İslami kimliklerinden dolayı 28 Şubat zihniyeti ile FETÖ yargısının kumpasları sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Şehmus Alpsoy ve babası Mehmet Emin Alpsoy'un yeni infaz paketine dâhil edilmemelerine tepki gösteren Alpsoy ailesi, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı başta olmak üzere yetkili mercilerden adalet istiyor.

Şehmus Alpsoy'un eşi Suat Alpsoy, eşinin kolon kanseri olduğunu, birkaç kez ameliyat edildiğini ancak Covid-19 salgını nedeniyle hastaneye bile gidemediğini ve adeta ölüme terk edildiğini belirterek kronik hastalıkları nedeniyle bu sürecin daha da zorlaştığını söyledi.

 "Eşim, cezaevi koşulları çok kötü olduğundan iyileşemedi"

Eşinin bunca hastalığı bulunmasına rağmen salıverilmemesine hiçbir anlam veremediklerini aktaran Alpsoy, "Eşim 3 yıldır kanser tedavisi görüyordu. Yaklaşık 5 tane ameliyat geçirdi. Son ameliyattan sonra iyileşeceğini bekliyorduk ancak cezaevi koşullarının çok kötü olmasından dolayı iyileşemedi. Cezaevi yaşam şartları çok kötü hem normalden daha soğuk hem de hastalara göre yiyecek ve içecek yok. Hastanede bile ona hastanın yiyebileceği bir yemek gelmedi. İtiraz etmeme rağmen 'Burası mahkûm hastanesi." dediler.

"Belki de ömrünün son günlerini yaşıyor"

Eşinin son tomografisinin temiz çıkmadığını belirten Alpsoy, "Temiz çıkmamasına rağmen aradan 3 ay geçti ve halen hastaneye götürmediler. Normalde dışarıda 2-3 gün sürecek bir işlem orada aylarca sürüyor. Şimdi de 'Coronavirus çıktı' diye randevu alınamıyor. Eşimle en son görüştüğümde 'hissediyorum kitle büyümüş' diyordu. Bundan dolayı da büyük abdestini yapamıyor. Sancıdan duramıyor ve beli ağrıyor. Zaten sürekli torba ile yaşıyor. Belki de ömrünün son günlerini yaşıyor, bilmiyoruz. Çünkü hastalığı tekrarlamış durumda. Eşim, hastalığın son evresindedir." dedi.  

"Oğluma bakınca eşim, eşime bakınca oğlum perişan oluyor"

25 yaşındaki zihinsel engelli oğluna baktığını söyleyen Alpsoy, "Eşim hastaneye yattığında ona refakatçı kaldım. Bu defa zihinsel engelli oğlum evde mağdur oluyordu. Oğlum artık o kadar saldırgan ve sinirli oldu ki artık onu zapt edemiyoruz. Oğluma bakınca eşim, eşime bakınca oğlum perişan oluyor." diye konuştu.

"Çeyrek asırdır bunlar içeride yetmiyor mu?"

Cezaevlerinden Covid-19 salgını nedeniyle 90 bin mahkûmun çıkarılacağına dikkat çeken Alpsoy, devamında şunları aktardı:

Bakıyoruz cezaevlerinden herkesi çıkarıyorlar ama 28 Şubat mağdurlarına bir türlü sıra gelmiyor. Onlara adalet uğramıyor. Bütün mahkemeleri takip ediyorum. Darbe yapanlara bile ağırlaştırılmış müebbet vermiyorlar. Sanki darbeye değil pikniğe çıkmış gibi bazıları hariç çoğuna ağırlaştırılmış müebbet verilmiyor. Eşim hiçbir şey yapmadığı halde ona ağırlaştırılmış müebbet verdiler ve 21 yıldır içeridedir. Çeyrek asırdır bunlar içeride yetmiyor mu? Mafya babaların bırakıyorlar ama helal olsun herkes kendi adamına sahip çıkıyor. Maalesef biz Müslümanlar birbirimize sahip çıkamıyoruz. Ama artık sözün bittiği yerdeyiz. Sağır sultan bile sesimizi duydu ama yetkililer maalesef duymak istemiyor.

"Allah rızası için bırakın, bu adamlar evlerinde ölsün"

Yeni infaz yasasının beklentileri karşılamaktan çok uzak olduğunu söyleyen Alpsoy, "Eşim kanser hastası olduğu için en büyük risk grubunda ve kayınpederim 75 yaşında hem hasta hem yaşlı o da risk grubundadır. İkisi de bu yasadan faydalanmadı. Bu zulümden başka ne olabilir? Bu yasadan bir umudumuz vardı. Bize de 'adalet gelir' diye umut ediyorduk. Ama maalesef adalet gelmedi. Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza, Adalet Bakanına bütün herkese sesleniyorum: 'Allah rızası için bırakın bu adamlar evlerinde ölsün.' Evlerinde yaşasınlar demiyoruz, evlerinde ölsünler. Hakkımız varsa da hiç kimseye hakkımızı helal etmiyoruz. Ahirette de hem çocuklarımın hem de benim iki elim onların yakalarında olur. Çünkü 21 yıldır bizim ne çektiğimizi bir tek Allah biliyor." diye konuştu.

