Malatya Peygamber Sevdalıları Derneği Başkanı Behçet Sevgili, tüm dünyanın kendilerini kasıp kavuran Coronavirus salgını ile mücadele ettiği bir dönemde Netflix’in, aile yapısını hedef alan bu filmi yayına koymaya çalışmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Eğitimci ve Kanaat Önderi Ramazan Keskin, bu tür filmlerle aile kurumunun yok edilmesinin hedeflendiğini, dış güçlerin kadını kullanarak aileyi hedef aldığını ve bunun için her yola başvurduklarına dikkat çekerek, söz sahibi her kesimin bu ahlaksızlığa karşı çıkması gerektiğini belirtti.
İmam Hatipliler Derneği Malatya İl Başkanı Abdurrahman Taşkesen, Netflix kanalının toplumun ve gençliğin ifsadına yönelik çalışmalarını yaygınlaştırdığını, Türkiye’de bir buçuk milyon üyesinin olduğunu ve uzun vadede toplumun geneline sirayet edecek bir virüs etkisi yaratma riskini taşıdığına vurgu yaptı.
Diyanet-Sen Malatya Şube Başkanı Mehmet Engin ise Netflix'in Türkiye bölümlerinde edep ve hayâda örnek gösterilen bir halifenin, ismi olan Osman karakteri kullanıldığına dikkat çekerek, bir ahlak biçimi olan Osman’ın ahlaksız bir yapılanma olan cinsi sapkınlık düşüncesi ile ilişkilendirilmesinin rastlantı olmadığını söyledi.
“Müslümanlara düşen vazife böyle çirkef bir filmin önüne geçmek”
Malatya Peygamber Sevdalıları Derneği Başkanı Behçet Sevgili, “Film hem de Ramazan Ayının birinci gününde sahnelemek isteniyor. Şeytanca bu filmi kesinlikle biz tasvip etmiyoruz. Bütün Müslümanların buna tepki vermeleri gerekir. Sahnelenecek olan bu film, birçok insanın dünya ve ahiretini mahvedeceğini, buna izin verenlerin de dünya ve ahirette bunun hesabını veremeyeceğini hatırlatmak isteriz. Büyük şeytan (Amerikan) zaten görevi budur. Şeytanca bir plan peşindedir ve kendi üzerine düşen şeytani görevini yapmaktadır. Müslümanlara düşen vazife de buna karşı bir dik duruşla tavır sergilemeleri ve yüzde 90-95’i Müslüman olan Türkiye toplumunda böyle bir filmin sahnelenmesine kesinlikle izin verilmemesi gerekir. Film, Hazreti Lut (Aleyhisselam) kavminin işlemiş olduğu çirkefçe bir kötülüğü içermektedir. Bu kötülüğün dünyada yaygınlaşması için de şeytani odaklar bir uğraş içindedir. Müslümanlara düşen vazife de böyle çirkef bir filmin önüne geçebilmektir. Bu filmin asla yayına girmemesi gerektiğini yetkililere buradan sesleniyoruz ve bu filmin yayınlanması için de çabalayan kişileri de şiddetle kınıyoruz.” diye konuştu.
“Amerika, nesli yok etmek için toplumu kadınla vuruyor”
Amerika’daki film şirketlerinin kadını kullanarak aileyi hedef aldığını belirten Eğitimci ve Kanaat Önderi Ramazan Keskin ise dış güçlerin aileyi yok etmek için her türlü yola başvurduklarına dikkat çekti.
Keskin, şöyle devam etti: "Örneğin televizyonlardaki diziler hep gayri ahlaki ve aileyi bitirmeye yöneliktir. Ailenin temelini yok etmek için ha bire bu diziler kullanılıyor. Aile ne ise bir devlette odur. Aile reisinin görevleri olduğu gibi devletlerin ve hükümetlerin de görevleri vardır. Devletler ve hükümetler; insanların can, mal, akıl ve din güvenliğini sağlamakla mükelleftir ve bugünü yarına aktarabilmek için de nesil güvenliğine ihtiyaç vardır. Hükümetler ve devletler bunu yapmak zorundadırlar. Bugün başta olan hükümet, nesli korumakla ilgili görev yapmadığını görüyoruz. RTÜK diye bir kurum var ama bu RTÜK, televizyonlardaki dizileri, ahlaksızlığı görmüyor mu? Bununla ilgili bir tedbir alınmıyor. Hatta bununla ilgili Müslümanların zaman zaman tepkisi bile cezalandırılıyor. Bu dizilerin gözden geçirilip RTÜK tarafından takip edilmesi gerekirken görmemezlikten geliniyor. Elbette Amerika bunu bir fırsat biliyor, çünkü Amerika gerçekten büyük şeytandır. İnsanların en zayıf noktalarından birisi kadın olduğu için toplumu kadınla vuruyor. Şeytan bütün meselelerde kadını kullanarak tabiri caizse kadın maskesinin arkasına sığınarak toplumları yozlaştırmak, ahlaksızlıkları geliştirmek, nesli yok etmek için çaba sarf ediyor.”
“Yapılan ahlaksızlığa karşı söz sahibi her kesimin tepki göstermesi gerekir”
Yapılan ahlaksızlığa karşı söz sahibi herkesin tepki vermesi gerektiğini belirten Keskin, “Özellikle dernekler, vakıflar, cemiyetler, cemaatler, toplumun kanaat önderleri ve tüm duyarlı Müslümanların tepkilerini koymaları gerekir. Hükümet, RTÜK’ü uyarması ve halkı bilgilendirmesi gerekir ki toplum böylelikle bu hastalıktan ve bu sıkıntıdan haberdar olsun ve herkes ailesini kurtarabilsin. Elbette ki aile kurtulursa toplum da kurtulur, aile kurtulmazsa toplum da kurtulmaz ve Allah korusun dünyada bir zillet içerisinde yaşandığı gibi, bir de bunun ahiretteki sorumluluğu vardır.” dedi.
