Evlerimize, hayatımıza, yaşam ideolojimize, bizi varis vesilesine mazhar kılan… Gözlerimizde, yüreklerimizde efsane, mükemmel örnek ve önder ocağımız!

Seni yâd etmek ve anmak bir vazife-i tekerrürdür, bu nacizane benliklerimizde. Seni anlamak ve yaşamak bir burhandır yüreklerimize, galip gelmektir hadiselerimize, günümüze, bozuk türeyen, üreyen beyin akımları ahvallerine güneş misalidir.
Ve sen…

Binlerce insanın hayır duasını alan, evlerine, yaşamlarına, çocuklarına paha biçilmez bir sermaye bırakan, doğruluğun ve adaletin feyzi olan, Kerbela’yı yüreklerimizde bir kez daha yaşattıran aziz önder!

Timsalin ve misyonun lisandan lisana, gönülden gönüle, kıtadan kıtaya su gibi berrakçasına aktarılacak…

Bedenlerde özgür kalmak isteyen her damla kan pahasına, tüm baskılara, meşakkatlere, prangalara gülümseyip “baş göz üzerine” deyip geçerek, yıllarını vererek, korkmadan, tereddüte kapılmadan, tıpkı tarihte yaşayan ve iki cihan güneşi olan nebinin aziz dostunun, Hz.Peygamber (s.a.v)’e olan tereddütsüzce riayet ediş misali yolun yolumuz olacak…

Seni madden görmek ve beraber oturmak isterdi, aziz dostun fedakarlığını, misyonunu şehadet aşkıyla sonlandıran SELAHADDİN’in gibi karşınızda oturup gülümsemeyi her genç hayal ederdi sende olan meziyetlere, imrenme olan hallerinde...

Yeryüzündeki tüm cümlelerin aciz kaldığı bu durum için birkaç cümle yetersiz kalır elbette. Ve size, sapıklık, azgınlık ve modernleşme adı altında toplumun uyutulmasına karşı durup, bu batıl etkenlerin gelecekte gelen gençlerin kanına bulaşmaması için kendilerini gelecek nesil için feda ederek şehadet şerbetini yudumlayan ve deyimi yerinde olan güzel tabirin ile bir elmanın yarısı olan Yusufî Medrese’de bu satırları okuyan AZİZ dostlarına minnettarım, minnettarız...
Ve bize veda edişin gibi ben de vedaya dair bir kaç mısra dökmek istedim bu fani olan dünyadan senin Aziz olan ruhuna…
Bir kıyamın muştusunda yankılanır yüreğimde vaveylalar... Azmış tağut ve tuğyanlar...

Tarihte feragata, kurtuluşa, hakikate karşı Ebu Cehil’lik yapanların torunları, miraslarına sahip mi çıktı en derininden... Seni kana bulamak bir ceza, bir azap sanarken cehlin torunları, bilemezlerdi, zamanı gelmiş bir düşüncenin karşısında hiçbir ordunun duramayacağını...

Ve sen ey Mahzun…

Ruhunu teslim ederken varlığı sonsuz olan yaratıcıya, kar ile karışır kan damlaları , meleklerin gözyaşları da dahil olur hakikatin göç edişine...

Ocak…

Ey Ocak! On yedi yerimdem soğukluğun en derinden hissedilir şimdi, sana gelmek isteyen RUHUMDA...
 
Hüseyin Kölge/doğruhaber