AK Parti ve MHP grupları tarafından ortak hazırlanan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 31 Mart itibariyle TBMM Başkanlığına sunuldu. 

Meclise sunulan yeni infaz yasasını yeterli görmediğini belirten Özbekli, bunu daha geniş, kapsamlı ve cezaevinde olan tüm insanları ve yakınlarını rahatlatacak bir yasal düzenleme olarak görmek istediğini ifade etti.

Yasanın, basın ve kamuoyunda tartışıldığı kadarıyla dar bir alanda kaldığını söyleyen Özbekli, "Çünkü cezaevlerinde, şu anda 300 binin üzerinde şahıs var. Bunların ancak 3'te birinin altındaki kısmını kapsıyor. Bu açıdan dar bir alanda kalıyor ve geçmişteki infazlarla ilgili düzenlemelere bakıldığında, eskilerin daha kapsayıcı ve geniş olduğu ortaya çıkmaktadır. Örneğin; 1970'lerden bu yana neredeyse 10 yılda bir yasal düzenleme yapıldığını ve topluma faydalı hale gelmiş insanların cezaevinden çıktığını görüyoruz. Ama 2000 yılından bu yana, özellikle AK Parti iktidarı döneminde maalesef bu hep göz ardı edilmiştir." dedi.

"Bu yasa, sağlık sorunlarının asgari düzeyde kalması için yapılan bir düzenlemedir"

Yeni infaz yasasının, aceleye getirilen bir düzenleme olduğunu söyleyen Özbekli, "Özelliklede son aylarda dünyada gelişen sağlık sorunlarından kaynaklı olarak bu tür problemlerin asgari düzeyde kalması için yapılan yasal düzenleme olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası; birey eğer bu hastalığa yakalanacaksa 'cezaevinde değil kendi evinde ölsün' şeklinde bir yasal düzenleme olarak görüyorum." şeklinde konuştu.

Bu yeni yasal düzenlemenin bir kısım çevrelerin istekleri doğrultusunda hazırlanmış gibi göründüğüne dikkat çeken Özbekli, "Türkiye'deki tüm grupları, toplum katmanlarını kapsayacak ve rahatlatacak bir yasal düzenleme olarak önümüze gelmiyor. Çünkü cezaevindekilerin ancak 3 veya 4'te birine yakın kısmını kapsıyor. 4'te 3'lük kısmı eğer içeride kalacaksa bu toplumu rahatlatacak bir yasal düzenleme değildir. Burada özellikle devlet güvenliği aleyhine işlenen suçlar affedilmiyor, tartışma konusu dahi yapmıyor. Bu büyük bir eksikliktir." diye belirtti.

Özbekli, "Bu yasal düzenleme, bireyi esas alarak çizilmelidir. Çünkü, eğer birey ıslah olmuşsa, bunun dışarı çıkması gerekir. Yani birey baz alınarak yasal bir düzenlemeye gidilmelidir. Yoksa şu madde veya grup denilerek bu işin çözümü yönünde bir gelişme olmaz." ifadelerini kullandı.

 

"Devlet, kendi aleyhine işlenen suçları rahatlıkla bağışlayabilir"

Yeni infaz yasasının kapsamı hakkında bilgi veren Özbekli, "Hangi suçları kapsamadığı yönüyle baktığımızda; adam öldürme, devlet güvenliği aleyhine işlenen suçlar, cinsel suçlar, uyuşturucu ticareti yapan suçluları kapsamıyor. Tabi ki burada yine tartışılabilecek birçok taraf vardır. Bireylere yönelik suçları işleyenler eğer ıslah olmuş ve topluma kazandırılacak aşamaya gelmişse, bu işin mağduru da şahsı bağışlaması durumunda, bunları da kapsamalıdır. Yani adam öldürme suçlarında; suçu işleyen bireyin ıslahı ve mağdur olan tarafın rızası olması durumunda kesinlikle bu kapsama alınmalıdır." dedi.

Devletin, kendi aleyhine işlenen suçları da bağışlayabileceğini vurgulayan Özbekli, "Örneğin; 2000 yılı ve öncesi bir şekilde kanun dışına çıkmış veya şiddete bulaşmış gruplar var. Bu grupların veya grup içindeki bireylerin hiç biri de şiddetin ve kanun dışına çıkarak toplumun düzelemeyeceğine kanaat getirmişse bunların ıslahı esas alınarak bağışlanması gerekmektedir. Özellikle devlet güvenliği aleyhine işlenen suçlar, tümüyle kapsam dışında tutuluyor. Çok iyi biliyoruz ki Türkiye'de 2000'lere kadar bir birey, ibadet amaçlı camiye gitmiş, Kur'an-ı Kerim dersi almış veya Kur'an okumayı bilmeyenlere yardımcı olduğu gerekçesiyle mağdur olan, aranan, halen soruşturması devam eden, ceza alan veya cezası infaz edilmeyen insanlar vardır. Bunlar da özellikle bu yasa kapsamına alınmalıdır." şeklinde konuştu.

