İSTANBUL - Suriye`de yaşanan olayları takip etmek için Suriye`ye gittiler. Ramazan Bayramı`nın ilk günü de yine Suriye`deki Müslümanların Bayram sevinçlerini haber yapacaklardı. 4 kişiydiler. Bir anda çatışmanın ortasında kaldılar. Gazetecilerden Japon Mika Yamamoto çıkan çatışmada hayatını kaybetti. Gözaltında tutulan Cüneyt Ünal ise 90 gün sonunda bazı sivil girişimler sonucu Türkiye`ye getirildi. Ancak Bayram günü çıkan çatışmada yaralanan ve Suriyeli askerlerin eline düşen Başar Kadumi`den hala haber alınamıyor. Filistin Asıllı olan Kadumi`nin yaşayıp yaşamadığıyla ilgili belirsizlik hala sürüyor. Tüm yaşananlara rağmen metanetini koruyan Kadumi`nin Eşi Arzu Kadumi ise Eşinin sağ salim geri gelmesi için herkesten dua bekliyor.
Kadumi`yi Evinde Ziyaret Ettik
Başar Kadumi`den 145 gündür haber alınamıyor. Yaşanan süreci dinlemek istediğimiz Kadumi ailesinin kapısını çaldık. Acılı eş Arzu Kadumi bizi kapıda karşıladı. Evin duvarlarına dahi hüzün çökmüştü. İki çocuğu var Kadumi`nin. Çocukları artık basını görmek dahi istemiyor, istedikleri tek şey ise bir an önce babalarına kavuşmak. Acılı Anne Kadumi, "Benim için en zor olanı çocuklarımın durumu. Babaları ile ilgili hiçbirşey söyleyemiyorum. Öldü diyemiyorum, sağ diyemiyorum. `Gelecek mi veya gelmeyecek mi, şu an nerede, kimlerin yanında?` bu sorularına cevap veremiyorum. Beni en çok üzen de bu durum. Hiç değilse bir haberalabilseydik, sabrı da beklemeside daha kolay olurdu" diyebildi yaşaran gözlerle. Ama Allah`a olan tevekkülüyle dim dik ayakta duruyor Arzu Kadumi. Hüzün çöken duvarlara aldırmadan "Suriye`de yaşananları gördükçe kendi acımdan utanıyorum. Orada hergün onlarca çocuk babasız, anneler evlatsız kalıyor. Ama ne yapayım elimde değil, hiç değilse Başardan bir haber almak istiyorum" şeklinde konuştu.
SON KONUŞMAMIZDA DUA İSTEDİ
Yaşanan süreci yeniden hatırlamak gerekirse. Eşiniz Suriye`ye ne zaman gitti. En son onunla ne zaman görüştünüz?
Eşim Ramazan Bayramının birinci günü Suriye`de vuruldu, vurulduktan sonra kaçırıldı. Suriye`de olaylar başladığı zaman, Başar sürekli Suriye`ye Hatay`dan girip haber yapıyordu orada yaşananları yazıyordu. En son Ramazan Bayramı`nın birinci günü Suriye`de Bayramın nasıl geçtiğini haber yapmak üzere Suriye`ye giriş yapıyorlar. Bayram namazını kılıp haberlerini hazırladıktan sonra Kilis`teki otellerine geri dönüyorlar. Ancak Eşim, kameraman Cüneyt Ünal ve iki japon gazeteci ile beraber tekrar Suriye`ye giriş yapıyor. Zaten onunla son görüşmemiz de o gün oldu. İnternet üzerinden görüştük. Çocuklarını da en son o gün gördü. Biz de Kudüs`teydik, çocuklarımla beraber Mesci`di Aksaya gidiyordum. En son "Bana dua edin. Haberimi yapıp Kudüse yanınıza geleceğim" dedi.
Eşinizin vurulduğunu ve esir düştüğünü nasıl haber aldınız?
Eşimin vurulma olayı Bayramın ikinci günü saat altı sularında meydana geldi. Ben Başar`ın vurulduğu haberini gece yarısı onun Kilis`te otelde beraber kaldığı gazeteci arkadaşlarından öğrendim. Olayı haber alır almaz Dışişleri Bakanlığını aradım, bana durumdan haberdar olduklarını ve aldıkları haberlerin, Başar`ın hayatta olduğu yönünde olduğunu söylediler.
