Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel dönüşü basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına, Suriye'nin İdlib kentindeki gelişmeler ve Moskova'da gerçekleştirilen zirveyle ilgili değerlendirmelerle başladı.

Avrupa Birliği'nin (AB) daha önce vizeler için verdiği sözleri de toplantı gündemine eklediğini belirten Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:

BRÜKSEL ZİRVESİNDE MASAYA YATIRILAN KONULAR
AB Başkanlarıyla yaptığımız görüşmede, Türkiye-AB ilişkilerini geniş bir perspektiften ele almamız gerektiğini söyledim. Bu bağlamda 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Mutabakatı'nın gözden geçirilerek güncellenmesi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, Schengen konusunun halledilmesi, müzakerelerin canlandırılması ve yeni fasılların açılması, mülteciler için vaat edilen 3+3 toplam 6 milyar euro fonun hızla aktarılması ve ilave fon temini konuları üzerinde durduk.

AB YAVAŞ HAREKET ETTİĞİNİ KABUL ETTİ
AB Başkanları, 18 Mart Mutabakatı çerçevesinde Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve AB’nin yavaş hareket ettiğini kabul ettiler. Bu süreci hızlandırmak için ortak bir çalışma yapılacak, teknik ve siyasi ekipler bir yol haritası çıkaracak. Türkiye tarafında Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, AB tarafında Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bu süreci yürütecek. 26 Mart’taki AB Liderler Zirvesi'ne kadar bu çalışmanın ilk ürünlerini vermesini öngörüyoruz. Tabii bunun için AB tarafının hızlı hareket etmesi gerekiyor. AB Başkanları bu yönde bir iradeye sahip. Umarım üye ülkeler de bu sürece destek verirler.

YOĞUN DİPLOMASİ YÜRÜTÜLÜYOR
İdlib’de yaşanan gelişmeler ve mülteci krizinin yeni boyutlara ulaşması üzerine kapsamlı bir diplomasi trafiği başlattık. Yoğun bir telefon diplomasisinin ardından AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Türkiye’ye geldi. Ardından İdlib’de geçici ateşkesi sağlamak amacıyla biz Moskova’ya gittik ve geçici ateşkesi sağladık.

MESELE MÜLTECİ MESELESİ DEĞİL
Bugün de hem İdlib’deki durumu hem de mülteci meselesini ele almak için Brüksel’e geldik. Fakat meseleyi sadece bu iki konudan ibaret görmüyoruz. Bu yüzden kapsamlı bir hazırlık yaptık. Hem NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hem de AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu güvenlik tehditlerini ele aldık.

NATO'DAN OLUMLU ADIM BEKLİYORUZ
NATO ve AB ilişkilerimizi nasıl güçlendirebiliriz diye müzakerelerde bulunduk. Burada hem NATO’nun hem de AB’nin üzerine düşen görevlerin olduğunu muhataplarımıza ilettik. 28 Şubat’ta NATO’yu acil toplantıya çağırdık ve taleplerimizi resmi olarak ilettik. 11 Mart Çarşamba günü yapılacak NATO toplantısından, olumlu bir netice çıkmasını bekliyoruz.

TÜRKİYE KAPILARI DAHA NE KADAR AÇIK BIRAKACAK
Temenni ederim ki aynı durum devam etmez. Biz kendilerine açık açık bunların hepsini bu akşam söyledik. Sayın Charles Michel ve Sayın Ursula von der Leyen, ikili olarak beraberdi. Mevlüt Bey’le birlikte dörtlü çalışma yaptık ve bu çalışmayı yaptıktan sonra da dedik ki 'Bakın, 1963’ten bu yana biz Avrupa Birliği'nde resmi müracaatını yapmış, kapıda bekleyen bir ülkeyiz. Türkiye’ye bunu reva görürken, Hırvatistan şu an dönem başkanı, bakın nerden nereye gelmiş. Bunlar dönem başkanı oldu, biz şu anda hep müzakere içindeyiz. Böyle bir durumdayız. Bunun sebebi nedir? Türkiye gibi bir ülkeye yaptığınız çifte standart uygulamaktır. Açık ve net bir şey söyleyeyim, eğer hakikaten farklı bir şey düşünüyorsanız bunları da söyleyin.

