Üniversite öğrencilerinin eğitim gördükleri Uzaktan Eğitim Sistemi ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilk ve orta öğretim öğrencilerine EBA TV üzerinden verilen eğitimi değerlendiren Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı ve Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Mehmet Teyfur, çocukların bir çizgi filmi izler gibi ders çalışmamalarını, velilerin bu eğitim sürecinde çok dikkatli olmalarını, öğrencilerinden beklentilerini düşürmelerini ve bu durumun travmatik bir ruh haline dönüşmemesi gerektiğini söyledi.

Uzaktan Eğitim sisteminin geleceğin eğitim sistemi olacağını ve üniversite olarak bu sistemin bütün alt yapılarını hızlıca tamamladıktan sonra bu sisteme geçtiklerini belirten Teyfur, salgın sürecinin sonunun belli olmadığı için bu sisteme ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

 

"Derslerimize uzaktan eğitim sistemiyle devam ediyoruz"

Eğitimdeki sistemle ilgili hızlı karar aldıklarına değinen Doç. Dr. Mehmet Teyfur, "Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın televizyon üzerinden sürdürdüğü sistemi, şu an velilerle görüştüğümüzde olumlu bulduklarına yönelik dönüşler var. Milli Eğitim bu konuda hızlı kararlar aldı. Özellikle ardışık sınavlar var. Öğrencilerin karşılaştığı bir sorun olan bu sınavları da Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖK'ün bu durumu nasıl yöneteceklerine dair uzaktan eğitim yolu ile kararlar aldılar. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak bu sorun ifade edildiği an, Rektörümüz, senatoda uzaktan eğitimin büyük bir zorunluluk olduğunu ve bu konuda bütün birim amirlerinin bu yönde hazırlık yapmaları gerektiğini söylemesi üzerine, kısa sürede Uzaktan Eğitim ile ilgili adımlar attık ve derslerimize de bu sistemle devam ediyoruz." diye belirtti.

"Belirsizlik hepimizi kaygılandırıyor"

Doç. Dr. Teyfur, "Bu sürecin sonu belli değil. Bu belirsizlik hepimizi kaygılandırıyor ama nasıl bu süreç başlarken biz Uzaktan Eğitim yolu ile adımlarımızı attıysak sürecin sonunda da buna benzer adımlar atılacak. Sınavların tarihlerinin değişmesine kadar, biz bu sürecin artık uzaktan eğitim yolu ile gideceğinin ana işaretlerini almış olduk. Tabi milyonlarca insanı bir anda örgün eğitim faaliyetlerinden çekip ev ortamına götürüyoruz, ev ortamında yeni bir yaşam dizayn ediyoruz ve o yeni yaşamı dizayn ederken onlara mesajlarımızı kitle iletişim araçlarından gönderiyoruz. Elbette bu çok da kolay değil. Sistemin daha önceki hazırlıkları belli dersler veyahut belli konular üzerindeydi. Ama şu an bütün öğrenciler bir anda bu sistemi kullanmak zorunda kaldıkları için bu sistemin handikapları ve sorunları var. Bu sorunları karar vericiler, sürecin içerisinde düzeltmek zorundalar." şeklinde konuştu.

"Manevi değerlerin yeniden organize edilmesi gerekiyor"

Sözlerinde, öğrencilere karşı beklentilerin gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Teyfur, "Yetişkinlerin çocuklarla ilişkilerde dikkat etmesi gereken şey, bu yeni yaşam düzenini travmatik bir ruh haline dönüştürmemesi gerekiyor. Çocuklara karşı beklentilerimizi yeniden gözden geçirmemiz ve beklentileri düşürmemiz gerekiyor. Çünkü çocukların sosyal hayatın içerisinde olduğu bir yerden almışız. Örneğin, liseye giden bir öğrenci, aynı anda bir santraç kursuna, basketbol kursuna gidebiliyordu. Daha önceki yıllarda biz zamanı sağlıklı yönetmiyorduk. Eğer biz, hareketlerimizle travmalar üretirsek burada bağışıklık sistemi, aile içi iletişim, etkileşim, aile içi değerlerin, toplumsal değerlerin, manevi değerlerin yeniden organize edilmesi gerekiyor." diye konuştu.