Başar Bey`in bulunması için ne tür girişimlerde bulundunuz?
Olaydan sonra Kudüs`ten İstanbul`a geldim. Tam 145 gün oldu sağlıklı bir haber alamadım, İstanbul`da bilgi almak için Başbakan ile bizzat görüştüm, aynı zamanda Dışişleri Bakanı`yla da görüşmemiz oldu, ana muhalefet lideri ve bir çok Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi ile görüşmelerim oldu. Bir heyet oluşturuldu. Bu heyet aynı zamanda Cüneyt Ünal`ı Türkiye`ye getiren heyetti, ama Başar için aynı olumlu netice alınamadı. O heyet ile birlikte ben de sınıra kadar gittim. Ama beni bizzat Esed`in talimatıyla içeri almayacaklarını söylediler. Ben Başar`ın da geleceğinden ümitliydim. Hatta özel çantasını dahi hazırlamıştım. Beni Suriye`ye almadıkları zaman üzüntüm katlanmıştı. Ama umudum vardı. Ayrıca Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüşmelerim oldu. Bana Suriye ile direkt olarak bağlantılarının olmadığını ancak İran üzerinden görüşmelerinin olduğunu söylediler. Yine Emniyet Müdürlüğüne başvurdum. Eşimin kullandığı cep telefonu hala sinyal veriyor. Bir başkası tarafından kullanılıyormuş. Ama Suriye`deki sinyaller çok karışık olduğu için takip edemiyorlarmış. Ama şimdiye kadar hiçbir haber alamadık. Yani 145 gündür Başar ile ilgili hiçbir haber alamadık. Hala başladığımız ilk noktadayız.
Suriye tarafından bu konuda herhangi bir açıklama yapıldı mı?
Suriye yönetimi yaklaşık altı aydır devamlı Başar elimizde değil açıklamasını yapıyor. Yani bugüne kadar ne dirisine ne de hayatta olmadığına dair net bir bilgimiz olmadı. Ben ümidimi hiçbir zaman kaybetmedim.
CÜNEYT`İ TEK GÖRÜNCE UMUTLARIM KIRILDI
Cüneyt Ünal`ın sınır kapısından tek başına getirildiğini görünce neler hissettiniz?
O an umutlarım kırıldı. Ben eşimin Cüneyt Ünal ile sınır kapısından girmesini hayal ediyordum ama olmadı. Çünkü o güne kadar onu gördüğünü iddia eden görgü tanıklarından yaşadığına dair haber geliyordu ve açıkçası onun heyetle beraber geleceği umudunu taşıyordum.
Cüneyt Ünal ile görüşmeniz oldu mu? Başar Bey ile ilgili neler söyledi?
Cüneyt Ünal geldiğinde kendisiyle görüştüm ve bana o güne kadar hiç bilmediğimiz ve duymadığımız bir şeyi söyledi. O güne kadar eşimin omuzundan vurulduğunu biliyorduk. Ama Cüneyt, eşimin omuzundan değil karnından vurulduğunu ve ilk müdahaleyi kendisinin yaptığını söyledi. Bu habere çok üzüldüm çünkü ilk defa doğru bir bilgi aldım ve eşimin hayatından ilk defa bu kadar endişelendim.
Peki olay nasıl yaşanmış?
Eşim Halep`te kameraman Cüneyt Ünal ile çatışmanın ortasında kalıp bir keskin nişancı tarafından vuruluyor. Boynundaki poşu ile yaraya müdahale ettiğini ve yardım çağırmak için oradan ayrıldığı sırada rejimin askerleri tarafından yakalandığını söyledi. Eşim de yaralı haliyle rejimin askerleri ile Arapça konuşuyor, gazeteci olduğunu anlatıyor fakat onu da gözaltına alıyorlar yaralı haliyle. Bunu da şunun için anlatıyorum Suriye rejimi defalarca `Başar elimizde değil` dedi. Ama eşim yaralı haliyle bile onlarla konuşmuş yani ölü de olsa diri de olsa onlar muhakkak biliyorlar. Hatta Cüneyt Ünal`a gözaltındayken adını da zikrederek `Başar öldü` diyorlar. Yani öldü mü, hayatta mı Suriye rejimi bunu iyi biliyor.
