Peygamber Sevdalıları Vakfı “Hazreti Peygamberi Anlama ve Sünnetini Yaşama Mevlid Etkinlikleri Mesajına” ilişkin açıklama yaptı.

Mesaja ilişkin basına açıklama yapan Peygamber Sevdalıları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Nurettin Teymur, her yıl büyük bir coşku ile karşılanan Mevlid etkinlikleri ayına bu yıl bütün dünyayı etkileyen ve alınan tüm tedbirlere rağmen bir türlü yayılmasının önüne geçilemeyen küresel salgın nedeniyle buruk girildiğini belirtti.

Teymur, “Maalesef ülkemizde de etkisini göstermeye ve ölümlere neden olmaya başlayan Covid-19 isimli virüsün yayılmasına neden olmamak ve önünün kesilmesine yardımcı olmak için 2020 yılının “Örnek Aile Rehberi Hz. Muhammed” temasıyla gerçekleştirmeyi planladığımız bütün kitlesel mevlid etkinliklerinin iptaline karar vermek zorunda kaldık.” dedi.

Teymur, bu iptal nedeniyle, Peygamber Sevdalıları olarak her yıl Nisan’dagerçekleştirdikleri kitlesel etkinliklerde halk ile paylaştıkları mesajı bu kez yazılı olarak paylaşmak zorunda kaldıklarını ifade etti.

Teymur, Peygamber Sevdalılarının, “Hazreti Peygamberi Anlama ve Sünnetini Yaşama Mevlid Etkinlikleri Mesajının” maddelerini şöyle sıraladı:

1-Ülfet ve Muhabbet ile; Saadet-i Dareyn’in kaynağı “aile kurumunu” yeniden ihya etmek gerekir.

Aile; sağlıklı toplumun temeli, fertlerin huzur ve mutluluk kaynağıdır. “Kendilerinde sükûnet bulup, huzura eresiniz diye, kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de, O’nun ayetlerindendir.” (Rum; 21) Yüce İslam Peygamberi’nin “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır” nebevi mesajına kulak vermek ve hayırda yarışmak gerekir.

2- Uhuvvet ve Muavenet ile, Muhacir olmuş kardeşlerimize ensar olmak gerekir.

Yurtları başlarına yıkılan, şehirleri talan edilen, ocakları dağıtılan mazlumlar “sığıntı” ve yük değildir; bilakis Haşir suresinin 9’uncu ayetinin müjdesiyle belki kurtuluşumuzun vesilesidirler. “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşir; 9)

3-Sulh ve Selamet; ancak Rabbimizin bizden istediği kardeşliğin tesisi ve gereğini yerine getirmek ile İslam beldelerinde gerçekleşecektir.

“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat; 10) “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da o sebeple onu kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse Allah da onu kıyamet günü örter.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut ve Tirmizi)

Hiçbir anlaşma, bireysel maslahat, uluslararası ilişkiler; zalimleri ve İslam düşmanlarını Müslüman kardeşine tercih etme hakkını bizlere vermez. Tüm dünyanın güvenli bir barış yurdu olması ancak İslam’ın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyaya hâkim olması ile mümkündür.

4. Marifet ve Hikmet; Kelamullah’ı Rehber, Sünnet-i Seniyye’yi yol bilmektir.

Kur’an ne yapmamız gerektiğini, hadisler de nasıl yapacağımızı gösterir. “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran; 31)

“Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarıldığınız müddetçe dalalete düşmezsiniz.” (Veda hutbesinden) Karanlığın kol gezdiği, batıl ideoloji ve yolların fikriyatımızı körelttiği bir çağda marifet; inanç, düşünce, fikir ve duruşumuzu Kur’an’a uydurmaktır. Yolların çoğaldığı, tefrikanın kışkırtıldığı, cehaletin kör bir örtü gibi bizi kuşattığı son demde hikmet; doğru istikameti ve “Nebevi Yöntem”i yol edinmektir.

5- Şeref ve izzet; Din-i Mübin’in kudsiyetini fedakârane muhafaza etmektedir.

İzzet Allah’a Resulüne ve mü’minlere aittir. “Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa; 139) Mescid-i Aksa ve Kudüs; Peygamberlerin mirası, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in müjdesi, bütün semavi dinlerin huzurgâhıdır. Beytül Makdis; Selahaddin-i Eyyubi’nin rüyası, Müslümanların ilk kıblesi, izzeti ve onurudur. Kudüs davası Müslümanlar için vazgeçilmez itikadi bir meseledir. Kudüs sevdamız tüm hesaplardan bağımsız şerefli bir duruşun nişanesidir. Emperyal güçlerin “Yüzyılın Anlaşması” adıyla tedavüle sokmaya çalıştıkları sözde barış planı “yüzyılın yıkım ve ihanet anlaşmasıdır” ve şerefli Müslümanların nezdinde yok hükmündedir. Allah (cc) tarafından mübarek kılınan Beytül Makdis’i kurtarmak her Müslümanın vefa borcudur. Müslümanlar olarak Kudüs’ün kurtuluşu uğruna ödenecek her bedele hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.

6-Zenginlik ve servet, halkın arasında adalet ve hakkaniyetle dağıtılmalıdır.

Ülkenin gelir ve zenginlikleri tüm fertlerin ortak hakkıdır. Elit zümrelerin zenginliklerini artırdıkları, öte taraftan mazlumların kuru ekmeğe muhtaç bırakıldığı toplumların sulh içinde birlikteliklerini devam ettirmesi mümkün değildir. “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf suresi 31. Ayeti) ilahi fermanı adil ekonomik sistemin can damarıdır. Her maaş ve ücretin, zaruri ve asgari ihtiyaçların karşılanmasına yetecek miktarda olmalıdır. İnanıyoruz ki Hz. Ali’nin (r.a) buyurduğu gibi “Dünyanın herhangi bir yerinde bir lokma ekmeğe muhtaç biri varsa, mutlaka başka bir köşesinde ihtiyacından fazla tüketen veya stoklayan birileri vardır.” Beşeri sistemlerin vaadettikleri hürriyet, refah ve eşitlik gelmedi. Fakirler daha fakirleşti, insanlar artık kendi memleketlerinde bile hürriyetten mahrum kaldı. Eşitlik ise onların memleketinde bile yok, hırsızlık ve gasbın akla gelmedik yöntemlerini keşfedip, talanlarını artırdılar.

Öyleyse, bütün dünyaya dayattıkları mevcut iktisadi sistem terk edilmeli; servetin sadece bir zümrenin arasında dolaşan bir devlet olmaktan çıktığı, israf ve zulmün olmadığı, hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, herkesin hakkına kavuştuğu faizsiz ve adil bir sisteme bir an önce geçilmelidir. (İLKHA)