"Bizi biz eden büyük değerlerden vaz geçmeden yönetmeliyiz"

Bazı insanların bu salgını ciddiye almadıklarına değinen Teyfur, "Veli olarak çocuklara karşı akademik beklentilerimizi mutlaka azaltmalıyız. Çünkü şu an hiçbir şey bizim yaşamda kalmamız kadar önemli değildir. Toplumdaki bazı insanlar bunun ciddi bir sorun olduğunu hala algılayamıyorlar. Bu salgın çok ciddi bir sorun. Bu sorunla beraber yeniden yaşamayı öğreniyoruz. Komşuluk ve büyüklerimiz ile olan ilişkilerimiz, çocuklarla olan ilişkilerimize varıncaya kadar hepsi değişti. Değişen ilişkileri yönetirken tekrar bizi biz eden büyük değerlerden vaz geçmeden yönetmeliyiz. O değerleri yeniden işletecek yollar bulmalıyız." ifadelerini kullandı.

"Çocuklar bir çizgi filmi izler gibi ders çalışmamalılar"

Uzaktan Eğitim sisteminden istifade eden öğrencinin yalnız bırakılmaması gerektiğinin altını çizen Teyfur, şunları kaydetti:

Yeni bir yaşam biçimi olarak televizyon ve bilgisayardan eğitim hayatımıza girdi. Ama şu husus çok önemli; veli evde iş yaparken çizgi film açarak çocuğu televizyonun önüne oturttuğu bir yaşam biçimi geliştirmemeli. Çocuk, televizyonun karşısına geçip eğitim programı ile ilgili yeni beceri, bilgiler kazanırken biz çocuğu orada yalnız başına bırakmamalıyız. Zaman zaman o etkinliğin bir parçası olacak şekilde yanında bulunup oturabiliriz. Ders aralığında geçmişe dayalı yaşantımızı, hatıralarımızı, büyüklerimizle yaşadıklarımızın bir bölümünün ya da en önemli şey; Rabbimize karşı olan kulluk görevimize dayalı davranışlarımızla ilgili boyutunu çocuklarla paylaşabiliriz. Çocuklar bir çizgi film izler gibi ders çalışmamalılar. Çocuk, kitaplarla beraber eğitim-öğretim faaliyetini götürmeli.

"Teknoloji ilerlediğinden dolayı yeni materyaller üretiliyor"

Uzaktan Eğitim Sisteminin geleceğin eğitim sistemi olduğunu söyleyen Teyfur, "Her ne kadar bu virüs, bizi böyle bir yaşam biçimine ittiyse dahi bu yolla maliyetler düşüyor ve teknoloji ilerlediğinden dolayı yeni materyaller üretiliyor. Mesela, şu an bütün lise, ortaokul, üniversitelerde maliyeti yüksek kimya, biyoloji laboratuvarlarının açıldığını düşünsenize. Şu an Fen Edebiyatın bazı bölümlerine öğrenci gelmiyor, büyük paralar harcadınız laboratuvarları kullanmadığınız düşünün. Uzaktan Eğitimle, sanal sınıflarda, sanal laboratuvarlarda, riski son derece düşük bir şekilde deney yapabiliyoruz. Öğrenci ile simülasyonlarla eğitim yapabiliyoruz." dedi.

"Daha önceki yıllarda biz zamanı sağlıklı kullanamıyorduk"

Yaşamın yeniden dizayn edildiğine dikkat çeken ve insanların bu saatten sonra zamanı yönetme ihtiyacı duyacağını söyleyen Teyfur, "Aslında biz yeni bir şey daha yaşıyoruz; zamanı yönetme. Daha önceki yıllarda biz zamanı sağlıklı kullanamıyorduk. Kahve kültürü olanlar, vakitlerinin ciddi bir bölümünü kahvede geçiriyordular. Ailesi ile zaman geçirmeyen insanlar, zamanının bir kısmını başka insanlar ile geçiriyordular. Bu virüs ile beraber zamanımızı yeniden kendimize göre organize etmek zorunda kalıyoruz. İş yaşantımıza varıncaya kadar her türlü yaşantımızı bu durum etkiliyor. Burada insanların bazı sonuçlar çıkarmaları gerektiğine inanıyorum." şeklinde konuştu. (İLKHA)