SURİYEDE YAŞANANLARDAN SONRA KENDİ ACIMDAN UTANIYORUM
Yaşanan 145 günlük süreçte hiçbir gelişme olmadğını söylediniz. Ancak öncesinde yine Suriye rejimi tarafından alıkonunan farklı gazetecilerin bırakıldığına hep birlikte şahit olduk. Başar Bey`den haber alma adına yetkililere olan çağrınızı alabilir miyiz?
Beni en çok üzen şey bu belirsizlik. Öldü mü?, Kaldı mı? Bunu bilmek istiyorum. Tüm resmi görüşmelerimde konuyla ilgilendiklerini söylediler, benim bu konuda şüphem yok ama, herkes farklı kanallar aracılığı ile bir şeyler yapmaya çalışırken ortaya da hiçbirşey çıkmıyor. Bir kişi ya da bir kurum bu işle ilgilenirse gidilen yol, kat edilen mesafe belli olur. Yani tek kanaldan bilgi akışı olursa daha sağlıklı olur. Artık bir sonuca varılmasını istiyorum bu belirsizlik ailece bizi çok sıkıyor. Ölen bir kişi ardından yası tutulur, mezarı belli olur gidersiniz dua edersiniz. Şunu iyi biliyorum ölüm hepimiz için haktır, biz buna iman etmiş buna inanıyoruz ve teselli buluyoruz. Ama bu şekilde arafta kalmak, akıbeti bilememek insanın yörüngesini şaşırtıyor. Çocuklarıma babalarıyla ilgili hiçbirşey söyleyemiyorum. Benim için en zor olanı çocuklarımın durumu. Babaları ile ilgili hiçbirşey söyleyemiyorm. Öldü diyemiyorum, sağ diyemiyorum. `Gelecek mi veya gelmeyecek mi, şu an nerede, kimlerin yanında?` bu sorularına cevap veremiyorum. Söylesem de anlayabilecekler mi bilmiyorum. Bu belirsizlik biterse bir şekilde anlatması da sabır etmesi de daha kolay olur. Eşim ölmüş olsa bile ona da tahammül ederim. Çok ağır bir durum ama takdiri ilahiye karşı çıkılamaz, ben Rabbimden daima hayırlısını temenni ediyorum. Televizyondan Suriye`yi izlediğim zaman kendi acımdan utanıyorum. Çünkü benim durumumda ve benden beter binlerce Suriyeli var, kadınlar eşlerinden, çocuklarından ayrı durumdalar ve akıbetlerini bilmiyorlar. Şükredecek çok şeyim var. Çocuklarım hayatta ve yanımdalar. Orada benim durumumdan daha kötü insanlar var başlarına türlü türlü felaketler gelmiş, hem eşime hem orada bulunan insanlara daima dua ediyorum.
HERKESTEN DUA BEKLİYORUM
Yaşadığın acıya rağmen sizi dimdik ayakta gördük. Son olarak bu dik duruşunuzu neye borçlusunuz?
Hayatım boyunca her zaman inancımı korumam gerektiğine inandım. Sadece bu durumda değil her zaman bu inancımı korudum. Benim değiştiremeyeceğim şeyler vardır, inanç sahibi olmasaydım daha fazla acı çeker, yıpranırdım. Bunun başımıza Allah tarafından geldiğine inanmasaydım şu an ayakta duramazdım, yani bunların hepsinin birer imtihan olduğuna inanıyorum. Eşimin oraya gitmesi, bizim bunları yaşıyor olmamız hepsinin bir imtihan olduğunu biliyor ve sabrediyorum. Her zaman kötü şeyler başkasının başına gelmez hepimizin başına gelebilir ve biz bunu değiştiremeyiz. Allah ne zaman bir şeye `Ol` derse ancak o zaman olacağını biliyorum. Yani eşimin hayatta olup olmadığı haberini de O`nun dilemesi ile alacağız. Şu an nasıl ayakta duruyorsam ve Allah bunun sabrını nasıl veriyorsa onunla ilgili kötü bir haber alırsam da dayanma gücünü verecektir. Kalbimdeki imandan dolayı ayakta duruyorum ve bunun için Rabbime binlerce defa şükrediyorum. Eşimden hayırlı bir haber alabilmemiz için dua ediyorum ve tüm müslüman kardeşlerimden de duacı olmalarını istiyorum.
