İstanbul / AA / Cansu Körkem / ANALİZ
Tam olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığı hâlâ bilinmeyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını Aralık ayı başında Çin’in Vuhan şehrinde Li Wenliang isimli bir doktorun aynı şikâyetlere sahip birkaç hastada gözlemlediği bir durumu fark etmesiyle gündeme geldi. Hastaların muayenesinden sonra Doktor Li teşhis ettiği ancak adını koyamadığı virüsü Çin’in mesajlaşma uygulaması Wechat üzerinden doktor arkadaşlarının olduğu grupta paylaşınca olaylar patlak verdi.
(ANALİZİ SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ:)
Çinli yetkililer yazışmadan iki gün sonra Doktor Li’yi “halk arasında paniğe yol açacak asılsız bilgiler paylaştığı” gerekçesiyle gözaltına aldı ve tutukluluk sürecinde bir daha bu davranışını tekrarlamaması, aksi halde ağır yaptırımlara maruz kalacağı hususunda bir belge imzalattı.
İran, İtalya ve Güney Kore günlük vaka sayısı artışında Çin’i geride bıraktı; özellikle İran’daki can kayıpları, ölüm oranları bakımından ilk sırada yer alıyor.
Olay, yetkililere hatıralarda hâlâ taze olan Sars virüsünü hatırlatmıştı. 2002 Kasım ayında yine Çin’de salgın haline gelen Sars virüsü nedeniyle dünya genelinde 800 kişi hayatını kaybetmişti. Sars gibi insandan insana çok kolay bulaşabilen bu virüsün yayılacağı ihtimali bile insanların paniğe kapılması için yeterliydi. Üstelik virüsün Çin’in Hubey eyaletinin 11 milyon nüfuslu başkenti Vuhan’da ortaya çıkması ise olayı daha farklı boyutlara taşıyabilirdi; ki korkulan oldu. Çinli yetkililer Aralık başında ortaya çıkan virüs hakkında daha detaylı incelemelerde bulunabilmesi için 8 kişilik uzman bir ekibi Vuhan’a yolladı. Uzmanlar kısa sürede virüsün varlığını teyit eden bir raporu yetkililere sundu. Çinli yetkililer bu kez de virüsün halk arasında ciddi paniğe yol açacağı endişesiyle kendi ekibini gözetim altına aldı. Yöneticilerin panik altında aldığı bu kritik kararlar aslında ciddi zararlarla neden oldu. Virüs 21 Ocak-3 Şubat arasında kutlanan (Çin’in en önemli bayramlarından biri olan) Yeni Yıl Bayramı’na denk gelmişti. Koronavirüs salgınının böyle kritik bir zamanda ortaya çıkmasının, çözüme yönelik kolay karar alınamamasında önemli rol oynadığı ifade edilebilir.
Çin yönetimi kritik anlarda karar almakta zorlandı
Çin aslında çok fazla “fay hattına” sahip bir ülke ve son dönemlerde Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Tayvan, Hong Kong gibi yerlerdeki sorunlarla uğraşıyordu. Bunların yanı sıra ABD ile girdiği ticaret savaşı da Çin’e çok zor dönemler yaşattı. Şimdiyse çok hızlı yayılan ve Çin’in birçok kentini neredeyse hapishaneye çeviren bir salgınla mücadele ediliyor. Milyonlarca insan karantinaya alındı, üretim neredeyse durdu, salgının oluşturduğu panik Çin’deki gündelik hayatı deyim yerindeyse felç etti. Üstelik Çin yönetiminin olayın başlarında ihmalkâr davrandığını düşünen halk, yönetime karşı hem şüphe hem de öfke duymaya başladı.
Virüsle mücadele etmek zorunda kalan birçok ülke, sağlık ve ekonomi kapasitesi bakımından yetersiz ve bu mücadelede ne kadar başarılı olabilecekleri büyük bir soru işareti.
Bu süreçte geç alınan kararlar hem ekonomik zararlar hem de can kayıplarıyla ödenen ağır bir bedele yol açtı. Bunun neden olduğu kötü gidişat, sert uygulamalarla durdurulmaya çalışıldı. Çinli yetkililer belki de olayların bu noktaya varacağını tahmin edemediler. Halkı uyaranları susturmaya çalışarak olayın geçiştirileceğini düşündüler. Fakat ne bahsi geçen doktorun susturulması ne de 8 uzmanın söylediklerine rağmen geç atılan adımlar durumu kurtarmaya yetti.
