Hamza Türkmen Ankara Özgür-Der`de İslami Bütünlüğün Kavranmasında Usul`id-Din Dersleri dizisinin bu haftaki bölümünde “ Kur`an`ı Anlamada Usûl Bilgisi ” başlıklı bir sunum yaptı.
Hamza Türkmen bu sunumda Kur`an`da geçen “Muhkem, Müteşabih, Nasih ve Mensuh” kavramlarının tarih içinde çokça tartışıldığına, bu ve buna benzer tartışmalar üzerinden ekoller oluştuğuna vurgu yaparak Muhkem Müteşabih, Nasih ve Mensuh kavramları ile ilgili tarihi tartışmalardan örnekler verdikten sonra, sözkonusu kavramlarının Kur`an`da geçtiğini ve ayrı başlıklar halinde izah edilmesi gerektiğini ifade ederek sunumuna Kur’an’da geçen muhkam ve müteşabih ayetlere örnekler vererek devam etti. Ama Kur’an’ı anlama usuli ila bu konudaki temel ayetin Ali İmran Suresinin 7. vce 8. Ayeti olduğunu belirtti. “Sana bu kitabı indiren O`dur. Kitabın bir kısım âyetleri muhkem olup bunlar “ Umm`ul Kitap” tır ( kitabın esasını teşkil ederler. ) diğer bir kısım ayetler de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, kitabın sadece müteşabih olanıyla meşgul olurlar. Bundan maksatları sırf fitne çıkarmak ve kendi maksatlarına uygun te`vil etmektir. Halbuki onların gerçek mânâlarını yalnız Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar ( Rasihun ) ise onların manalarını anlamaya çalışmakla beraber, asıl maksat ve mânâlarını Allah Tealâ`ya havale edip; `Allah`ın maksadı ne ise biz o`na inandık. Gerek muhkem gerekse müteşabih ayetlerin hepsi Rabbimiz tarafından gönderilmiştir...` derler. Bunu ancak gerçek selim akıl sahipleri düşünebilirler. ” 3/7-8
Türkmen, ayette de ifade edildiği üzere Muhkem; Manası açık belli ve herkes tarafından kolayca anlaşılabilen ve korunma altına alınan demektir. Nitem Hicr Suresinde; "Kur an´ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız."(Hicr, 15/9) Başka bir ayette “ O`na (Kur`an`a) temiz olanlardan başkası dokunamaz.” ( Vakıa 56/79. ) Ayet. Bu ayetler açıkça gösteriyor ki Kur`an hem şeytanlardan hem de kötü niyetli insanlardan korunmuş ilahi koruma altına alınmıştır.
Müteşabih; “Şebbih” lafzından türemiş ( keyfiyet vasıf ve mahiyet ) yönünden birtakım benzeşmeler için kullanılır. İki şeyin aynı seviyede benzeşmelerine “teşabüh”, birbirinden fark edilmeyecek derecede keyfiyet bakımından benzeşmelerine ise “ Müteşabih” denir.
İslam âlimleri müteşabih ayetlerin tarifi konusunda çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı müteşabih için; “ Mânâsı gizli ve yoruma muhtaç olan, te`vile gidilmeden anlaşılması mümkün olmayan, işaret ettiği mânâ`nın ne olduğu hususunda tercih edilebilecek açık bir anlamı olmadığı gibi ayrıca bir izaha muhtaç olan âyetler olarak tarif etmişlerdir ki bunlar selefiye ekolüdür. Selef ekolü bu görüşlerini Ubey b. K`ab, Abdullah b. Mes`ud, İbn-i Abbas ve İmam Malik`e dayandırırlar.
Bir kısmı ise Müteşabihin manasının sadece Allah tarafından bilinebileceği, insanların bunu asla bilemeyecekleri konusunda ısrarcı olmuşlar. Bu görüşün dışındakileri ağır ithamlarla eleştirmişlerdir.
İkinci görüş ayrılığı ise; “Rasihûn” (İlimde derinleşmiş olan alimler )`in Müteşabih`i anlayıp anlayamayacakları ile ilgili olmuştur. Rasih Alimler Müteşabih ayetleri yorumlar, bununla beraber teslimiyet gösterir ve “Amenna Rabbimiz bununla neyi murad etmiş ise biz ona inandık.” derler. İbn-i Abbas ve Mücahid`den bu görüş nakledilir. Dahhak ise: “Rasih alimler müteşabihin te`vilini bilirler. Şayet bilmeselerdi nasihini, mensuhunu, helal ve haramını, muhkem ve müteşabihini de bilemezlerdi” der.
Bu ayette geçen “tevil” kelimesinin Kur’an’da 15 yerde kullanıldığını ve genellikle tefsir değil “akibet” olarak ele alındığını; ayrıce Allah’la rasihun arasındaki durak’ın Abduh’a görede hem Allah’ı hem ilimde derinleşen rasihun’u kapsadığını belirtti ve konuyu örneklerle açtı.