"20 yıl önce işlenen suçların bu yasa kapsamına alınmaması büyük bir eksikliktir"

Konuya kendi müvekkillerinin dosyalarından açıklık getiren Özbekli, şunları söyledi:

"Kişi, sırf dinini yaşamak veya bilgilerini geliştirmek için bir cemaate gitmiştir. Bir süre sonra bu cemaatin bazı kadroları devlet güvenliği aleyhine bir girişimde bulunmuşsa bunun sadece ibadet boyutunu düşünen insanları neden 7-8 yıl cezaevinde tutuyoruz? Bunu mantığını anlamak çok zor. Örneğin; Hizbullah dosyasıyla önümüze gelen davalarda görüyoruz ki, bireyin tek yaptığı fiil camiye gitmek, namaz kılmak, elifba dersini almak ve Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenerek çevresindeki gençlere de öğretmektir. Nitekim suç kabul edilen bu fiiller de 20 yıl önce işlenen suçlardır ve halen bu yasa kapsamına alınmaması büyük bir eksikliktir." dedi.

"6284 sayılı yasa mağduriyetlere sebep olmuştur"

Erken yaşta evliliğe karşı oluşturulan 6284 sayılı yasanın meydana getirdiği mağduriyetlere de değinen Özbekli, "Yine bu yasal düzenleme ile ilgili olarak son iki yıldır Türkiye kamuoyunda tartışılan 15-16 yaşında veya her ne kadar yaşı büyükte olsa nüfus kayıtlarında küçük yazılarak kendi rızasıyla evlenen bireylerin mağduriyeti ciddi anlamda söz konusudur. Özellikle son iki yıldır dindar kamuoyu da bunu tartışıyor ve bu konuda rahatsız olmasına rağmen sırf birkaç derneğin hoşnut tutulması için bu yasa kapsamına alınmamış. Bunun ciddi anlamda tartışılması ve yasa kapsamına alınması gerekir." ifadelerini kullandı.

"Bir gencin, cinsel ilişkide bulunması serbest, dini nikah kıyması suç"

Söz konusu 6284 sayılı yasanın içeriğine ilişkin bilgi aktaran Özbekli, "Türkiye'nin birçok bölgesinde doğan kız çocuğu 3-4 yıl sonra nüfusa kaydediliyordu. Bu kızla 2007-2010 yıllarında evlenen birey hakkında bugün dava açılıyor. Zamanında bu durum ortaya çıksaydı ve yaşla ilgili olarak bir doktor tespitine gönderilseydi kesinlikle gerçek yaşı ortaya çıkar ve bu mağduriyet giderilmiş olurdu. Söz konusu bu mağduriyetler yasa kapsamına alınmaması yönüyle de ciddi bir eksikliktir." Yine 15-16 yaşında gözüken biri, evliliğin kendine yüklediği sorumlulukları kaldırabiliyorsa ve kendi rızasıyla evleniyorsa bunun mevcut yasalar içerisinde meşru görülmesi gerekir." dedi.

6284 sayılı yasadan kaynaklı oluşan mağduriyetlere de dikkat çeken Özbekli, "Türkiye'de 15 yaşındaki bir şahsın kendi rızasıyla cinsel ilişkide bulunması suç sayılmıyor. Ama eğer birey dini nikah kıymışsa bu suç görülüyor. Bireyin ve ailenin rızası var, nikah kıyılmış, evlenmiş, yuva kurmuş, çocukları olmuş ve sırf 'dini nikah kıydık' ibaresi geçtiğinden kocası cezaevine girmek zorunda kalıyor. Burada sadece erkek değil, 16 yaşındaki kadın, çocuklar da mağdur oluyor, ciddi ekonomik ve psikolojik sıkıntılar yaşanıyor. Hükümet özellikle bunu yasa kapsamına almalıdır." önerisinde bulundu.

"Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hastalar bu yasal düzenlemeden istifade edemiyor"

Hasta mahkûmların durumuna ilişkin bilgi de aktaran Özbekli, "Türk Ceza Kanununda; bir kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almışsa hastalığı ne aşamada olursa olsun cumhuriyet savcısı infazına karışamıyor. Örneğin; Şeyhmuz Alpsoy'la ilgili bir düzenleme yok. Bu şahsın uzun süre yaşamını sürdürmesi tıbben mümkün gözükmüyor. Yasal düzenleme ise, 'Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir birey hakkında, adli tıp rapor verecek ve Cumhurbaşkanı bunu affedecek' diyor." dedi.