Bizler de Rabbimizden biran önce hayırlı bir kapı açarak eşinizden hayırlı haberler almanızı diliyoruz.
İlginizden dolayı teşekkür ediyorum. Allah`a emanet olunuz. (Emrah Tel, Mehmet Erkan Yavuz - İLKHA)
Kadumi`yi Evinde Ziyaret Ettik
Başar Kadumi`den 145 gündür haber alınamıyor. Yaşanan süreci dinlemek istediğimiz Kadumi ailesinin kapısını çaldık. Acılı eş Arzu Kadumi bizi kapıda karşıladı. Evin duvarlarına dahi hüzün çökmüştü. İki çocuğu var Kadumi`nin. Çocukları artık basını görmek dahi istemiyor, istedikleri tek şey ise bir an önce babalarına kavuşmak. Acılı Anne Kadumi, "Benim için en zor olanı çocuklarımın durumu. Babaları ile ilgili hiçbirşey söyleyemiyorum. Öldü diyemiyorum, sağ diyemiyorum. `Gelecek mi veya gelmeyecek mi, şu an nerede, kimlerin yanında?` bu sorularına cevap veremiyorum. Beni en çok üzen de bu durum. Hiç değilse bir haberalabilseydik, sabrı da beklemeside daha kolay olurdu" diyebildi yaşaran gözlerle. Ama Allah`a olan tevekkülüyle dim dik ayakta duruyor Arzu Kadumi. Hüzün çöken duvarlara aldırmadan "Suriye`de yaşananları gördükçe kendi acımdan utanıyorum. Orada hergün onlarca çocuk babasız, anneler evlatsız kalıyor. Ama ne yapayım elimde değil, hiç değilse Başardan bir haber almak istiyorum" şeklinde konuştu.
SON KONUŞMAMIZDA DUA İSTEDİ
Yaşanan süreci yeniden hatırlamak gerekirse. Eşiniz Suriye`ye ne zaman gitti. En son onunla ne zaman görüştünüz?
Eşim Ramazan Bayramının birinci günü Suriye`de vuruldu, vurulduktan sonra kaçırıldı. Suriye`de olaylar başladığı zaman, Başar sürekli Suriye`ye Hatay`dan girip haber yapıyordu orada yaşananları yazıyordu. En son Ramazan Bayramı`nın birinci günü Suriye`de Bayramın nasıl geçtiğini haber yapmak üzere Suriye`ye giriş yapıyorlar. Bayram namazını kılıp haberlerini hazırladıktan sonra Kilis`teki otellerine geri dönüyorlar. Ancak Eşim, kameraman Cüneyt Ünal ve iki japon gazeteci ile beraber tekrar Suriye`ye giriş yapıyor. Zaten onunla son görüşmemiz de o gün oldu. İnternet üzerinden görüştük. Çocuklarını da en son o gün gördü. Biz de Kudüs`teydik, çocuklarımla beraber Mesci`di Aksaya gidiyordum. En son "Bana dua edin. Haberimi yapıp Kudüse yanınıza geleceğim" dedi.
Eşinizin vurulduğunu ve esir düştüğünü nasıl haber aldınız?
Eşimin vurulma olayı Bayramın ikinci günü saat altı sularında meydana geldi. Ben Başar`ın vurulduğu haberini gece yarısı onun Kilis`te otelde beraber kaldığı gazeteci arkadaşlarından öğrendim. Olayı haber alır almaz Dışişleri Bakanlığını aradım, bana durumdan haberdar olduklarını ve aldıkları haberlerin, Başar`ın hayatta olduğu yönünde olduğunu söylediler.
Başar Bey`in bulunması için ne tür girişimlerde bulundunuz?