"Oğlum ve eşim kendilerine bile bakacak durumda değiller"

Mehmet Emin Alpsoy'un eşi ve Şehmus Alpsoy'un annesi Rabia Alpsoy, "Hem oğlum hem eşim hastadır. Geçen hafta telefon ile arayıp durumlarının kötü olduğunu söylediler. Kendilerine bile bakacak durumda değiller. Bugün Şehmus aradı, durumunun çok kötü olduğunu söyledi. Hastaneye gitmesi gerekiyordu ancak götürmemişler hatta randevu bile almamışlar. 21 sene oldu içeridedirler. Eşim 70 yaşın üzerinde artık elleri yaşlılıktan dolayı titriyor. Eşim artık kendine bakamıyor. Biz de onlarla beraber mağdur oluyoruz. Artık beraatlarını istiyoruz. O kadar hırsız ve her türlü mahkûmu bırakıyorlar artık oğlum ve eşimi de bıraksınlar. Sayın Cumhurbaşkanımızdan eşim ve oğlumun beraatlarını istiyoruz." dedi.

"Tüm mahkûmlara eşit ve adil olunmalı"

Şehmus ve Mehmet Emin Alpsoy'un avukatı Hasan Bozdaş ise "Coronavirus salgını sebebiyle bir takım tedbirler alındı ve bu kapsamda infaz indirimi getirildi. Çok kısıtlı suçlar bu kapsama alındı. Özellikle toplumsal düzeni bozan yağma, hırsızlık, dolandırıcılık, silahla yaralama gibi suçlar, bu indirim kapsamına alındı fakat yine siyasi mahkûmlar gibi pek çok suç faili, bu kapsamda infaz indirimden faydalandırılmadı. Elbette bu tedbirlerin getirilmesi gerekiyordu. Bunların tüm mahkûmlara eşit ve adil bir şekilde yansıtılması gerekiyordu. Buna riayet edilmedi. Özellikle ağır hastalığı bulunan ve kendi bakımlarını gideremeyen mahkûmlar açısından bir hukuk devleti ilkesi gereği olarak suç kısıtlaması yapılmaması gerekiyordu. Buna riayet edilmedi. Belli suçlar bakımından cezaevinde çok ağır bir hastalığa yakalanmış olsa bile kendi tedavisini üstlenemeyecek durumda olsa bile şu anda getirilmiş bazı kolaylıklardan yararlandırılmıyor." ifadelerini kullandı.

"Müvekkillerim şu anda cezaevinde ağır koşullar altında bulunmakta"

"Mahkûmlar dâhil herkesin yaşam hakkı öncelikli haktır, bunun önündeki engeller ne olursa olsun insan haklarına aykırıdır." diyen Bozdaş, şu ifadelere yer verdi:

Müvekkillerim Şehmus Alpsoy ve Mehmet Emin Alpsoy, şu anda cezaevinde ağır koşullar altında bulunmaktalar. Şehmus Alpsoy üçüncü derecede kolon kanseri rahatsızlığıyla mücadele ediyor. Bununla beraber zorlu cezaevi koşullarında kendi bakımını tek başına üstlenemiyor. Mehmet Emin Alpsoy; parkinson, kemik erimesi ve hepatit gibi bazı rahatsızlıklarla mücadele ediyor. Bu hastalıklarla beraber yaşlılığı sebebiyle kendi bakımını üstlenemiyor. Her iki mahkûm müvekkilim de maalesef infaz indiriminden veya getirilmiş olan diğer kolaylıklardan yararlandırılmadılar ve şu anda zayıflayan bünyeleri ve yetersiz beslenmeleriyle mevcut sağlık hizmetlerinden Coronavirus tedbirleri kapsamında çok iyi şekilde yararlanamıyorlar ve cezaevinde adeta hayatları kendilerine daha fazla ağırlaşmış durumda. Bu düzenlemeler yapılırken hangi suç işlenmiş olursa olsun ve hangi suçtan fail olarak bulunmuş olursa olsun belli insani kıstasların gözetilmesi kanaatindeyim. Hastalık ve yaşlılık bunlardan bir tanesidir. Belli bir süreden sonra yaşlı veya hasta insanların cezaevinde ağır koşullar altında bulunması kendilerine ikinci bir ceza olarak dönmektedir. Bunun da ne Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'n ne Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ne de Türk Ceza Kanunumuzun felsefesine uygun olmadığının kanaatini taşıyorum.

"Hasta mahkûmlar açısından suç ayrımı gözetilmeden bir düzenleme yapılmalı"

Son olarak Bozdaş, "Bu anlamda hangi suç işlenmiş olursa olsun cezaevlerindeki tüm hasta, yaşlı ve kendi bakımlarını üstlenemeyecek durumda olan mahkûmların özellikle Coronavirus ile zorlukla mücadele edilen bu günlerde bir de birden fazla cezaya ve eziyete maruz bırakılmaması kanaatini taşıyorum. Bunun hukukumuz üzerine insani bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyorum. Bu bağlamda özellikle cezaevindeki hasta mahkûmlar açısından suç ayrımı gözetilmeden yeni bir düzenleme yapılarak hem adli tıp kurumu hem Adalet Bakanlığınca belirlenebilecek başka hastanelerce alınan raporlar doğrultusunda cezalarının daha özel infaz şekilleriyle birlikte çekmeleri gerektiğine yönelik bir düzenleme yapılmasını umuyorum. Umarım bu bağlamda bir düzenleme yapılır." şeklinde konuştu. (İLKHA)