“Kıyak İnfaz!” başlıklı bir yazı kaleme alan Emekli Hâkim ve Savcı Nusret Çiçek, yürürlükteki kanunun aile bütünlüğünü yapmaya değil yıkmaya yönelik, acımasız bir kanun olduğuna dikkat çekti.
Çiçek’in yazısının tamamı şöyle:
“Suçlu hak ettiği cezayı çekecek. Mağdur olan da sapına kadar hakkını alacak…
Adalet diyorsak böyle…
Mülkün temeli adalet…
Bu temel pamuk ipliği ile bağlıdır, koptu mu bir daha kolay düzelmez. Halen hükümlü olanlarla ilgili yapılacak “iyileştirme” ile 90 bin kişi hapishanelerden salıverilecek. İyi de sonrası, kâr mı zarar mı?
Mesela…
Uyuşturucu kullananı düşünün,
Cezaevinden çıktığı gün bıraktığı yerden devam edecek.
Dolandırıcılar, hırsızlar…
Huylu huyundan vazgeçer mi?
Tecrübe ile sabittir… Geçmişte çıkarılan iyileştirme yasalarının yarardan çok zararı olduğunu gördük. Üstüne, adaletin yıllara uzaması da ayrı bir toplumsal sıkıntı. Birikimler, yanlış uygulamalar cezaevlerini devletin taşımakta zorluk çektiği bir yük haline getirmiştir. O sebeple, bu geminin hafiflemesi gerekiyor… Üzerindeki ağır yükün bir kısmını çaresiz atacak…
İyileştirme dedik… Görelim neler var.
Ne getirdiğini ne götürdüğünü sonradan tartışırız.
Ancak, bazı suçların haklı olarak kapsam dışına çekilmesi, bazılarının da hiç görülmemesi “kanun önünde eşitlik” ilkesi ile bağdaşmadığını düşünüyorum. O zaman bazılarına iyileşme bazılarına kötüleşme mi!
İlk evvela FETÖ belasından mağdur olan pek çok kişi var…
Diğer tarafta, en çok tartıştığımız resmi ve İslami nikâhlı olanların “cinsel taciz” suçu kapsamında işlem görmeleridir. Zamanında yaşı tutmamış, fakat geçen sürede yaşı tuttuğu halde evin erkeği cezaevinde, çocuklarla hanımı başkalarının yardımına muhtaç durumda…765 sayılı Ceza kanunundaki uygulama iyi idi, evlenme zuhur etmesi halinde yargılama erteleniyordu.
Şimdi yürürlükteki kanun ise aile bütünlüğünü yapmaya değil yıkmaya yönelik, acımasız.
Uyuşturucu ticareti yapanlar,
Cinayet işleyenler,
Kadına şiddet uygulayanlar,
Cinsel tacizde bulunanlar,
Terör suçları… Kapsam dışı...
Geriye hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, silahla yaralama, nitelikli tehdit, zimmet, taksirli öldürme, mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal. Görevi kötüye kullanmak, kamu görevlisine hakaret, gıda maddelerine domuz eti karıştırmak gibi suçlar kapsama alanında…
Bu tip suçları işleyenlerin infazlarına gelelim:
İlk başta denetimli serbestlik geliyor.
31 Mayıs’a kadar yarı açık cezaevlerine hak kazananlar iki ay denetimli izinli sayılacaklar. Bu izin gerektiğinde uzatılabilecek. 30 Mart’a kadar işlenen suçlar için denetim süresi 1 yıldan 3 yıla çıkarılıyor. Bunun anlamı, 3 yıl ceza alan cezaevine girmeden denetimli serbest kalabilecek.
Evde infazın kapsamı genişletiliyor.
Kadın ve çocuk ile 65 yaşını geçenler 6 aydan bir yıla,
70 yaşını bitirenler 1 yıldan iki yıla,
75 yaşını bitiren 3 yıldan dört yıla,
5 veya daha az süreli ceza alanlar ağır hastalıklar veya engelliler, cezaevinde hayatını idame ettiremeyeceklerin cezaları evlerinde infaz edilecek.
Doğum yapanların cezası 1 yıl 6 ay ertelenecek.
Uygulamaya gelelim…
Mesela, gasp suçunu işleyenin 12 yıl ceza aldığını düşündüğümüzde cezanın yüzde 50’sı 6 yıl eder. 3 yıl da denetimli serbestlik olunca geriye 3 yıl kalıyor. Ülkede soyulmadık kuyumcu kalmaz… Hele de bu virüs krizi sonrasında gaspçı, yankesici manyağına döneriz. Hırsızlar bir kapıdan girer diğer kapıdan çıkarsa cılkı da çıkar. Demem o ki… Mevcut sistem suç işleyeni caydırmıyorsa, devlet yargılama yükünün altında karanlığa kürek çekmiş olur, giderek toplum düzeni iyice bozulur. Hadi yine de bu yükü bir seferliğine atalım da yerine mutlaka kalıcı bir çözüm… Ama mutlaka… " (İLKHA)