Adana'nın Seyhan ilçesi Mektep Eğitim ve Kültür Derneği konferans salonunda düzenlenen etkinlik, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlarken, HÜDA PAR Adana Kadın Kolları Başkanı Gülçin Dursun'un selamlama konuşması ile devam etti.

Geçmişten günümüze kadının rolünü ele alan Yazar ve Psikolojik Danışman Sümeyye Özbay, bir ülkeyi yıkmak isteyenlerin, eğitim sistemiyle aile düzenini hedef aldığını ve toplumdaki değerli kişileri değersiz hale getirdiğini ifade etti.

Bir kadının evde çocuklarına hizmet etmesinin kölelik olarak görüldüğünü belirten Özbay, "Aynı kadın, bir kafede ya da restoranda yemek yaptığında veyahut patronuna hizmet ettiğinde modern kadın olarak lanse ediliyor." dedi.

"İthal sözleşmelere ihtiyacımız yoktur"

İstanbul Sözleşmesini Avrupa menşeli bir anlaşma olduğunu ifade eden Özbay, "İstanbul Sözleşmesi, Avrupa'nın değerlerine, dini yapısına ve kültürüne yönelik hazırlanmış bir sözleşmedir. Bizler 80 milyondan fazla nüfusu olan bir ülke olarak, kendi inançlarımıza uygun bir sözleşme yazabilecek bir potansiyeldeyiz. Dolayısıyla bizim ithal sözleşmelere ihtiyacımız yoktur. Zaten İstanbul Sözleşmesi bizim kültürümüze uygun da değil. İstanbul Sözleşmesinin şiddeti önlediği savunuluyor. Ancak görüyoruz ki cinayetler, sözleşmenin imzalandığı 2011 yılından bu yana dört kat arttı." şeklinde konuştu.

İstanbul Sözleşmesi maddelerine göre, bir kadının şiddet gördüğünü söylemesi üzerine erkeklerin evinden ve çocuklarından uzaklaştırılabildiğini vurgulayan Özbay, "Hem de hiçbir araştırma ve delil olmaksızın erkeğe bu ceza veriliyor. Bu durum çözüm değil. Cinayetlerin büyük bir kısmına bakıldığında; erkeğin, evden uzaklaştırma cezası aldıktan sonra eşini öldürdüğünü görüyoruz. Boşanma sürecine girmiş eşlerin barışmasını yasaklayan bir sözleşme, toplumumuzun değerlerinden uzak bir sözleşmedir." ifadelerini kullandı.

Ev hanımlarının günlük işlerine değinen ve evli olan kadınlara seslenen HÜDA PAR Adana Yönetim Kurulu Üyesi Mine Turhan, "Sabah kalkıp kahvaltı hazırladınız, evi temizleyip çocuklarınızı okula, eşinizi ise işe uğurladınız, onların elbiselerini temizlediniz, akşama kadar ev işleri ve küçük çocuklarınız ile uğraşıp akşam yemeğini hazırladınız, eşiniz geldi onun sıkıntısını dinleyip ona ve çocuklarınıza psikolog oldunuz, çocuklarınızın ödevlerini yapmasını sağladınız, şimdi bunları yapan ev hanımları çalışmamış mı oluyor? Bu işleri yapan bir kadına, 'Çalışmıyor' diyebilmek ona yapılmış en büyük zulümdür." diye konuştu.

"Bugün kreşe bırakılan çocuklar, yarın huzurevlerine bırakılan anne babalar"

Çalışan annelerin kreş yardımı aldıklarını ancak evde çocuklarına bakan annelerin devlet tarafından maddi olarak desteklenmediğine işaret eden Turhan, "Biz HÜDA PAR olarak diyoruz ki; çocuğu olan kadına maddi destek sağlanmalı ve o anne nesil yetiştirebilmesi için desteklenmeli. Bakıcıya bırakılmış, annesinden ayrıldığı için psikolojik sorunlar yaşamış, aile sevgisinden uzak kalmış bir çocuk merhamet ve şefkatten yoksun büyüyor. Böyle bir nesil değil, sapasağlam bir nesil gereklidir. Hem devletten bu desteği alan kadınlar çalışmak zorunda kalmayacağı için, iş sahasında oluşacak boşluğu erkekler dolduracak ve bu da işsiz babaların istihdam edilmelerine vesile olacaktır. Birçok kadın geçim derdi nedeniyle, çocuğunu kreşe, kendisini de bir işte çalışmaya muhtaç bırakıyor. Kadının çalışmasına karşı değiliz fakat evinde çocuğuna bakmak isteyen annelere de destek sağlanmalı. Kreşe bırakılan çocuklar yarın huzurevine bırakılan anne babalar demektir." dedi.

"Kadın istihdam edilirken ailesinden koparılmasın"

Kadının istihdam edilmesinin ulusal bir ihtiyaç olduğunu ifade eden Turhan, "Kadın isteği dahilide iş sahasında bulunabilir. İdealleri doğrultusunda kadın, okuyabilir. Neden bir bayan doktorumuz olmasın. Hanımlar olarak bizler, bayan doktorları tercih ediyoruz. Bir bayan mühendisimiz neden olmasın. Ancak kadın istihdam edilirken, ailesinden ve çocuklarından koparılmayacağı şekilde istihdam edilmelidir." şeklinde konuştu. (İLKHA)