Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında infaz indirimi düzenlemesine ilişkin açıklamalarda bulunan Av. Fatih Beyazıt ile Av. Hasan Bozdaş, bu düzenlemenin amacının mağduriyetlerin giderilmesini sağlamak olması gerektiğini söylediler.
"İnfaz düzenlemesi, ölümü göstererek toplumu sıtmaya razı etmektir"
Av. Fatih Beyazıt, "Yaklaşık olarak son bir yıldır infaz düzenlenmesi, toplum gündeminde tutulmaktadır. Kanımca bu husus planlı bir şekilde yapılmaktadır. Çünkü infaz düzenlemesi, ölümü göstererek toplumu sıtmaya razı etmektir. Bugün planlanan ve meclis gündemine gelen infaz düzenlemesi, cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak adına kişilerin lekelenmeme hakkının ihlal edilmesidir. Zira infaz düzenlemesiyle mahkûmiyet sona erse de, mahkûmiyete bağlı sonuçlar devam etmektedir. Örneğin ceza infaz kurumunda bulunan bir KHK mağduru, infaz düzenlemesiyle serbest kalabilir ancak bu kişinin artık görevine dönmesi mümkün olmayacaktır. Dolaysıyla bu düzenlemeyle mağdurlar, özgürlüğü ve mesleği arasında bir tercih yapma durumunda bırakıldığı için ikinci defa mağdur edilmektedir. Ya da genç yaşta evlendiği için ceza infaz kurumunda bulunan kişi serbest bırakılsa bile ömrünün sonuna kadar 'cinsel suçlu' lekesi ile yaşamaya mahkûm edilmekte, yaşadığı cezaevi mağduriyetinin yanında bir ömür boyu mağdur olmaya devam etmektedir. Bu mağduriyetlerin giderilebilmesi için infaz düzenlemesi değil, ceza kanunu düzenlemesi gerekmektedir. Ayrıca mahkûmiyetin tüm hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldıracak bir genel af ta mağduriyetler konusunda çözüm olarak gösterilebilir." dedi.
"Suçlar bu şekilde kategorize edilerek hazırlanan yasayla, bozulmuş toplumsal barış tesis edilemez"
Beyazıt, "İnfaz düzenlemesi, hastalığa yönelik geliştirilen bir tedavi değil, hamasi bir mantık ile hareket edilerek uygulanacak tedavinin bünyeye uygun tedavi olmasını arzulamaktan ibarettir. Bu düzenlenme nedeniyle daha sonra hastalıktan kaynaklı sorunların yanında, bir de yanlış tedaviden kaynaklı sorunlarla uğraşmak zorunda kalınacaktır. Zira bu düzenlemeye benzer düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sekiz defa yapılmasına rağmen, istenen ve arzulanan sonucu doğurmamış ve hastalıklı bünyeyi tedavi etmemiştir. İnfaz düzenlemesinde yapılan diğer vahim hata ise suçları kategorize ederek (Terör, Adam Öldürme, Uyuşturucu, Cinsel suçlar…) infaz düzenlemesi yapılmasıdır. Suçlar bu şekilde kategorize edilerek hazırlanan bir infaz yasasıyla bozulmuş toplumsal barış tesis edilemez. Örneğin, cinsel istismar suçlarını ele alacak olursak, gerçekten maddi olarak bu fiili işleyip ceza alanlar olduğu gibi, karşılıklı rıza ile evlendiği için şekli olarak bu suç kapsamına girip ceza almış olanlar da bulunmaktadır. Bu ikinci durumda bulunanların, hem hükümlünün eşi hem de varsa çocuğu mağdur durumundadır. Bu iki istismar suçu, aynı kefeye konularak tek bir kategoride değerlendirilemez. Bunun yapılması adalet sistemi açısından vahim bir hatadır." ifadelerini kullandı.
