Ülkenin İslami yasalarla değil, batıdan ithal edilen yasalarla hükmedildiği için cezaların pek caydırıcılığı olmadığına vurgu yapan Taşkıran, 10-20 yılda bir sürekli af yasalarını çıkarmanın toplumdaki dengeyi bozmak açısından çok büyük sorun teşkil ettiğini ve suç oranlarını daha da çoğalttığını söyledi.
Yeni Ceza İnfaz Kanun düzenlemesinin toplamda 10 tane yasada değişiklik öngören bir yasa tasarısı olduğunu belirten Taşkıran, yasanın yasalaştırıldığı takdirde 10-20 yılda bir çıkarılan infaz yasalarından biraz farklı olduğunu belirtti.
"İslami yasalara sahip değiliz, hepsi batıdan alınmış"
Taşkıran, "Öncelikle genel olarak olumsuz yönü, cezadaki caydırıcılığı. İnfaz ve ceza kanunlarımızda caydırıcılık manasında sıkıntı var. İnfaz cezalarda caydırıcılık az. Bu nedenle Türkiye'de sürekli büyük bir suç oranı oluşuyor. Bilindiği üzere İslami yasalara sahip değiliz, hepsi Batıdan alınmış. Bizim inancımıza, kültürümüze, yaşayış şeklimize uyumlu olan yasalar değil. Bunlar bir türlü köklü değişikliğe uğramadığı için zaten sıkıntılı. 10 yılda, 20 yılda bir sürekli af yasalarını çıkarmak da toplumdaki dengeyi bozmak açısından çok büyük sorun teşkil etmektedir. Ondan dolayı tekrardan bir af yasası ya da infaz yasasında iyileştirme yapılmasını kesinlikle olumlu bulmuyoruz." dedi.
"Düzenlemenin yeni doğum yapmış olan kadınları, çocukları kapsamasını olumlu buluyoruz "
Yeni Ceza İnfaz Kanunu düzenlemesinin olumlu yönlerine değinen Taşkıran, "Özellikle yeni doğum yapmış kadın ve çocuklar ile 65 ve 75 yaşını aşmış yaşlılarla ilgili getirilen düzenlemeleri olumlu buluyoruz. Onlarla ilgili hem cezaların çektirilmesinde kısıtlamaya gidilmiş, ceza sureleri kısılmış, akabinde konutta cezanın infaz edilmesi ile ilgili 6 aylık süreleri, yaklaşık bir buçuk, 2 ve 3 yıllık sürelere çıkarılırmış. Bu da kademeli olarak 65 yaşını aşanlarla ilgili; 6 aydan 1,5 yıla çıkarılmış, 75 yaşını aşanlara 2 yıldan 4 yıla çıkarılmış. Bu düzenlemeleri kesinlikle olumlu buluyoruz. Keza olumlu bir yön daha şudur; o da infaz hâkimliği müessesesi bu düzenlemeyle çok etkin bir hale getirildi. Eskiden infaz gören bir mahkûmun hastalığı ya da iyi haliyle ilgili itirazlar ve şikâyetler, kararı vermiş olan mahkemesine yapılırdı. Bu da diyelim ki mahkeme kararı vermiş. Sonra da 2-3 yıl hapiste kalmış. İnfazı yapılırken 3 yıl sonra onun hâkimine gidip de bir itiraz yapıldığı zaman o hâkimin onu hatırlaması çok zordu. Şimdi infaz hâkimliğine doğrudan yapılmış olması çok güzel bir durum. Bir de gözlem heyetinin yapısı değiştirildi, biraz iyileştirildi. Gözlem heyetinin içine Aile Sosyal Politikalar Bakanlığından bir uzman, sağlık müdürlüklerinden bir uzman, büyük dosyalarda, terör suçlarında, 10 yılı aşkın olan ağır ceza dosyalarında, uyuşturucu dosyalarında ve cinsel dosyalarla ilgili durumlarda infazın ertelenmesi, azaltılması ya da denetimli serbestliğe geçilmesi ile ilgili başsavcılık ya da başsavcının tayin edeceği bir savcının olduğu bir gözlem heyeti getirildi. Bu noktada güzel bir düzenleme oldu." şeklinde konuştu.