MART AYINDA ZİRVE OLACAK
Biz bu akşam aramızda yaptığımız müzakereyi de iyi niyetlilikle taşıyalım ve vakit kaybetmeden bu aradaki diyalogu, zinciri koparan konuları ortadan kaldıralım. Bakın ben Dışişleri Bakanımı görevlendiriyorum. O yanına birkaç uzmanını da almak suretiyle, bütün bu konularda siz de uzmanlarıyla beraber kimi görevlendiriyorsanız görevlendirin.' Bunu da Borrell’e söyledim. 'Bu çalışma başlasın ve biz bu işten yıl sonuna kadar artık bir netice alalım.' dedik. Onlar da konuya olumlu yaklaştı ve mart ayının 26’sında bir zirve olacak. Temenni ederim ki o zirveye kadar arkadaşlarımız bir mesafe alırlar ve o zirvede de bu konular masaya yatırılır.

YUNANİSTAN'A KAPILARI AÇMA ÇAĞRISI
Bir defa Yunanistan önce uluslararası hukuku bilmiyor. Bu konularda Sayın Miçotakis, maalesef çok geri kalmış bir konumda. Kendisinin önce uluslararası hukuku öğrenmesi lazım. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni bir okuması lazım. Sınır hattında takındıkları tavrın bir cinayet olduğunu bilmeleri lazım. Bunların sınırda öldürdükleri 4-5 tane mülteci var. Bunların hesabını soracağız. Bunu orada bırakmayacağız. Aynı şekilde o çırılçıplak soydukları insanları, bütün o resimleriyle, bu seneki Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında bunların gözlerinin önüne sereceğiz.

SINIRLARI TELLERLE ÇEVİRİYORLAR
Şimdi bunlar yetmezmiş gibi bütün sınırlarını keskin tellerle çeviriyorlar. Fakat tabii bizim artık bu kapıları kapatma gibi bir düşüncemiz yok. Yunanistan’a teklifimdir; kapılarını açsın. Bu insanlar Yunanistan’da kalıcı değil. Yunanistan’dan Avrupa’nın diğer ülkelerine geçip gitsinler. Sen geçip gitsin diyemiyorsun, ondan sonra faturayı Türkiye’ye kesiyorsun. Biz adil, insancıl paylaşım diyoruz. Siz bütün yükü Türkiye’ye yıkmaya gelince yıkıyorsunuz ama desteğe gelince destek vermeyeceksiniz! Kusura bakmayın.

AB VADETTİĞİ ŞARTLARI YERİNE GETİRİRSE...
Ancak Avrupa Birliği bize vadettiği bu şartları yerine getirirse biz de gereğini tabi gerçekleştiririz. Nedir bu? 2 ona 2 bize, 1 ona 1 bize. Adil, insani paylaşım dedik. Bunları yaparız. Ama bunlar mesela bu vize olayında Latin Amerika ülkelerine bile kalkıyorlar her şeyi veriyorlar; Balkanlara veriyorlar, Ukrayna’ya veriyorlar ancak Türkiye gibi bir ülkeye maalesef vize uygulamasını hala kaldırmıyorlar.

PATRİOTLAR...

İspanyolların bizde bulunan Patriot’ları şu anda NATO’nun bizim için görevlendirdiği pakettir. Bu gündeme geldi. Ancak ilave bir paket konusu gündeme gelmedi. S-400 konusunda da Stoltenberg’in kanaati bellidir; 'Üyelerimizin kendi tercihidir. Biz onlara niye onu, niye şunu gibi bir tercih baskısı yapmayız, yapamayız.' Ama Patriot konusunda da bildiğiniz gibi biz Amerika’ya şu teklifi de yaptık; 'Eğer verecekseniz siz de bize Patriot verin. Biz sizden de Patriot alırız.' Ancak S-400 konusunda tabi onlar da epeyce yumuşadılar, 'S-400’leri devreye almayacağınıza dair bize söz verin' noktasına geldiler.

ESAD'IN ATEŞKESİ İHLAL ETTİĞİ İDDİALARI
Tabii şu anda İdlib’de Pantsir’ler var. Libya’da da var. İdlib’de biz 8 Pantsir’i SİHA’larla yok ettik. Bunlar tabii fiyatları da çok yüklü ve önemli hava savunma sistemleri.
Şu an geçici bir ateşkes de olsa süreç iyi gidiyor, 4 günü doldurduk. Temennim odur ki bu şekilde devam eder ve bu kalıcı bir ateşkese de dönüşür.

Bu arada tabii biz İdlib’in kuzeyinde briket barakalar konusunda çalışmalarımızı hızla devam ettiriyoruz. Sınırımızdan 25-30 kilometre derinlikte oralarda güvenli bölge oluşturmak suretiyle briket barakaları yapıyoruz. Şu an 1.500 kadar yapıldı. Bunlarla beraber İdlib’deki insanları buralara peyderpey yerleştireceğiz. Bu barakaların zeminine tahta döşüyoruz ve konforunu artırmaya gayret gösteriyoruz. Tabii bununla birlikte ateşkesin ardından güneyden kuzeye İdlib’e yavaş yavaş dönüşler de başladı.

