ANKARA (AA) 

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, CHP milletvekilleri, "4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanunununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunu"ndaki güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin kamu görevinde çalıştırılacak kişilerle ilgili çeşitli bilgilere erişmesine olanak tanıyan hükmün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

İptal talebinin gerekçesinde, kuralın güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması faaliyeti kapsamında kamu idaresine, kamu görevine girme hakkını kullanmak isteyen kişiye ait kişisel verilere sınırsız bir şekilde erişme ve bu verileri toplama, sınıflandırma, işleme ve değerlendirme imkanı verdiği, kamu hizmetine girme hakkına öngörülemez bir sınırlama getirdiği belirtilerek hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu kaydedildi.

Yüksek Mahkeme ise oy birliğiyle söz konusu kuralı Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.

Gerekçeden

Anayasa Mahkemesinin gerekçeside, Anayasanın 20. maddesinin birinci fıkrasında, "herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulmayacağı"nın belirtildiği aktarıldı.

Aynı maddedeki "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas usuller kanunla düzenlenir." hükmüne işaret edilen gerekçede, bu hükümle kişisel verilerin korunmasının, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında güvenceye kavuşturulduğu vurgulandı.

Gerekçede, Yüksek Mahkemenin yerleşik kararları anımsatılarak, sadece bireylerin kimliğini ortaya koyan "adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri" gibi bilgilerin değil, "telefon numarası, taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü, ses kayıtları, parmak izleri, IP adresleri, elektronik posta adresleri, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri" gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin de kişisel veri olarak kabul edildiği belirtildi.

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler, kişisel veri niteliğindedir. Dava konusu kural, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik ve arşiv araştırması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına, hakkındaki suç işlediğine dair iddiaların değerlendirildiği Cumhuriyet savcılığı, hakim veya mahkeme kararlarının tutulduğu kayıtlara ulaşılmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkan tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirmektedir."

Gerekçede, Anayasanın 20. maddesi uyarınca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıya işlenebileceğine dikkat çekildi.

Anayasanın 13. maddesinde de "Temel hak ve hürriyetler, özelerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmünün bulunduğu aktarılan gerekçede, temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanabileceği bildirildi.

"Keyfi uygulamalara karşı koruyucu önlem gerekir"

Gerekçede Anayasanın 13. ve 20. maddeleri uyarınca kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmayıp yasal kuralların keyfliğine izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiğinin altı çizildi.

Temel hakları sınırlayan kanununun söz konusu niteliklere sahip olmasının Anayasanın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu belirtilen gerekçede, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği aktarıldı.

Anayasanın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği aktarılan gerekçede, kamuda çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu kaydedildi. Gerekçede, bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğinin yeterince açık gösterilmesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı da yeterli güvence sağlaması gerektiği vurgulandı.

Kuralda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşmasının öngörüldüğü ancak kanunda "bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırma yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkanının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına" ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığı belirtildi.

Gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili oldukları belirtilmiştir. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasanın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmamaktadır."

Anayasanın Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükmü şöyle:

"Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171'inci maddesinin beşinci ve 231'inci maddesinin 13'üncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir."