YUSUF CAN – HABER YORUM

Oysa “İbrahimi duruş’ta” sorgulama soru sorma, öğrenme ve sonra yorumlama vardır.

Bu İbrahimi tavrın yanında Müslümanlarda bir de “Başka inanç sahiplerinin ilahlarına dil uzatmama, hakaret ve alay etmeme” gibi özellikler de bulunur.

Ancak Türkiye’deki Sol/Kemalist cenah için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Yani bu kesimin İslam’a ve Müslümanlara karşı ideolojik düşmanlıklarını belli bir seviyede tutmak mümkün değil.

Her fırsatta ya direkt İslam’a ya da bireyler yoluyla Müslümanlara (ve İslam’a) ağız dolusu hakaret etmeyi bir maharet sayıyorlar.

Bunun örneklerine maalesef her gün rastlıyoruz, hem de bugünün Türkiye’sinde.

İşte bir örnek daha;

Neredeyse ismi İslam düşmanı TV’ye çıkacak kadar pervasız davranan Halk TV’de yine iki Acuze-i Şemta oturmuş İslami bazı semboller üzerine bilgece(!) yorumlar yapıyorlar:

“Ayşenur Arslan'ın programında bu haftaki konu, başörtüsü ve sakal oldu...

Arslan'ın programına katılan konuk ise Çağdaş Eğitim Vakfı Kurucu Başkanı Gülseven Yaşer,

Başörtünün ve sakalın İslamiyet’le örtüşmediğini belirten Yaşer,"Arap kültürüyle bütün kızlarımızı Arap kadınlarına benzettirdiler. Esasında dinden gelen herhangi bir uygulama bizim gerçek aydın bilginlerimiz tarafından söylendi. Böyle bir örtünme yok şeyde. Ama Arap geleneğinde var.

Şimdi sakallılar. Kapkara yüzler. Biz zaten esmer bir milletiz. Biliyorsunuz ve ne oluyor, bütün o yüzler hiç gözükmüyor." ifadelerini kullandı.

(Galiba sakalın günümüzde bir moda unsuru olarak da kullanıldığını hatırlayan)Ayşegül Arslan ise bu ifadelerin ardından gülerek "Neyse artık bari sakala karışmayalım!" diyerek cevap verdi.

Gülseven Yaşer bu cevap üzerine, "Sakal, sakal her sakal her anlama gelmiyor tabi yani. Aynı anlama gelmiyor. Peygamberimiz sakallı ama Ebu Cehil'de karşısında o da sakallı" dedi.”

Halk TV ve buraya katılanlar kendilerinde İslam ve Müslümanlara dokunma hürriyeti buluyorlar, bunu da sürekli ve pervasızca yapıyorlar.

Bu ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen her akşam bu cahil ve gözü dönmüş TV kanalından İslam’a ve Müslümanlara ağız dolusu hakaret ve alay içerikli yayınların yapılması elbette üzüntü verici olduğu kadar düşündürürcüdür de.

Öyle bir ülke ki burada “Bir kişi için kanun yapılabiliyor, kişinin manevi şahsiyetini koruyan yasa maddesi var ama vatandaşın %99’unun inancını böylesi müptezellerden koruyacak bir madde yok.

Ekrana çıkıp istedikleri gibi yalan yanlış atıp tutabiliyorlar, hakaret edebiliyorlar bunları da büyük bir rahatlıkla ve sinsice gülerek yapıyorlar.

İslami kesimden biri de çıkıp bunlara tek laf etse hemen 40 cenahtan hücuma uğruyor.

Asıl merak edilen; bu azgın azınlığın sesi ve nefesinin neden bu kadar güçlü çıktığıdır.

Son günlerde ardı ardına yapılan “Darbe” söylemlerinin bu azınlığı tekrar coşturduğu söylenebilir…