"Batı kökenli olan ceza yasalar zaten caydırıcılıktan uzaktır,"
Af yasalarına genel manada karşı olduklarını vurgulayan Taşkıran, "Çünkü cezalarda sürekli bir af yapılması her zaman bir ümittir. Ümit olduğu zaman da oradan çıkacak şahısların tekrardan suç işleme oranı çok yüksek olacaktır ve suç işleme ihtimalleri artacaktır. Bu durumda dediğimiz gibi Batı kökenli olan ceza yasalarımız zaten caydırıcılıktan uzaktır. Caydırıcılıktan uzak olan bir düzende bir de af yasası çıkarmak çok da makul ve mantıklı olarak kabul edilmemektedir. Şikâyetçi olan ya da mağdur olanlar açısında da kamu vicdanını yaralayan bir düzenlemedir." dedi.
"Genç evlilik mağdurları haksız bir şekilde bu affın kapsamı dışında tutuldu"
Ceza infaz yasasında genç yaşta evlilik mağdurlarına ilişkin herhangi bir özel bir durum ya da özel bir maddenin eklenmediğine belirten Taşkıran, "Genç evlilik mağdurları ile ilgili getirilmiş herhangi bir düzenleme yok. Toplumun beklentisi çoktu. Özellikle de 18'ini bitirmeyip evlenmiş olanlar cinsel suçlar kapsamına alınıyor. Bundan dolayı da cezası infaz edilenlerin kesinlikle bırakılmaları ile ilgili düzenleme getirilmesi lazımdı. Buna ilişkin özel bir madde konulması lazımdı. Öyle bir düzenleme yapılmadı. Bunlar haksız bir şekilde bu affın kapsamı dışında tutuldu. Bir hukukçu gözüyle değil de bir vatandaş mantığıyla baktığınız zaman, bundan 5 yıl 10 yıl önce bir şekilde genç yaşta evlenmiş, imam nikâhı kıymış sonra düğünü yapılmış, ailelerin razı olduğu bir şekilde evlenmiş insanların yıllar sonrasında çoluk çocuklu bir şekilde baba çalışırken onu alıp da infaz kurumuna götürmek ve o aileyi mağdur etmek hiçbir vicdana ve hiçbir mantığa sığacak bir şey değildir. Böyle bir cezalandırma sistemi olamaz. Bu, tamamıyla Avrupa ve Batı kökenli yasaların bir ürünüdür." diye belirtti.
"28 Şubat ve Sivas davası mağdurlarının da af kapsamına alınması gerekiyordu"
Şu an itibariyle 28 Şubat ve Sivas olaylarının mağdurları yaklaşık 350 kişinin cezaevinde bulunduğunu hatırlatan Taşkıran, "Bundan bir buçuk ay önce, 86 yaşında yaşlı bir amcamız (Ahmet Turan Kılıç) Cumhurbaşkanı affı ile tahliye edildi. Ama halen içeride olanlar var. O dönemin yani 28 Şubat'ın illegal kuruluşları tarafından yargılanmışlardır. 20, 25 yıldır bunlar hala cezaevindeler ve yaşlı olmalarına rağmen bunlarla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Bunlar da cezaları ve suçlarının niteliği itibariyle terör suçları kapsamında sayıldığından af kapsamına alınmadı. En azından onlarla ilgili ya da yaşlarından dolayı düzenleme getirilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Her ne hikmetse 15 Temmuz'da yargılama yapan hâkimlerin verdikleri kararlar, bir şekilde tekrar sorgulanır oldu. Ama 28 Şubat süreci ve Sivas olayları ile ilgili o dönemdeki hâkimlerin verdiği kararların önü açılmadı ve tekrar değerlendirilmedi. O dönemde verilen kararların da bir şekilde tekrardan önü açılmalıdır ve değerlendirilmeye alınmadır. Ve bunların da af kapsamına alınması gerekiyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)