(Çocuklarımıza Namazı Nasıl Sevdirelim-Ahmet Bulut)

Çocuk… Allah’ın(c.c) o saf ve nâmütenahi muhabbetle sarıp sarmalayarak gönderdiği, yarınları emanet edeceğimiz emaneti…

Çocuk… Kur’an-ı Kerim’de de beyan edildiği gibi ‘gözlerimizin aydınlığı’ olsun deyu dua ettiğimiz, ahirette kapanmayan salih amel defteri vesile...

Çocuk… Aynı zamanda muhabbetinin şiddetinden olsa gerek, fitne(sınanma) unsuru…

Çocuk… Kısaca yokluğu ayrı bir imtihan, varlığı ayrı… 

Namaz ise Resululah’ın(Sallallahu Aleyhi Vesellem) ‘gözümün nuru’ diye tarif ettiği, müminin miracı, dinin direği, imandan sonraki en büyük hakikattir. Nasıl göz nuru olmasın ki? Kulun, Rabbiyle en derin muhabbetinin merkez üssüdür zira. Ebedi kurtuluşun en güzel vesilesi olduğu gibi, dünyada da kişiyi münker ve fahiş şeylerden sakındıran en büyük etkendir.

Namaz sağ gözün aydınlığı ise, çocuk da sol gözün aydınlığıdır.

Çocuklara namazın öğretilmesi konusu çok önemli olduğu için birçok âlim bu konuya değinmiştir. İşte bu soru(n)lara kafa yorup namaz gönüllüsü olarak çabalayan Ahmet Bulut, “Çocuklarımıza Namazı Nasıl Sevdirelim-Çocuğumuzla Sevgi Secdesi” adlı eserinde bu probleme değiniyor ve problemin çözüm yollarını sunuyor. Gelin hep beraber Ahmet Bulut ve Muhammed Emin Yıldırım’dan çocuklara namazı sevdirmekle ilgili kısa kısa hisseler alalım.

İnsanlığın ilk kurumsal yapısı, ailedir. Aile ne kadar sağlam ise toplum o denli sağlamdır. Allah(c.c), Taha Suresi 132. ayette “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et.” diyor.  Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kızı Hz. Fatıma’nın evliliğinin ilk 6 ayı boyunca sabah namazına uyandırması bu kabildendir.

Medine’de her ev, bir mescitti. Namazlar topluca kılınır, camiye gelmek bir fazilet alameti değil, bir adetti. Sohbet-i risaletin insibâğı, incizâbı ve dahi in’ikâsının en âlâ örnekleri olan o asr-ı saadette çocukları namaza özendirmek kolaydı, fakat günümüzde böyle midir? Zira biz o donanımda olmadığımız gibi yöntem de bilmiyoruz. Doğru yönteme Resulullah’ın(Sallallahu Aleyhi Vesellem) "Çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namazı emredin. On yaşlarına gelince (namaz kılmazlarsa) onları hafifçe dövün." Hadisiyle değinelim.

Her şeyin başı, hayırlı bir eş olmak-bulmaktır, diyor yazar. Zira evlat, babanın-annenin sırrıdır. İkinci aşama ise çocuğun doğumundan 7 yaşına kadar ona fiili olarak namazı temsil etmek, sevdirmektir. Siz namaz gönüllüsü bir anne-baba olursanız, çocuğunuz namaz aşığı-alışığı bir çocuk olur. Ezan okununca seccadeyi seren, “baba namaz” diyen bir çocukla karşı karşıya kalırsınız. Evinde cemaatle namaz kılınan bir çocuk, 7 senenin sonunda tedrici bir talim-tebliğe namzet olur. Burada nasıl bir yöntem uygulanmalı? Buyurun bunu da Muhammed Emin Yıldırım’dan öğrenelim:

 Taharet, abdest, setr-i avret, kıble, sureler tedricî bir şekilde ve örnek olarak öğretilmeli. Muhabbetin kurulduğuna emin olunduktan sonra ancak, amele geçilmeli.  Önce gündüz, sonra akşam namazları kılınmalı. Önce farzlar, sonra sünnetler eda edilmeli. Çocuk, ev düzeniyle, hikâyelerle, çizgi filmlerle, ilahilerle, oluşturulan cemaatle namaza alıştırılmalı, namazı gözler hale getirilmeli. Son olarak hazır olduğu hissedilen bir vakitte tekellüf çağına geldiği anlatılmalı ve namaz emredilmeli. Bundan sonra namazla ilgili her bir başıboşlukta,  kusurda öğüt verilmeli, uyarılmalı, gerekirse hafif azarlanmalı.

Peki ya dövme konusu? Gerektiği zaman ailenin, bu yönteme de başvurulabileceği bilinmeli lakin Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu ‘son merhale’ tavsiyesine rağmen hiçbir çocuğu dövdüğü bilgisi varid olmamıştır. Biz de bu yolu tutmalıyız. Peki, ne zaman dövmek hak olur? Eğer 7’den 12’ye kadar 5 yılın 5 vaktinde çocuğumuza namazı 9125 defa emrettiğimiz halde kılmamışsa, belki… Mümkün mü ki?...

Yazar, namazı sevdirirken Allah’ı (Celle Celeluhu) ve Resulullah’ı (Sallallahu Aleyhi Vesellem) örnekler üzerinden sevdirmenin önemine dikkat çekiyor. Allah’ı(c.c) “Çocukları yakan, çarpan, cehennemine atan” biri olarak tarif etmenin; Allah’a(c.c) iftira atmanın yanı sıra, çocuğun ruh dünyasında onarılması zor bir tahribata sebep olduğunu da, bir çocuğun “Ben peygamberi, Allah’tan daha çok seviyorum. Çünkü onun cehennemi yok.” sözleriyle gözler önüne seriyor. Namazı sevdirirken çocuk için önemli olan şeylere hürmet gösterilmeli, çocukla barışık olmanın yolları öğrenilmelidir. Zira namaz, bir ömür mükellefiyetimizdir. Bir yük olarak görmek-göstermek de elimizde, Rabbimizle muhabbetin vesilesi olarak görmek de.

Yazar, bazı Müslüman şahsiyetler üzerinden örnek aile nasıl olunur, örnek toplum nasıl inşa edilir sorularını cevaplıyor. Çocuklara yakın çevremizden büyüklerin rol model olmasının, akranlarının namazlı olanlarıyla zaman geçirmesinin, imkân varsa Müslüman bir site oluşturmanın önemine dikkat çekiyor. Ezansız, namazsız semtlerde yaşayan bir neslin özünden kopuşunun ve ihtidaya susamışlığının anatomisini Yahya Kemal özelinde anlatıyor. Bu ihtida denemelerinde Müslümanların yanlış tutumlarının kişiyi dinden soğutuşunu da anlatıyor. Zira bu yanlış ve dışa bakıp özü göremeyen dışlayıcı tutumdur, Münir Özkul’un taa 60 yaşına kadar çoğu kez uğraştığı halde “öz kul” vasfını kazanmasına engel olan… (Devam edecek)

 Abdullah AYYILDIZ