Olayın duyulmasının ardından, Doktor Li hastalarda keşfettiği virüs için mücadele verirken yaşamını kaybetti. Li’nin mücadelesinden son derece etkilenen Çin halkı, olayın üstünün kapatılmaya çalışılması, halkın zamanında bilgilendirilmemesi ve zamanında önlem alınamaması gibi sebepleri de gerekçe göstererek sosyal medyada hükümete ciddi bir tepki gösterdi. Bir anda halk kahramanı olan Doktor Li’nin maskeli fotoğrafı bu süreçte sembol halini aldı. Çin halkı haftalarca Li’nin fotoğrafına ek olarak “İnsanların şarkı söyleyişini duyuyor musunuz?” şarkısını paylaşarak yetkililere seslerini duyurmaya çalıştı. Birçok projeyle halkına müreffeh bir toplum vaat eden hükümet, kriz yönetimi konusunda halkın beklentilerine cevap vermekte gecikmişti.
Alınan önlemler tepkileri yatıştırdı
Hızla yayılmaya başlayan virüsün kaynağı hâlâ bilinmiyor. Virüsün Vuhan’daki Huanan deniz ürünleri toptancı pazarında ortaya çıktığı söylenmesine rağmen, Vuhan Belediyesi şu açıklamayı yaptı: “Virüs 8 Aralık'ta tespit edilmiş ve bilinen ilk yeni tip koronavirüs vakasında hasta taburcu edilmiştir. Üstelik bu kişi Vuhan'daki söz konusu pazara hiç gitmemiştir”. Vuhan Parti Sekreteri Ma Guaçiang ise “Suçluluk ve utanç duyuyorum. Eğer daha erken tedbirler alsaydık, şimdi durum daha iyi olabilirdi. Daha önce böylesine zor bir durumla karşılaşmadım, görünmez bir düşmanla savaşıyoruz” dedi. Sarf edilen bu sözler, halkın verdiği tepkinin bir bakıma yerinde bir sitem olduğunu da kanıtlar nitelikte.
Nereden çıktığı dahi tam olarak bilinemeyen bu virüsle savaş hem halk hem de yetkililer için hiç de kolay olmuyor. Halkın yetkililerden beklentilerinin artması üzerine, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, olayda ihmali olduğu düşünülen ve zafiyeti bulunan birçok kişiyi görevden aldı. Bunların arasında Çin Komünist Partisi’nden (ÇKP) Ciang Çaoliang, Vuhan Parti Sekreteri Ma Guaçiang’ın yanı sıra Hubey Sağlık Komisyonu Parti Sekreteri ve Vuhan Kızılhaç Derneği başkan yardımcısı da bulunuyordu. Ardı ardına gelen bu tasfiyeler, virüs için yapılan yeni hastaneler ve alınan detaylı önlemler, halkın verdiği tepkiyi bir nebze de olsa yatıştırdı.
Öte yandan, Çin Halk Bankası (Merkez Bankası) virüsle mücadelede finansal tedbirleri de elden bırakmadı. Hubey eyaletindeki bankalara fon aktarılarak virüs için gerekli malzeme tedariki yapacak işletmelere düşük faizli krediler sağlandı. Üniversitelerde eğitimler kısa süreliğine ertelense de internet üzerinden çevrimiçi dersler başlatıldı. Küçük ölçekli iş yerlerinin işleyişini desteklemek için 10 gün içinde 600 kanun çıkarıldı. Çin’in aldığı bu önlemler hem virüsün yayılmasının ciddi oranda yavaşlamasını sağladı hem de halkın Çin yönetimine olan güvenini yeniden tesis etti.