Türkmen, nasih ve mensuh ile ilgili tartışmaların tarih içerisinde birtakım olumlu ve olumsuz neticeler gösterdiğine işaret ederek müteşabihe dokunmama eğiliminin hakim olduğu dönemlerde İslam ümmetinin gerilediğini, ayetlerin maksadını araştırmak kafa yormak gerektiğine inanılan dönemlerde İslam ümmetinin batının da önünü açacak ilmi inkişaflarda bulunduğunu dünyanın harita nedir bilmez iken müslümanların dünya haritasını çizdiklerini Amerika’yı ilk keşfedenlerin de yine müslümanlar olduğuna vurgu yaptıktan sonra şunları kaydetti: Allah Kur`an`ı insanların anlayabilecekleri konuşabilecekleri bir dil ile indirmiştir. Zira o insana hitab etmektedir binaenaleyh insanların anlayamayacakları bir şeyle onları sorumlu tutmak, inanmalarını istemek ve o`na göre amel etmelerini beklemek Allah`ın şanından değildir. Bize göre Kur`an`ın tümü müteşabihtir; Araştırılması, incelenmesi, üzerinde kafa yorulması ve Allah`ın dünya, kainat ve insan ile ilgili gündeme getirdiği ilmi hakikatleri öğrenmesi araştırması teşfik edilmiştir. Yine bize göre Kur`an`ın tümü Muhkemdir; anlaşılabilirdir muğlak ve anlaşılamayacak kapalılıkta değildir.
Müteşabih ayetlerin Kur`an`da bulunmasının birtakım hikmetleri vardır. Bunlar; Aklın önemine dikkat çekme, akıl ve algısı sınırlı olan insana mutlak hakikatleri anlatma izah etme ihtiyacı, ilmi araştırmayı teşfik, Kulları ilahi bilgi karşısında hadlerini bilmeye yöneltme, irşad ve tebliğ dilini arapça bilmeyen insan toplumlarının tümünü kapsayacak şekilde geniş tutma lütfu. Bu aslında Allah`ın insanlara sonsuz bir lütfudur, insanlara merhametinin bir sonucudur.
Hamza Türkmen daha sonra; peki nedir müteşabihlik ve ne ile alakalıdır? şeklinde sorduğu soruya maddeler halinde sıraladığı şu cümlelerle cevap aramağa çalışmıştır.
Müteşabihlik akıl ile ilgilidir; Zira insan aklı sınırlıdır. Ancak kendi akli sınırları içinde olanları anlayabilir gerisi kendisi için müteşabihtir.
Gayb ile ilgilidir; Çünkü gaybı biz bilemeyiz ancak Allah`ın bildirdiği kadar bilebiliriz.
Ancak Allah`ın sebep ve sonuçlarını bilebileceği şeylerle ilgilidir. Buna Kur`an`da Musa (a.s) ve Salih kul kıssası örnek verilebilir.
Zaman ile ilgilidir. Zira insanlar bilgi tecrübe ve teknik anlamda sürekli inkişaf eder gelişim gösterirler. Binaenaleyh Allah`ın Kur`an`da bildirdiği bir çok şey zaman ve teknik ilerledikçe anlaşılabilmektedir ki bu müteşabihatın önemli bir kısmını ihtiva eder.
Dil ve toplumsal kültür ile ilgilidir. Allah insanları farklı dillerde, renklerde, ırklarda yaratmıştır. İnsanların dilleri farklı kip ve kalıplara sahiptir. Bununla birlikte kelime hazineleri de birbirinden kemiyet olarakta farklılık arzeder. Dünyanın zengin dil guruplarından ingilizce bile ikiyüzbin kelime hazinesine sahiptir. Ama Allah Kur`an`ı Dünyanın en zengin dil hazinesine sahip olan arapça olarak indirmiştir. Buna rağmen Kur`anın mana zenginliği tam olarak çözülememiştir. Bu da Kur`anın mucizevi boyutunun bir kanıtıdır.Çünkü rabbimiz bizim bildiğimiz ve sınırlı kapasitedeki en gelişmiş bir dille bize hitap etmiştir. Ama sonsuz ve sınıursız olan Rabbimizin kelimeleri denizler mürekkep ver tüm ağaçlar kalem olsa tükenmez. Bu sonsuz bilgiden ancak insanoğluna anlayabileceği kadar vermiştir.
Kur`an`da Nasih ve mensuh kavramlarının varlığına da işaret eden Hamza Türkmen, bu iki kavramın da asırlarca yanlış anlaşıldığını ve bu yanlış üzerine birtakım kurgular yapılarak şeriat ( Hüküm ) gerçekleştirildiğini ifade ederek bunun doğurduğu tarihi olumsuz sonuçlara vurgu yapmıştır. Bu yaklaşımın, kalbinde eğrilik olan münafıkların, Kuranı bilinçli bir şekilde tahrif etmek için çalışan oryantalistlerin ve islamın özü olan Kur`an`ı tahrif etmek, anlam kaybına sebep olmak, ve onu çelişkilerle dolu bir manzumeye dönüştürmek isteyen çevrelerin ekmeğine yağ sürdüğünü tarihi kanıtlarla ortaya koymuştur. Adam “Kur`an çelişkilerle doludur” iddiasına bizim selef tefsircilerin tefsirlerini referans göstermektedir.
Türkmen çok net olarak Kur`an`da nasih ve mensuh kavramlarını gündeme getiren 3 ayetten 2’sinin Mekke Dönemi’ne ait olduğınu, bu konuda ihtimalden bahseden ayetin de Medeni olduğunu belirtti.
Medine dışında dünyanın diğer bölgelerinde ehl-i kitap yahudi ve hiristiyanların yaşadıklarını, Allah’ın mesajının onlara yönelik olduğunu, Allah`ın ellerindeki kitabı daha iyisi olan Kur`an`la nesh ettiği mesajını onlara vermek istediğini vurgulamış Kur`an’da Kur`an`ın Kur`an`ın bazı ayetlerini neshettiğine ilişkin birtek cümle olmadığını ifade etti. Bunun da tarihsel örneklerini veren Türkmen’in oturumu Asır Suresi okunarak noktalandı.
Daha sora konu soru ve cevaplarla irdelendi.
Yusuf Dursun/haksözhaber