Mustafa Karakaş/Doğruhaber
Hiç düşündük mü acaba AB üyesi bir ülke olsaydık yaşadığımız krizler hususunda AB bize ne tür yardım ederdi diye?
Bu soruya yanıt vermeden önce AB sevdamızın kronolojisini yazalım biraz.
Türkiye’nin başında –daha sonra idam edilecek olan- Adnan Menderes var. 31 Temmuz 1959'da o dönemki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olan Avrupa Birliğine ilk başvurumuzu yaptık.
12 Eylül 1963 tarihinde geçici ortaklık belgesi imzalandı.
Anlaşmaya imza atan dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Avrupa Birliği'ni, "Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser" olarak tanımlamıştı.
Antlaşmaya göre Türkiye-AET ortaklık ilişkisinin nihai hedefi Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliğiydi.
1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile birlikte artık "Geçiş Dönemi" koşulları başlamıştı. Türkiye koşulları yerine getirebilirse geçiş dönemi başlayacaktı.
1980’de darbe ile süreç askıya alınsa da 14 Nisan 1987 yılında Özal Hükümeti üyelik başvurusunda bulundu. Lakin komisyon daha yapacak çok şeyiniz var dercesine kabul edemeyeceklerini söyledi.
1 Ocak 1996 Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği imzalandı.
1999 yılında Türkiye resmen “aday” olarak kabul gördü. 40 yıl önce üyelik için başvuran Türkiye 1999 yılında aday olarak kabul edildi. Elbette bu üye olmak anlamına gelmiyordu.
Son yirmi yılda ise Katılım Ortaklığı Belgesi imzalandı, Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlandı, fasıllar açıldı, toplantılar yapıldı…
Peki 1959 yılından beri kapısında bekletildiğimiz AB’nin üyesi olsaydık ne olurdu.
Misal Suriyeli mülteciler konusunda AB bütün yükü paylaşır mıydı? Yoksa siz onları sınırlarınızda tutmaya çalışın biz de size zaman zaman para verelim mi derlerdi?
Türkiye’ye yıllarca –AB üyesi olmadığı halde- bunu yapmadılar mı?
Yunanistan’a hala bunu yapmıyorlar mı?
Peki Koronavirüs meselesinde acaba AB nasıl davranırdı?
İtalya’ya nasıl davrandıklarını söylemeye gerek var mı?
İtalya’nın yardım çığlıklarına zerre kadar kulak asmadılar. İtalyanlar abartıyor deyip, görmezden geldiler. Ta ki virüs kapılarına dayanıncaya kadar...
Aslında cumhuriyet öncesinde başlamış ve “asrileşirsek tüm sorunlarımız çözülür” ezberinin, iflası yaşadığı zamanlardayız.
AB üyesi ülkeler sınırlarını hem mültecilere hem de koronavirüse karşı sıkı sıkı korumaya çalışıyor.
Neredeyse tüm ülkeler ulusal sınırlarına çekildi.
Tüm karantina uygulamaları ulusal sınırlar içerisinde sürdürülüyor.
Mülteciler ve koronavirüs salgını AB’nin birleşik ve bütünleşik bir medeniyet kuramayacağını tüm dünyaya gösterdi.