Uzmanlar, Covid-19 salgınının yaygınlaşması, yaklaşan Ramazan Ayında da etkisini devam ettireceği ön görüsü, orucun vücut direncini düşürebileceği ve enfeksiyonu yayabileceği söylemleri üzerine İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulundu.
Uzmanlar, orucun bağışıklık sistemini geliştirdiğini ve oruç tutanlara salgının bulaşma riskinin söz konusu olmadığını kaydettiler.
Uzmanlar, salgının yaklaşan Ramazan Ayında da etkisini artırarak devam edeceği tahminlerinden dolayı kamuoyunda oluşan orucun vücut direncini düşüreceği ve bununda salgının yayılmasında etkili olabileceği iddiasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundular.
Uzmanlar, söylenenlerin tam aksine orucun insan vücudunu hastalığa maruz bırakmak yerine, hastalığa karşı bağışıklık geliştirdiğini, sıhhate yardımcı olduğunu söylediler.
Orucun tutulamaması şartlarının belli olduğunu ve kimlerin tutamayacağının Kur'an-ı Kerim'de ve Hazreti Peygamberin hadisleri çerçevesinde belirlendiğini söyleyen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Salih Geçit, fıkhen Ramazan Ayının ertelenmesinin caiz olmadığını ifade etti.
Doç. Dr. Salih Geçit, medyada bu konuda çıkan iddiaların algı operasyonu oluşturmaya yönelik olduğuna dikkat çekti.
Orucun manevi bir ibadet olduğu kadar insan sağlığı açısından da faydalarının olduğuna değinen Geçit, orucu tutamayan insanlar içinse Allah'ın kolaylık sağladığını anımsattı.
"İslam dininin en önemli ibadetlerinden biri de oruç ibadetidir. Kur'an-ı Kerim'de 'Sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de Oruç farz kılınmıştır.' buyruluyor. Fakat Kur'an-ı Kerim oruç ibadetini bazı şartlara bağlamıştır." diyen Geçit, sözlerine şöyle devam etti:
"Kolaylıkları kendi kafamıza göre belirleyemeyiz"
İbadetten önce insanların geneli göz önünde bulundurulup ona göre farz edilir ve daha sonra bu umumi durumların dışında hususi durumlara, mazeretlere sahip insanlar varsa da Cenabı Hak tarafından birtakım kolaylıklar sağlanır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, 'İçinde Kur'an'ın nazil olduğu ay geldiği zaman, sizden kim bu aya (Ramazan) ulaşırsa, o ayda oruç tutsun.' Bu ayette olduğu gibi bizzat orucun ne zaman tutulacağı, Kur'an tarafından açık olarak belirtilmiştir. Yine Kur'an'da 'Eğer sizden herhangi birisi hasta ve seferi durumda olursa o zaman bu orucu tutmaz, kazaya bırakır. Başka günlerde tutmadığı günler sayısınca kaza eder.' Hatta devam eden ayetlerde ve hadis-i şeriflerde de hastalık devam eder ve iyileşme ümidi kalmaz ise bu durumda da fidye verileceğine dair durumlar var. Dolayısıyla ibadeti farz kılar, genel hükmü açıklar. Ancak bu hükmün kapsamında olup ta bazı özel şart ve mazeretler dolayısıyla, bazı durumlar çıkarsa bu durumda da kolaylık getirilir. Bu kolaylığı da herkes kendi kafasına göre yapamaz. Bu fıkıh, tevsir, hadis usulü dediğimiz ilimlerinde konusu olarak bizzat Cenabı Mevla, Peygamber efendimiz tarafından bildirilmesi gerekiyor.
Oruç tutamayacak insanların doktorlara müracaat etmesi ve müracaat ettikleri doktorların kararı doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini ifade eden Geçit, hastalar hakkında karar verecek doktorların ise vicdanlı hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
"Algı operasyonu yapılıyor"
Geçit, "Medya'da çıkan bazı iddia ve talepler vardır. Bu taleplerde Coronavirus salgını nedeni ile Ramazan Ayının ertelenmesi söylenmektedir. Bu dinen, fıkhen caiz değildir. Bizim, Allah tarafından belirlenmiş ibadet zamanlarını değiştirme yetkimiz yoktur. Bu tür iddiaların sadece algı operasyonundan ibaret olduğunu görüyoruz. Eğer doktorlar, bir insanın oruç tuttuğu takdirde hasta olacağını ya da hasta ise hastalığının artacağını söylemişlerse, bu doktorlarında bunu söylerken yine Allah korkusu, takva, ihlas ve samimiyetle söylemesi lazım. Yani doktorlarında namaza, oruca karşı bir antipatisinin olmaması lazım. Elini vicdanına vererek, yapmış olduğu yemin çerçevesinde dürüstçe davranıp ve karşısındaki insanın durumunu gözden geçirecek, onun inançlarını, dini hayatlarını değil, bu çerçevede doktorun verdiği karar üzerine ilgili kardeşimiz hareket etmeli." dedi.
