2003 yılında 1. Ordu`da toplanan ve komutanlığını Çetin Doğan `ın yaptığı 162 kişilik ekip, enine boyuna darbeyi konuşmuş, o güne kadar yapılan en kapsamlı darbe planını hazırlamışlardı. Rahatsızlıkları ise milli iradenin 3 Kasım 2002`de AK Parti `yi iktidara getirmesiydi. Millete gerekli ders verilmeliydi.
Darbenin gerekçesi irtica olacaktı. Ancak hükümet iktidara geleli daha bir kaç ay olmuştu ve milleti darbeye inandıracak gerekçe yoktu.
Çetin Doğan her ne kadar darbe iddialarını yalanlamak için bunu söylese de seminerdeki konuşmalar cuntanın gerekçe üretmedeki maharetini gösteriyordu.
Balyoz Cuntası için semt adı bile müdahale için bir sebepti. Ancak dahası lazımdı ve şartların nasıl olgunlaştırılacağı adım adım hesaplandı. İlk olarak halk tahrik edilerek sokağa dökülecekti. Beyazıt ve Fatih Camiilerinin bombalanmasını öngören Çarşaf ve Sakal harekat planı bunun için hazırlandı.
Halk sokağa dökülecek ve kalabalık, cemaate karışmış kişiler tarafından kışlalara yönlendirilecekti. Cunta, EMASYA `yı gerekçe gösterecek ve anında hem de sert bir şekilde müdahale edecekti.
Oraj ve Suga planları ise kendi jetimizin düşürülmesi ve Edirne sınırında Yunanistan`la gerilimin tırmandırılmasını hedefliyordu. Yunanistanla gerilim, milliyetçi ve askeri duyguları kabartacak, cuntanın içeride yaptığı darbeye kimse ses çıkarmayacaktı.
Peki ordu içinden bir tepki olur muydu? Balyoz cuntası bunu da hesap etmiş, darbeye destek vermeyecek bütün subayları fişlemişti. Hedefteki bürokratlar ve sokağa dökülen halkla birlikte onların da yeri cezaeviydi.
O kadar çok tutuklama olacaktı ki kışlalar hatta stadlar bile cezaevine çevrilecekti.
Balyoz cuntası hedefe ulaşsaydı, bugün bütün bunları yaşamış ve yaşamaya devam ediyor olacaktık. 10. Ağır Ceza Mahkemesi işte böyle bir darbe girişimini yargıladı. Ve darbe artık Türkiye`de de ağır cezalık...