Olaydan sonra Kudüs`ten İstanbul`a geldim. Tam 145 gün oldu sağlıklı bir haber alamadım, İstanbul`da bilgi almak için Başbakan ile bizzat görüştüm, aynı zamanda Dışişleri Bakanı`yla da görüşmemiz oldu, ana muhalefet lideri ve bir çok Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi ile görüşmelerim oldu. Bir heyet oluşturuldu. Bu heyet aynı zamanda Cüneyt Ünal`ı Türkiye`ye getiren heyetti, ama Başar için aynı olumlu netice alınamadı. O heyet ile birlikte ben de sınıra kadar gittim. Ama beni bizzat Esed`in talimatıyla içeri almayacaklarını söylediler. Ben Başar`ın da geleceğinden ümitliydim. Hatta özel çantasını dahi hazırlamıştım. Beni Suriye`ye almadıkları zaman üzüntüm katlanmıştı. Ama umudum vardı. Ayrıca Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüşmelerim oldu. Bana Suriye ile direkt olarak bağlantılarının olmadığını ancak İran üzerinden görüşmelerinin olduğunu söylediler. Yine Emniyet Müdürlüğüne başvurdum. Eşimin kullandığı cep telefonu hala sinyal veriyor. Bir başkası tarafından kullanılıyormuş. Ama Suriye`deki sinyaller çok karışık olduğu için takip edemiyorlarmış. Ama şimdiye kadar hiçbir haber alamadık. Yani 145 gündür Başar ile ilgili hiçbir haber alamadık. Hala başladığımız ilk noktadayız.
Suriye tarafından bu konuda herhangi bir açıklama yapıldı mı?
Suriye yönetimi yaklaşık altı aydır devamlı Başar elimizde değil açıklamasını yapıyor. Yani bugüne kadar ne dirisine ne de hayatta olmadığına dair net bir bilgimiz olmadı. Ben ümidimi hiçbir zaman kaybetmedim.
CÜNEYT`İ TEK GÖRÜNCE UMUTLARIM KIRILDI
Cüneyt Ünal`ın sınır kapısından tek başına getirildiğini görünce neler hissettiniz?
O an umutlarım kırıldı. Ben eşimin Cüneyt Ünal ile sınır kapısından girmesini hayal ediyordum ama olmadı. Çünkü o güne kadar onu gördüğünü iddia eden görgü tanıklarından yaşadığına dair haber geliyordu ve açıkçası onun heyetle beraber geleceği umudunu taşıyordum.
Cüneyt Ünal ile görüşmeniz oldu mu? Başar Bey ile ilgili neler söyledi?
Cüneyt Ünal geldiğinde kendisiyle görüştüm ve bana o güne kadar hiç bilmediğimiz ve duymadığımız bir şeyi söyledi. O güne kadar eşimin omuzundan vurulduğunu biliyorduk. Ama Cüneyt, eşimin omuzundan değil karnından vurulduğunu ve ilk müdahaleyi kendisinin yaptığını söyledi. Bu habere çok üzüldüm çünkü ilk defa doğru bir bilgi aldım ve eşimin hayatından ilk defa bu kadar endişelendim.
Peki olay nasıl yaşanmış?
Eşim Halep`te kameraman Cüneyt Ünal ile çatışmanın ortasında kalıp bir keskin nişancı tarafından vuruluyor. Boynundaki poşu ile yaraya müdahale ettiğini ve yardım çağırmak için oradan ayrıldığı sırada rejimin askerleri tarafından yakalandığını söyledi. Eşim de yaralı haliyle rejimin askerleri ile Arapça konuşuyor, gazeteci olduğunu anlatıyor fakat onu da gözaltına alıyorlar yaralı haliyle. Bunu da şunun için anlatıyorum Suriye rejimi defalarca `Başar elimizde değil` dedi. Ama eşim yaralı haliyle bile onlarla konuşmuş yani ölü de olsa diri de olsa onlar muhakkak biliyorlar. Hatta Cüneyt Ünal`a gözaltındayken adını da zikrederek `Başar öldü` diyorlar. Yani öldü mü, hayatta mı Suriye rejimi bunu iyi biliyor.
SURİYEDE YAŞANANLARDAN SONRA KENDİ ACIMDAN UTANIYORUM
Yaşanan 145 günlük süreçte hiçbir gelişme olmadğını söylediniz. Ancak öncesinde yine Suriye rejimi tarafından alıkonunan farklı gazetecilerin bırakıldığına hep birlikte şahit olduk. Başar Bey`den haber alma adına yetkililere olan çağrınızı alabilir miyiz?