"Orucun farz kılınmasının sebeplerinden biri de sıhhattir"
Orucun manevi yönü kadar, midenin dinlendirilmesi, 11 ay boyunca yorulmuş bedene sıhhat kazandırması hasebiyle vücuda maddi faydasının olduğuna değinen Geçit, konuşmasına şöyle devam etti:
Dinimizde orucun tutulması farz kılınmasının sebeplerinden biri de sıhhat sebebi olduğu beyan edilmiştir. Mesela Peygamber Efendimiz, 'Sahura kalkınız çünkü sahura kalkmak sıhhat veriyor' buyuruyor. Yine eskiden beri doktorlarımız, alimlerimizin bize bildirdikleri, orucun 11 ay boyunca yiyerek, içerek yorulmuş bedeni, mideyi dinlendiren bir ibadet olduğu beyan edilmiştir. Oruç manevi bir ibadet olduğu gibi vücuda maddi faydası da mevcuttur. Dolayısıyla oruç, sıhhatin önünde bir engel değil de sıhhate yardımcı bir ibadettir. Nitekim batılı uzmanlar bazı hastalıkların tedavisi için hastalarını belli vakitlerde aç bırakarak onları tedavi ettikleri biliniyor.
"Oruç bağışıklık sistemini güçlendiriyor"
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Adem Aslan ise orucun sağlık noktasındaki durumlarına değindi.
Aslan, orucun vücuttaki toksinlerin dışarıya atılmasına yardımcı olduğunu ve bütün vücudun bu ayda baştan sona yenilendiğini söyleyerek, orucun bağışıklık sistemini güçlendirdiğinin altını çizdi.
Sadece İslam dininin değil farklı ideolojilerin de orucun sıhhat verdiğini belirttiğini vurgulayan Dr. Adem Aslan, "Bir bilginin tıbbi bir alt yapısı yoksa geçerliliği de yoktur, çok itimat etmemek gerekir. Oruç bilindiği gibi insan bedeni üzerinden çok pozitif etkileri olan bir ibadettir. Sadece İslam'ın emrettiği bir ibadet değil farklı dinlerin, farklı ideolojilerin emrettiği bir yöntemdir. İnsan bedeni üzerinden ne gibi faydaları var; evvela insanın psikolojisini pozitif yönde etkilemektedir. Özellikle aç kalındığı zamanlar sekizinci saatten sonra insan bedeninde karaciğer ve kaslardan glikoz yıkılmaya başlar. Karbonhidratlar bittikten sonra vücuttaki yağ depoları özellikle göbek çevresindeki ve basenlerdeki yağlar yıkılmaya ve erimeye başlar. Bu da insanın ilmiyon sistemi üzerinde pozitif etki sağlamaktadır. Yani bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Gece geç bir vakitte kalkıp sahur yapmak, iftarda, sahurda bol su tüketerek oruç ibadetinizi yaptığınız zaman kesinlikle vücudunuza ve sıhhatinize pozitif yönde de etki etmektedir. Oruç bilindiği gibi 15 günden sonra insan vücudunda karaciğerde, böbrekte, ciltte detoks görevi yapmaktadır. Vücuttaki bütün toksinleri dışarı atmaktadır. Bununla birlikte insan vücudunun hepsi yenilenmektedir. Onun için Coronavirus (Covid-19) açısından da düşündüğümüz zaman tabi ki de oruç tutmak çok ciddi anlamda faydalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirmektedir." açıklamasında bulundu.
Hangi hastalığı taşıyan Müslümanlar oruç tutabilir?
Sağlığı elverişli olmayan Müslümanların uzman tavsiyelerine kulak vermelerinin önemli olduğunu belirten Aslan, şunları söyledi:
"Oruç sağlıklı ve güçlü insanların tutacağı bir ibadettir. Nasıl ki zekât, zengin insanların vereceği bir ibadetse, oruçta sağlığı yerinde olan güçlü insanların yapması gereken bir ibadettir. Onun için çok yaşlı olanlara orucu önermiyoruz. Kronik hastalığı olanlar, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği, KOAH, akciğer hastalığı olanlar, kalp yetmezliği olanlar, diyabeti olanlar, tansiyonu olanlar, hipo troidi olanlar, romatizma hastalığı olanların mutlaka doktor kontrolünde tutmaları gerekmektedir. Şeker hastaları için bilindiği gibi Ramazan Ayında oruç tutmaları için bazı tavsiyeler var. Özellikle endokrin, dâhiliye doktorları, aile hekimleri bu hastaları takip ettikleri için şeker hastalarının mutlaka Ramazandan önce kan şekeri ve diğer kontrollerini yaptırarak, risk gruplarını belirlemeleri gerekmektedir. Şeker hastaları çok yüksek riskli, orta ve az riskli olarak sınıflandırılmaktadırlar. Bunlardan çok yüksek riskli olanların oruç tutmalarını tavsiye etmiyoruz. Fakat mutlaka oruç tutmak isterlerse oruç esnasında oluşacak riskleri iyi bilmeleri ve kendilerini yakın takip etmeleri gerekmektedir. Orta ve düşük riskli hastalarda oruç tutmak isterlerse tutabilirler." ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında Aslan, "Bilinenin aksine tıpta hastalık yoktur, hasta vardır. Mutlaka hasta bazlı değerlendirmek lazım. Onun için her hastanın ilgili hekime gidip kendi durumunu kontrol ettirerek, kendi seviyesini belirleyip ona göre ibadeti ile ilgili karar vermesi gerekmektedir. Bununla beraber özellikle şeker hastaları oruç tutacaklarsa gün içerisinde en az iki kez kan şekerlerine bakmaları, eğer değerler 70'in altıdaysa ya da 300'ün üstünde ise mutlaka oruçlarını bozmaları gerekmektedir. Çünkü aksi takdirde bedenlerine çok ciddi zarar gelebilir. Tansiyon hastaları ilaçlarını iftar yahut sahurda alabilirler. Diğer kronik hastalar eğer ilgili bir uzman kişisel bazda aksi bir durum olmadığını söylerse iftarda ya da sahurda kendi ilaçlarını alarak oruçlarını tutabilirler." diye konuştu.(İLKHA)