SURİYE'NİN KUZEYİNE AB İLE ABD DESTEK VERECEK Mİ
Güvenli bölge farklı. Gerek Obama ile gerekse Trump ile yaptığımız görüşmelerin neticesindeki güvenli bölge... Bunu Obama yerine getirmedi ama Trump bunu çok dillendirdi. Dillendirmesine rağmen Trump da bununla ilgili adımı maalesef atmadı, atamadı. Hatta daha sonra daha ileri gitti ve dedi ki 'Ben askerimi çekeceğim' Bir hareketlenme oldu, fakat o da yürümedi. En son geçen hafta yaptığımız görüşmede 'Ben artık burada askerimi tutmayacağım, ben burada büyük harcamalar yapmak istemiyorum ve askerimi çekeceğim.' dedi. Şimdi biz bekliyoruz. Bize verdiği son mesaj bu şekilde.

PETROLÜ SÖMÜRÜYORLAR
Tabii bizim için şurası çok önemli; Kamışlı petrol rezervlerinin olduğu bir yer. Petrol rezervinin olduğu diğer yer Deyrizor. Burada teröristler kaynağı sömürüyor. Buranın üzerinde Amerika’nın da planı var. Kamışlı üzerinde de Putin’in bir planı var. Ben Sayın Putin’e şu teklifi yaptım; 'Buradan elde edilen petroller yardımıyla, biz işin müteahhitlik tarafını yaparız, eğer mali noktada destek verirseniz, gelin bu yıkılmış olan Suriye’yi ayağa kaldıralım.' Putin de 'Olabilir' dedi. Eğer burada böyle bir adım atılabilirse hatta aynı teklifi Trump’a da yapabilirim. Buradan bu teröristler nemalanacağına -çünkü zaten aldıkları, çıkardıkları petrol işlenmiş petrol değil, yani kalite yok ama alınır ve işlenir hale gelirse- buralardan gelecek imkanla Suriye’yi yeniden imar etme şansımız doğar. Bu da Suriye’nin birliğine, bütünlüğüne kimin sahip çıkma, kimin el koyma isteği içinde olduğunu ortaya çıkarır.

KILIÇDAROĞLU'NUN SÖZLERİ
Bay Kemal, bir defa ne Milli Savunma Bakanlığımızı tanıyor ne TSK’yı tanıyor. Buralardan cahil kalmış birisi. Bir defa TSK’nın yapısı bellidir. 2014 itibarıyla Avrupa Birliği çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Milli Savunma Bakanlığına bağlanma süreci vardır. Tabii bu yerine getirilmemiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Milli Savunma Bakanlığı mevcut şekle dönüştükten sonra da TSK Milli Savunma Bakanlığımıza bağlanmıştır ve şu anda da faaliyetlerini bu şekilde yürütmektedir. Kuvvet Komutanları ise Genelkurmay Başkanımıza bağlıdır. Herhangi bir değişiklik söz konusu değildir ve Genelkurmay Başkanımız aynı temsil kabiliyetine sahiptir. Gerektiğinde ABD Genelkurmay Başkanı ile de Rusya Genelkurmay Başkanı ile de görüşme yapmaktadır. Yine katılması gerekli olan uluslararası toplantılara -örneğin NATO toplantıları- o katılmaktadır.

BU ADAM HİÇBİRİNİ TAKİP ETMİYOR
Bu adam bunların hiçbirini takip etmiyor. Nerede, ne oluyor, ne bitiyor, kim, nerede haberi yok; çünkü derdi başka. Bütün derdi, acaba biz ülkenin kurumsal yapılarıyla nasıl oynarız, bunları nasıl yıpratırız! Bunu gerek parlamentodaki çalışmalarda gerek bakanlarımıza olan saldırılarda görüyoruz.

Düşünün; bu ülkenin bakanının parlamentoya girmesini engelleme gayretlerine varıncaya kadar edep dışı hareketler yapıyor. Niçin geliyor o bakanlar oraya? Parlamentoyu bilgilendirmek için geliyor. Parlamentoyu bilgilendirmek için gelen bakanlara 'Neden geldi bunlar?' diyecek kadar ileri gidiyor. Bu kadar hadsizlik olabilir mi! Daha sonra Meclis Başkanımızın tekrar daveti ile arkadaşlarımız içeri giriyor. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamento tarihinde olan şeyler değil. Neymiş, milletvekili değilmiş! Vekil değiller ama ülkenin bakanı ve parlamentonun, Meclis Başkanı'nın daveti üzerine geliyorlar. Mevcut gelişmeler sebebiyle parlamentoyu bilgilendirmek için buraya geliyorlar. Bu işin bir boyutu.