"Paketin amacı, cezaevlerinde bulunan kişi sayısını azaltmaktır"
Beyazıt, "Dolaysıyla hazırlanan infaz paketinin amacı, bozulan toplumsal barışı tesisi etmek veya mağduriyetleri gidermek değildir. Paketin amacı, Türkiye'nin ceza infaz kurumu kapasitesi 220 bin olmasına rağmen, ceza infaz kurumunda 300 bin kişi bulunması nedeniyle cezaevlerinde bulunan kişi sayısını azaltmaktır. Düzenlemeyle mağduriyet durumuna bakılmaksızın 80-100 bin kişi tahliye edilerek, cezaevindeki aşırı yoğunluğun azalması umulmaktadır." dedi.
"Her hâlükârda infaz indirimini faydalı buluyoruz"
Mahkûm ve mahkûm yakınları ile toplumun genelinde uzun süredir ceza indirimi veya af ile alakalı bir beklenti oluşturulduğunu belirten Av. Hasan Bozdaş, "Bu beklenti ciddi bir karşılık buldu. Son dönemde Coronavirus vakaları kapsamında alınan önlemlere istinaden de bir takım düzenlemeler bekleniyordu. Söz konusu infaz indirimi ile ilgili taslak acaba Coronavirus ile alakalı tedbir mahiyetinde mi getirildi yoksa önceden hükümetin üzerinde düşündüğü ve uzlaşı aradığı bir düzenleme miydi? Bunu merak ediyoruz. Her hâlükârda infaz indirimini faydalı buluyoruz. Cezaevlerinin doluluk oranının sınırları aştığını biliyoruz. Bu infaz indiriminin tüm mahkûmlara ve suçlara eşit ve adil bir şekilde yansıması gerekiyor. Önceki düzenlemelerin tamamında adli mahkûmlara öncelik tanınırken siyasi mahkûmlarla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmazken şu anda konuşulan düzenlemede biz tüm suçlara eşit ve adil bir muamele yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir kesimin infazı dörtte üç iken bir kesimin infazının bir bölü iki olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda eğer ceza infaz kurumlarının amacı rehabilitasyon ve bununla beraber de ıslahsa tüm mahkumların kazanılması gerekiyor. 28 Şubat yargılamaları ve bununla beraber derin karanlık yapıların uydurduğu terör örgütleri kapsamında pek çok insan haksız yere cezaevindeyken bu kişilerin bu kapsam dışında tutulması açıkçası hakkaniyete ve adalete aykırıdır." diye belirtti.
"Belli bir yaşın üzerinde bulunan mahkûmların cezalarını ev hapsinde geçirmesi gerek"
Bozdaş, "Hükümetin infaz indirimi düzenlemesini yaparken genel önleme kapsamına da çok ciddi şekilde dikkat etmesi gerekiyor. Şu anda infaz indirimi kapsamında bulunan suçların birçoğu genel kamu düzenini tehdit eden hırsızlık ve yağma gibi suçlardır. Bu bağlamda bu infaz indiriminden yararlanacak olan mahkûmların tekrardan bu suçları işlememesi ve kamu düzenini tehdit etmemesi gerekiyor ki aksi takdirde sürekli bir af ve infaz indirimi alışkanlığı suçluların üzerinden oluşmasın. Özellikle bu Coronavirus kapsamında alınacak önlemler bağlamında biz özellikle kronik hastalıkları bulunan ve belli bir yaşın üzerinde bulunan mahkûmların her ne suç işlemiş olurlarsa olsunlar muhakkak cezasını ev hapsinde geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
"Gerek yaş gerek hastalık sebebiyle cezaevlerinde ciddi bir analiz yapılmalıdır"
Cezaevlerinin kronik hastalıklara davetiye çıkardığını belirten Bozdaş, "Mevcut cezaevi koşulları zaten kronik hastalıkları oluşturmaya meyyalken bu kişilerin cezaevinde ağır koşullarda bulunması istedikleri şekilde tedavi olamaması veya sıhhatli bir şekilde gıda ihtiyacını karşılayamamasından bu kişilerin hastalıktan etkilenmesi diğer mahkûmlara göre çok daha olasıdır. Bu anlamda gerek yaş gerek hastalık sebebiyle cezaevlerinde ciddi bir analiz yapılarak bu tür mahkûmların muhakkak cezalarını ev hapsinde veya uygun görülecek başka infaz metotları biçiminde geçirmeleri gerekiyor." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)