“Bilinç ve şuur oluşturmazsak saldırıları bugün Osman, yarın Ali ya da Ömer üzerinden devam edecektir”
Netflix kanalının toplumun ve gençliğin ifsadına yönelik çalışmalarının yaygınlaştığına dikkat çeken İmam Hatipliler Derneği Malatya İl Başkanı Abdurrahman Taşkesen de şunları söyledi:
“Özellikle Ramazan Ayının ilk gününde yürürlüğe girecek olan Aşk 101’deki Osman karakteri ile ilgili bu programların mütevasının içeriğine bakıldığında, hakikaten gençliğin geleceğe dönük evlilik düşüncelerini ifsat etmeye dönük ciddi manada sorun ve sıkıntılar içermektedir. Bunları içermekle birlikte Osman ismi Müslümanlar açısından çok kıymetli bir isimdir. Resulullah’tan (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sonra İslam dininin hilafetini sürdüren üçüncü halifemiz ve Osman karakterinin saptırılmış bir cinsiyete büründürülmesi İslam camiasında ciddi bir infiale sebebiyet vermekte. Hele hele bu dizinin Ramazan Ayının ilk günü olan 24 Nisan’da yürürlüğe giriyor olması ayrıca düşünülmesi gereken bir konu. Biz tarihimiz ve geçmişimiz ile doğru anlamda bilinç ve şuuru oluşturmazsak bunların saldırıları bugün Osman üzerinden, yarın Ali üzerinden bir başka programda Ömer üzerinden ve bizim topluma hakikaten yön vermiş ve geleceğin planlanmasında bir düstur oluşturmuş insanlarımıza maalesef saldıracaklar.”
“Hepimizin şuurlu bir neslin oluşması için gayret etmememiz gerekir"
Netflix’in 2019 verilerine göre Türkiye’de bir milyon 500 bin kayıtlı abonesinin bulunduğuna dikkat çeken Taşkesen, “Neslin güvenliği, bizlerdeki geçmişten günümüze devam ede gelen bir evlilik müessesesi, bir aile müessesesi ve bu aile müessesesi üzerinden toplumun neşru nema bulması müessesesini kirletmek amacını taşıyorlar. Bu filmler, bu diziler kesinlikle her biri subliminal mesaj taşımakta, dolayısıyla bizlere düşen hepimizin şuurlu bir neslin oluşması için gayret etmememiz gerekiyor. Nitekim Müslümanlara düşen en önemli görevlerden bir tanesi de küfrün silahıyla silahlanmaktır. Dolayısıyla adamların bugün Netflix, Youtube, Facebook ve Twitter üzerinden yapmış oldukları fecaatlere karşı bizim de yazılımlarımız olmalı. Biz kendi davamızı, ilkelerimizi onların üsluplarıyla anlatıp topluma bu şekilde ulaşmamız lazım.” dedi.
“Toplumun bilinçlenmesi noktasında bir gayretin içerisinde olmazsak emin olun bu girdap hepimizi boğar”
Aile müessesini hedef alan bu tür çalışmalar hakkında sivil toplum örgütlerinin, kitleleri bilgilendirip harekete geçirmeleri gerektiğini söyleyen Taşkesen, “Toplum bunun masum bir işlem olmadığının farkına varmalı. Ama bizler buna sessiz kalır, buna karşı bir direnç göstermez, toplumun bilinçlenmesi noktasında bir gayretin içerisinde olmazsak emin olun bu girdap hepimizi boğar. Bugün belki Türkiye’nin bir milyon 500 bin aboneliği üzerinde bir sıkıntı yaratacak gibi duruyor olsa dahi uzun vadede bu toplumun geneline sirayet edecek bir virüs etkisi yaratma riskini taşımakta.” Olduğuna dikkat çekti.
“Ya bu bataklığı kurutun, ya da bu alçaklığı yapmaya çalışanlara dur deyin”
Diyanet-Sen Malatya Şube Başkanı Mehmet Engin ise şunları söyledi: “Geçmişten bugüne toplumun değer yargılarına saldıran, Müslümanlar için değer verilen isimler üzerinden dini karalamaya çalışan birçok çalışmaya şahit olduk. Bugün Türkiye’de sosyal medya üzerinden bir buçuk milyon üyeye sahip olan Netflix'in Türkiye bölümlerinde edep ve hayâda örnek gösterilen bir halifenin, dünyaya ahlak ve vicdan dersi veren bir milletin ismi olan Osman karakteri kullanılmakta. Osman bir ahlak biçimi olduğu halde, ahlaksız bir yapılanma olan LGBT düşüncesi ile ilişkilendirilmesi rastlantı değildir. Osman bir vicdan olduğu halde, birçok millete altı yüz yıl hükmettiği halde Amerika ve Yahudi menşeli bir firma tarafından gündeme sokulması karakterler üzerinden kin kusulmasına, isimler üzerinden milletlerin ahlaki yapılarının hedef alındığını göstermektedir. Sizler istediğinizi seyretmekle serbest olabilirsiniz, fakat değerlerimize saldırıp, hakaretvari bir saldırıya bu ülkede kalkışamazsınız. Değerlerimizin baş aktörleri olan 'Osman' ismini kendi iğrenç bakış açınıza alet edemezsiniz. Diyanet-Sen Malatya Şubesi olarak, devletimizden acil istirhamımız şudur; sosyal medyanın iğrenç bir bataklık olduğunu kendileri de görmektedir. Ya bu bataklığı kurutun, ya da bu alçaklığı yapmaya çalışanlara dur deyin.”(İLKHA)