Özbekli, "Bugüne kadar 4-5 yıldır bu şahsın sağlık durumu ortada ve neredeyse cezaevinde ölecek. Bu açıdan değerlendirildiğinde öncelikle bu maddenin değiştirilmesi lazım. Normalde yasal düzenlemede şahıs, ağır bir hastalığa yakalanmışsa ve cezaevinde hayatını tek başına idame edemiyorsa adli tıp kurumundan gelen rapor doğrultusunda infaz savcıları tarafından infazı durdurularak tahliye edilir. Bu şahıs devam ettiği sürece de bu birey cezaevine geri gönderilmez. Ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almışsa bu yasal düzenlemeden istifade edemez. Bu yasal düzenlemeye eklenecek olan 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar da' ibaresi bu mağduriyetin önüne geçecektir." şeklinde konuştu.

"Yasada, hamile kadın ve yaşlı mahkumlarla ilgili düzenleme de var"

Yasada hamile kadınlarla ilgili düzenlemenin olduğunun altını çizen Özbekli, "Ama şahsın cezaevinden bırakılması ve evinde kalacağı süre az idi. Bunun da uzatılması lazım. Çünkü kadının hamile kaldığı süre, doğuracağı çocuğun anneye olan ihtiyacı ve psikolojik gelişimi açısından bu süre uzatılmalıdır. Bu yasal düzenleme, bunu kısmen uzatıyor ama bu süre azdır. Özellikle psikologların, çocuk uzmanlarının görüşleri alınarak bu süre 2-3 yıla çıkarılmalıdır. Nitekim burada mağdur olan sadece o kadın değil, çocuklardır da. Eğer sağlıklı bir gelecek kurmak istiyorsak bireylerin sağlıklı bir ortamda yetişmesi lazım. Bu açıdan söz konusu yasal düzenleme daha uzun ve geniş süreyi kapsamalıdır. Bu yönüyle de eksiktir." ifadelerini kullandı

Yaşlılarla ilgili yasal düzenlemenin eksik olduğunu söyleyen Özbekli, "50-60 yaşında suç işleyen bir birey bugün 75 yaşındadır ve manen de büyük bir pişmanlık duymuş, ıslah olmuştur. Bu bireyi 75 yaşından sonra cezaevine almanın hiçbir hukuksal ve toplumsal yararı olmadığı gibi mağdur tarafında tatmin olma gibi bir çıkarı yoktur. Bu yönüyle uzmanların görüşleri alınarak kapsamın daha genişletilmesi ve mümkünse belli bir yaştan sonra bireyin hiçbir şekilde cezaevine girmemesi gerekir. Eğer yine de cezalandırılması gerekiyor ise, evinde ceza uygulamasına gidilmesi gerekmektedir. Bu konuda var olan yasal düzenleme kısmen bir rahatlama getiriyor ama daha geniş ve kapsayıcı olmalıdır." diye belirtti.

"Bu, bireyin ıslahını esas almayan yasal düzenlemedir"

Düzenlenen yasanın bazı kesimleri memnun edebilmek için hazırlandığına vurgu yapan Özbekli, son olarak şunları söyledi:

"Türkiye'de tabanı yüzde 5 veya 6 olan bir partiyi memnun edebilmek için, yüzde 80-90'ı göz ardı ediliyor. Bu asla eşitlikçi, hukuk mantığıyla bağdaşmayan, kamuoyunu asla rahatlatmayan ve özellikle de bireyin ıslahını esas almayan yasal düzenlemedir. Bu yasal düzenleme daha çok cezaevi sıkışıklığını ortadan kaldırmaya yöneliktir. Ayrıca Coronavirus salgınının cezaevine sıçraması durumunda, cezaevi koşulları ve hastanelerin acil servisleri buna cevap verememesi gerekçesiyle bir yasal düzenleme yapılıyor. Yine bazı grupları memnun etmek ya da karşılarına almamak için hakkaniyetten uzaklaşarak bir düzenlemeye gidiliyor. Bunların hassasiyeti mutlaka dikkate alınmalıdır ama bağışlayıcı ve bireyin ıslahını temel alan bir yasal düzenleme olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanının. 'devlet ancak kendi aleyhine suç işleyenleri bağışlayabilir' ifadesi gereği birey hangi düşünce ve gruptan olursa olsun ıslah olması veya şiddeti çözüm olmaktan çıktığını düşünmesi durumunda onlar da yasa kapsamına alınmalıdır." (İLKHA)