Çin’e yönelik aşırı tedbirler
Virüs vakalarına Çin sınırlarının dışında da rastlanması ve olayın küresel bir salgına dönüşme ihtimali, birçok ülkenin Çin’e yönelik tedbirler almasına neden oldu. Türkiye de dahil birçok ülke Çin’e yönelik uçuşlarını karşılıklı olarak iptal etti. Diğer taraftan, Çin’e ilk yardım gönderen ülkelerden biri de 1937’de gerçekleştirilen Nanking katliamında 300 bin Çinlinin ölmesine sebep olan Japonya oldu. Japonya Vuhan'a yardım için Çin’e 1 milyon maske bağışladı. Yardım gönderen bir diğer ülke ise Türkiye’ydi. Türkiye, vatandaşlarını tahliye etmek için gönderdiği uçağı tıbbî yardım malzemeleriyle doldurdu ve Vuhan’a ulaştırdı. Kendi vatandaşına sahip çıkan Türkiye, Çin halkına yardım elini uzatmaktan da geri kalmamıştı. Öte yandan Çin Dışişleri sözcüsü ABD’nin herhangi bir şekilde kendilerine yardım etmediğini, buna karşın Çin’den personelini çeken ilk ülke olduğunu duyurdu. ABD’nin bu tutumu, ticaret savaşlarında aradığı fırsatı koronavirüs salgını sayesinde elde ettiği şeklinde yorumlara neden oldu.
Uçuşların iptal edilmesi başta olmak üzere, Çin bazı ülkelerin aldığı tedbirlere tepki göstererek bu ülkelerin önlemlerini aşırı bulduğunu ifade etmişti. Yaklaşık 50 yabancı havayolu şirketi Çin’e yönelik uçuşlarını durdurdu. Fakat özellikle İran’a salgının bulaşması ve bunun trajik bir hal alması, bu ülkelerin aldığı önlemlerde ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Zira İran, Çin uçuşlarını Mart ayına kadar devam ettirmişti.
Koronavirüs salgınının 30’dan fazla ülkede görülmesinin ardından, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) koronavirüs için risk değerlendirmesini küresel düzeyde "çok yüksek" seviyesine çıkardı. DSÖ tüm dünyanın Çin’in aldığı önlemlerden öğrenebileceği şeyler olduğunu ve bunların diğer ülkelerde de uygulanması gerektiğini duyurdu.
Çin şüphesiz ki sadece virüsü kontrol etme açısından değil, aynı zamanda ekonomik olarak da zor bir dönemden geçiyor. Salgının Çin’e maliyeti şu ana kadar 200 milyar dolara yaklaşmış durumda. Ocak ve Şubat ayları için tüketici harcamalarındaki kayıp 60 milyar doları buldu. Salgının küresel ekonomi üzerinde de çok büyük etkilerinin olacağı öngörülüyor. Küresel ekonomideki kaybın 1,1 trilyon dolara yaklaştığı tahmin ediliyor. OECD’nin son olarak açıkladığı ara dönem ekonomik görünüm raporunda, koronavirüs endişesiyle küresel ekonomik büyüme tahmini, 2020 için 0,5 puan düşürülerek yüzde 2,4'e çekildi.
Sonuç olarak, virüsün başta Çin olmak üzere tüm dünyaya ciddi maliyetleri olacak. Çin krizi yönetmekte oldukça başarılı bir performans sergiliyor; fakat salgın halihazırda birçok ülkeye ulaşmış durumda. İran, İtalya ve Güney Kore günlük vaka sayısı artışında Çin’i geride bıraktı. Özellikle İran’daki can kayıpları, ölüm oranları bakımından ilk sırada yer alıyor. Koronavirüs salgını nedeniyle İran’da sadece 10 günde ortaya çıkan tablo içler acısı. Devletin üst düzey yetkilileri bile virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Çin’de durum günden güne düzeliyor, fakat dünyanın diğer ülkeleri bu salgınla yeni yeni yüzleşiyor. Virüs o kadar hızlı yayılıyor ki önlem için alınan tüm tedbirler yetersiz kalıyor. Üstelik virüsle mücadele etmek zorunda kalan birçok ülke, sağlık ve ekonomi kapasitesi bakımından yetersizken, bu mücadelede ne kadar başarılı olabilecekleri büyük bir soru işareti olarak gündemdeki yerini koruyor.
***Kaynak: Bu analiz “AA”dan alıntıdır. Tüm “alıntı analizler” gibi yazıdaki ifadeler ve görüşler sahibine aittir.