğret beni de filozof et…
Ya da Allah’ım yeter azat et!…
(14-B servisinden N.İ.K)
*
ZİYARET
Gönül neş’eli bugün
aBade köşeli bugün
Hastaneye döşeli
Gönlüm neş’eli bugün
Cumartesi günüdür
Ziyaretin günüdür
Hiç sormayın arkadaş
Bugün bayram günüdür
Sorma al iç arkadaş
Sigaramız bol bugün
Sizin gibi ahbaplar
Soran gelen bol bugün
(34. servisten Y.O)
*