YUSUF CAN - HABER YORUM
Uluslar arası resmi kuruluşların en önemlilerinden birkaçı:
-IMF
-DSÖ(WHO)
-G20
-G7
-NATO
-AGİT
AB…
Tabii uluslararası kuruluşların listesi uzun. 70’ten fazla önemli kuruluş var ve hemen hepsinin liderliği için ciddi bir savaş verilmekte.
Ancak özellikle birkaç tanesi IMF ve DSÖ gibileri kilit önemde.
Hatırlarnacağı gibi Strauss Kahn IMF’nin başına gelecekken öyle planlar yapılmıştı ki (New York’taki bir otel odası vakası) neticede Strauss ömür boyu bir daha herhangi bir görevde yer alamayacak hale getirildi.
Şimdi de DSÖ, ön plana çıkmış durumda.
BM çatısı altında olan DSÖ’nün merkezi Cenevre’de olup, 1948 yılında temeli atılmıştır.
Altı(6) yarı özerk bölge ofisi ve dünya çapında 150 saha ofisi bulunur.
DSÖ mekezinin Cenevre’de oluşunun ayrı bir önemi var elbette.
Bilindiği gibi BM’ye “Küresel teklif sunan resmi 12 önemli kuruluş da Cenevre’de bulunuyor. Hatırlanacağı gibi “İstanbul Sözleşmesi de” Cenevre merkezli bir kuruluşun BM’ye teklifiyle tüm dünyada uygulanmaya başlmıştı.
Cenevre’nin önemi ve buradaki kuruluşların küresel etkilerine kısaca değindikten sonra DSÖ ile Trump arasındaki çatışmaya bakalım;
Trump’ın “ABD’nin DSÖ’ye yapıtığı yardımı durduracağını açıklaması” boşuna değil.
DSÖ genel direktörlüğü Koronavirüs Salgını konusunda en önemli kuruluş olmaya başladı.
Şimdi tüm dünya DSÖ’nün yaptığı yapacağı açıklamalara göre siyaset ve politika belirliyor.
Korona(Covid 19) ile ilgili olarak sık sık basın önüne çıkıp çok önemli açıklamalarda bulunan bir DSÖ görüyoruz oysa bu salgından önce DSÖ’nün tıp camiası dışında fazla bir sesi soluğu çıkmaz, bilinmezdi.
DSÖ’nün bir anda tüm dünyanın ve insanlığın gündemini belirliyor olması (kulağa garip gelecek ama) hiç de tesadüf değil.
DSÖ’nün kriz yönetim şeklinin de sıradan olmadığı, yaptığı her açıklamanın kendi sırasına göre yapıldığı söylenebilir.
Bu sıralamayı yaparken 1-Hastalığın gelişimini yerinde ve zamanında takip etmedi(!)
2-Sağlık için hijyen kurallarını açıklamada gecikti(!)
3-En önemlisi Pandemi ilan etmekte gecikti(!)
Oysa DSÖ'nün tüm işi ve dahası kuruluş nedeni sağlık idi.
Bilindiği gibi şimdilerde Çin, Batılı devletler tarafından “Salgını zamanında söylememekle” itham edilip trilyon dolarları bulan tazminat davaları açılıyor.
Halbuki SALGIN konusunda sorumluluk yönünden Çin’den aşağı kalmayan DSÖ hakkında Trump dışında kimse çıkıp da bir şey söylemiyor. Oysa DSÖ’nün Çin’den önce bu hastalığı dünyaya duyurması gerekirdi. Daha da ötesi DSÖ, koronayı Pandemi yani salgın olarak ilan etmekte de ne hikmetse geç kaldı!? (Sanki virüsün tüm kıtaları iyice sarması beklendi ondan sonra pandemi dendi) deniliyor
DSÖ en son yaptığı açıklamada da Çin’i savunacak tarzda açıklamalar yapıyor?
Açıklamada, virüsün laboratuvarda üretildiğine veya değiştirildiğine ilişkin bir kanıt bulunmadığını belirten DSÖ, " Bu virüs insanlar tarafından bir laboratuvarda yapılmadı ya da üzerinde oynanmadı." Diyor. Yani bir süredir Derin Amerikanın dillendirdiği “Bu virüs Wuhan’daki laboratuardan mı çıktı araştırıyoruz!” şeklindeki söylemlere cevap niteliğinde.
Burada Derin ABD’nin tezleri bir yana DSÖ ile Çin’in tezleri nasıl oluyor da örtüşüyor, veya daha da önemlisi NEDEN ÖRTÜŞÜYOR? Diye sormak lazım.
Cevabı anlamak için önce DSÖ genel direktörü hakkında basına düşen şu kısa bilgiye bakmakta fayda var:
“Tedros Adhonam Ghbreyesus, 2017'den beri Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü olan Etiyopyalı politikacı, akademisyen ve kamu sağlığı otoritesidir. Etiyopya Hükümeti'nde 2005'ten 2012'ye kadar Sağlık Bakanı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.”
Belki de düğümlerin çözüleceği nokta Ghbreyesus’un 2005-2012 tarihleri arasında yaptığı bir dizi anlaşma ve attığı imzalarla ilgilidir.
Ghbreyesus(Gebreysus) sağlık Bakanlığı döneminde, Junıor(Küçük) Rostchıld’e ait olduğu bilinen bazı şirketlerle 12 anlaşma imzalar.
Birçok gözlemci “Ne olduysa bundan sonra oldu, Gebereus önce Dış İşleri Bakanı sonra da DSÖ genel direktörü oldu!” diyor.
Gebereyus’un attığı imzalar ve yaptığı anlaşmalar basın için (şimdilik) bir sır.
Ancak DSÖ’nün de IMF gibi birçok resmi büyük organizasyonun “KÜRESELCİLER” denilen “AİLE” denilen yapıyla iç içe olduklarını bu konuları araştıran herkes rahatlıkla görebilir.
Bu aşamada Çin’in korunması, tazminat gibi konuların gündeme getirilmemesi noktasında tüm uluslar arası kuruluşların işbirliğiyle hareket edecekleri anlaşılıyor.