HSK'YA YAPTIĞI YAKIŞTIRMA
İkinci boyutu ise HSK’ya yaptığı yakıştırma… Sen bu tür yakıştırmaları yaparsan, tabii HSK da yargı da seninle ilgili olarak gerekli neyse o muameleyi yapacaktır. Bana göre geç bile kalıyorlar. Anayasa'nın hakim maddesine göre, bırakın hakareti ima bile edemezsin. Bunlar imanın ötesine geçip hakaret ediyorlar. Söylenmesi gereken çok şey var ama bu zatı çok da muhatap almak istemiyorum.

KORONAVİRÜS AÇIKLAMASI
Bugün itibarıyla koronovirüsle ilgili dünya genelinde toplam vaka sayısı 114 bin 456’ya, ölü sayısı da 4 bin 27 ulaşmış durumda. Dolayısıyla küresel bir salgından, küresel bir halk sağlığı sorunundan bahsediyoruz. Hamdolsun ülkemizde şu ana kadar tespit edilen bir koronavirüs vakası bulunmuyor. Salgın belirginleştiği andan itibaren erken bir dönemde hiç tereddüt etmeden bütün tedbirlerimizi kararlı bir şekilde uygulamaya koyduk. Şu an 114 ülkede görülen bu salgının Türkiye’de görülmemiş olması, aldığımız önlemlerin ne kadar yerinde olduğunu ortaya koyuyor. Başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere bütün kurumlarımızla belirlediğimiz önlemleri uygulamaya hassasiyetle ve sıkı bir şekilde devam edeceğiz. Tabii bu noktada alınacak kişisel tedbirler de çok büyük önem arz ediyor.

KORONAVİRÜS İKMALİNDE İYİYİZ
Koronavirüse yönelik altyapı ve ön hazırlıklarımızı iyi yaptık. Sağlık tesislerimiz zaten bu konuda tartışılmaz. Bununla ilgili de ön hazırlıklarımız var. Koronavirüse yönelik bütün malzemelerin ikmalinde iyiyiz. Bu malzemelerin üretimini de ülkemizde yapar hale geldik. Ama maalesef ahlaksızlar da yok değil.

Onlar da bunu fırsata dönüştürmek suretiyle bakıyorsunuz ihracatta olsun, iç piyasada olsun, yüksek fiyatlarla bunları satmaya çalışıyorlar. Bu konuda İçişleri Bakanlığımızın maskelerle ilgili kesin tedbirleri var. Aynı şekilde Ticaret Bakanlığımızın aldığı tedbirler var. Bütün hepsinden öte sağlık tesislerimizin bu noktadaki çalışmaları ileri derecede. Şehir hastanelerimiz, devlet hastanelerimiz, eğitim araştırma hastanelerimiz, hepsinde anında müdahale edecek şekilde bu işlerin önlemi alınıyor.

TEMMUZ AYI ÇOK ÖNEMLİ
Turizm noktasında da Kültür ve Turizm Bakanımız, bu noktada uluslararası zemini de iyi okuyan bir arkadaşımız. Temmuza kadar gelişmeler çok önemli. Haziran, temmuz inşallah bu konuda toparlanma ayı olur ve hızla yükseliriz. Çünkü altyapımız buna çok müsait.

RUS MEDYASININ VERDİĞİ GÖRÜNTÜLER
Her ülkenin medyasında maalesef bu tür fevri örnekler yer alabiliyor. Ancak Türkiye ve Rusya ilişkileri bu tür medyatik manipülasyonlara kurban edilemez. Arkadaşlarımız konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüştüler. Herhangi bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, kendilerinin de bu tutumdan ciddi manada rahatsız olduklarını ifade ettiler. Rutin bir sürecin bile birilerince manipüle edilerek farklı noktalara çekilmeye çalışılması buradaki kötü niyeti gösteriyor aslında. Nitekim bizim medyaya görüntü vereceğimiz Putin’in çalışma ofisi bir uçta, biz ise öbür uçtan geliyoruz. O bu uçtan çıkana kadar, biz de bulunduğumuz yerden çıkana kadar buluşma noktası gibi orta noktada buluşuyoruz. Bazıları da buradan art niyetli çıkarımlar yapmaya çalışıyorlar. Sayın Putin, bizi arabaya kadar uğurladı. Tabii niyet kötü olunca bunu yazmıyorlar, göstermiyorlar."