Beni en çok üzen şey bu belirsizlik. Öldü mü?, Kaldı mı? Bunu bilmek istiyorum. Tüm resmi görüşmelerimde konuyla ilgilendiklerini söylediler, benim bu konuda şüphem yok ama, herkes farklı kanallar aracılığı ile bir şeyler yapmaya çalışırken ortaya da hiçbirşey çıkmıyor. Bir kişi ya da bir kurum bu işle ilgilenirse gidilen yol, kat edilen mesafe belli olur. Yani tek kanaldan bilgi akışı olursa daha sağlıklı olur. Artık bir sonuca varılmasını istiyorum bu belirsizlik ailece bizi çok sıkıyor. Ölen bir kişi ardından yası tutulur, mezarı belli olur gidersiniz dua edersiniz. Şunu iyi biliyorum ölüm hepimiz için haktır, biz buna iman etmiş buna inanıyoruz ve teselli buluyoruz. Ama bu şekilde arafta kalmak, akıbeti bilememek insanın yörüngesini şaşırtıyor. Çocuklarıma babalarıyla ilgili hiçbirşey söyleyemiyorum. Benim için en zor olanı çocuklarımın durumu. Babaları ile ilgili hiçbirşey söyleyemiyorm. Öldü diyemiyorum, sağ diyemiyorum. `Gelecek mi veya gelmeyecek mi, şu an nerede, kimlerin yanında?` bu sorularına cevap veremiyorum. Söylesem de anlayabilecekler mi bilmiyorum. Bu belirsizlik biterse bir şekilde anlatması da sabır etmesi de daha kolay olur. Eşim ölmüş olsa bile ona da tahammül ederim. Çok ağır bir durum ama takdiri ilahiye karşı çıkılamaz, ben Rabbimden daima hayırlısını temenni ediyorum. Televizyondan Suriye`yi izlediğim zaman kendi acımdan utanıyorum. Çünkü benim durumumda ve benden beter binlerce Suriyeli var, kadınlar eşlerinden, çocuklarından ayrı durumdalar ve akıbetlerini bilmiyorlar. Şükredecek çok şeyim var. Çocuklarım hayatta ve yanımdalar. Orada benim durumumdan daha kötü insanlar var başlarına türlü türlü felaketler gelmiş, hem eşime hem orada bulunan insanlara daima dua ediyorum.
HERKESTEN DUA BEKLİYORUM
Yaşadığın acıya rağmen sizi dimdik ayakta gördük. Son olarak bu dik duruşunuzu neye borçlusunuz?
Hayatım boyunca her zaman inancımı korumam gerektiğine inandım. Sadece bu durumda değil her zaman bu inancımı korudum. Benim değiştiremeyeceğim şeyler vardır, inanç sahibi olmasaydım daha fazla acı çeker, yıpranırdım. Bunun başımıza Allah tarafından geldiğine inanmasaydım şu an ayakta duramazdım, yani bunların hepsinin birer imtihan olduğuna inanıyorum. Eşimin oraya gitmesi, bizim bunları yaşıyor olmamız hepsinin bir imtihan olduğunu biliyor ve sabrediyorum. Her zaman kötü şeyler başkasının başına gelmez hepimizin başına gelebilir ve biz bunu değiştiremeyiz. Allah ne zaman bir şeye `Ol` derse ancak o zaman olacağını biliyorum. Yani eşimin hayatta olup olmadığı haberini de O`nun dilemesi ile alacağız. Şu an nasıl ayakta duruyorsam ve Allah bunun sabrını nasıl veriyorsa onunla ilgili kötü bir haber alırsam da dayanma gücünü verecektir. Kalbimdeki imandan dolayı ayakta duruyorum ve bunun için Rabbime binlerce defa şükrediyorum. Eşimden hayırlı bir haber alabilmemiz için dua ediyorum ve tüm müslüman kardeşlerimden de duacı olmalarını istiyorum.
Bizler de Rabbimizden biran önce hayırlı bir kapı açarak eşinizden hayırlı haberler almanızı diliyoruz.
İlginizden dolayı teşekkür ediyorum. Allah`a emanet olunuz. (Emrah Tel, Mehmet Erkan Yavuz - İLKHA)