İslam tarihi ve Selahaddin Eyyubi ile ilgili çok sayıda esere imza atan Eğitimci-Yazar Dr. Abdulkadir Turan, tarihte büyük yere sahip olan Napolyon ve Fatih Sultan Mehmet gibi isimlerin dahi hayranlıkla bahsettiği büyük İslam komutanı Selahaddin-i Eyyubi'nin hayatı ve mücadelesini İLKHA muhabirine anlattı.

Selahaddin-i Eyyubi'nin Mehmet Akif Ersoy'un ifadesiyle doğunun en sevilen komutanlarından olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Turan, "Raşid halifelerden sonra en çok sevilen şahsiyet kimdir? denilse belki akla gelecek ilk kişi Selahaddin-i Eyyubi'dir. Bu konuda şanı ancak Ömer bin Abdülaziz ile kıyaslanabilir. Bu kadar değer görmüş bir şahsiyettir." dedi.

Selahaddin'in aslen Erbil Kürtlerinden olduğunu ancak ailesinin Kafkasya'ya geçerek Gürcülere karşı cihad ettiklerini belirten Turan, cihadın bitmesiyle Bağdat'ın Tikrit bölgesine yerleştiklerini ve Selahaddin-i Eyyubi'nin miladi 1138 yılında burada dünyaya geldiğini söyledi.

Ailesinin züht ve takvasıyla tanınmış tasavvuf ehli ve Şafii mezhebine mutlak bağlı olan bir aile olduğunu söyleyen Turan, bazı sorunlar sebebiyle dostları olan Musul Atabeyi İmaduddin Zengi'nin katkılarıyla Lübnan'a yerleştirildiklerini ifade etti.

 

"Şerkuh, Şafii mezhebine bağlı olmasına rağmen ilk kez Hanefi ve Şafiilerin aynı anda ders gördükleri medreseler açıyor"

Turan, "Lübnan'ın bir özelliği Haçlı sınırı olmasıydı. Yani aile uç tarafa yerleştirilmişti. Uca yerleştirilen aileler gazi ailelerdi. Oraya yerleştirildikten sonra Şerkuh ve Necmeddin Eyyub (Selahaddin-i Eyyubi'nin babası) haçlılarla cihad ediyorlar. Selahaddin de cihat içerisinde yetişiyor. Yetiştirilmek üzere aileye teslim edilen gençlerden birisi de İmaduddin Zengi'nin oğlu Nureddin Zengi'dir. Nureddin, Selahaddin'den 20 yaş büyüktür. Nureddin Zengi, Şerkuh ve Necmeddin'in yanında yetişirken Selahaddin-i Eyyubi de Nureddin'in ağabeyliğinde yetişiyor. Bu ekip bir bütün olarak birbirlerini yetiştiriyor. Büyük ihtimalle aynı zamanda bir cemaat gibi birbirlerine bağlıdırlar. Musullu zahitlerden Mola Ömer ile yakın bir bağları vardır. Şerkuh Nureddin Zengi'nin yanında büyük bir mücahit olarak yetişiyor. Hem Haçlılara ağır yenilgiler tattırıyor hem de hâkim olduğu bölgelerde medreseler, ribatlar yapıyor. Şerkuh, Şafii mezhebine bağlı olmasına rağmen ilk kez Hanefi ve Şafiilerin aynı anda ders gördükleri medreseler açıyor. Bu da ailenin ne kadar bilge olduğunu gösteriyor." diye konuştu.

"Selahaddin-i Eyyubi Mısır'da adeta Hazreti Ömer devrini yeniden inşa ediyor"

Selahaddin-i Eyyubi'nin hadis, fıkıh, Kur'an ilimleri ve diğer ilimleri öğrendiğini vurgulayan Turan, "Babası Şam'a geçtiğinde Selahaddin amcası Nureddin Zengi'nin yanında yer alıyor. Henüz ergenlik çağında bir genç olmasına rağmen doğrudan cihat saflarında yer alıyor. Bu ekip çok tertipli, çok kıymetli bir ekiptir. Gençleri asla doğrudan cihada katmıyorlar. Onların İslami ve idari ilimleri öğrenmelerini bekliyorlar. Selahaddin, çağı geldiğinde amcası ile beraber 3 kez Mısır seferine katılıyor. Amcası Mısır'a hâkim oluyor. Selahaddin orada büyük bir İslam komutanı olarak ortaya çıkıyor. Hem amcası hem de Nureddin'in gözünde değeri büyüyor. Hatta Nureddin'in özel ısrarıyla adeta bir öğrencisi gibi bu seferlere katılıyor. Amcasının Mısır'da üç ay vezirlik yapmasından sonra vefat etmesiyle Fakih İsa El-Hakkâri'nin (Rahmetullahi Aleyh) katkısıyla sultan oluyor. Vezir olduktan hemen sonra Mısır'ın en büyük zindanını kapatıp medreseye çeviriyor. Yine Nil nehrine nazır en büyük köşkü de medreseye çeviriyor. Mısır'da öncelikle bir ilim devrimi yapıyor. Sonra bir adalet devrimi yapıyor. Mahkemeler kurup halkın sorunlarını dinliyor. Gayri İslami vergileri halkın sırtından kaldırıyor. Orada adeta Hazreti Ömer devrini yeniden inşa ediyor. Nureddin Zengi'nin vefatının ardından İran sınırından Libya'ya, Yemen'e kadar hâkim oluyor." şeklinde konuştu.

"Selahaddin, güzel ahlak üzerine 'Hıttın Savaşı'nı kazanır ve peşinden de Kudüs'ü fetheder"

Turan, "Selahaddin çok bilge, öfkesine hâkim olan bir adamdı. Kim ne derse desin ister lafzen hakaret etsin ister fiilen üzerine hücum etsin Selahaddin daima kendi planını uygulamıştır. Bu onun karakterinin mutlak özelliklerindendir. Sonra planını sabırla uygulamıştır. Asla kararsızlık göstermemiştir. Hayatı boyunca yakınındaki hiçbir şahsın haksızlığa uğramasına müsaade etmemiştir. Dehşet bir vefa insanıdır. Sonra ehli hadistir. Ne zaman yorulsa ve arkadaşları dinlenelim dese O, 'İmam Muvatta'dan hadis okuyalım' demiştir. Cephede savaşırken bile yine hadis okumuşlardır. Bu güzel ahlak üzerine 'Hıttın Savaşı'nı kazanır. Peşinden de Kudüs'ü fetheder." ifadelerini kullandı.

"Dünyada her kim dünya savaş tarihinden bahsederse bu tarihin köşe taşlarından biri mutlak surette Selahaddin'dir"

Kudüs'ü fethetmek ile onu elde tutmanın ayrı şeyler olduğunu ve Selahaddin'in bunu başardığını söyleyen Turan, "Selahaddin-i Eyyubi'nin birinci şanı Kudüs fatihi olmaksa ikinci şanı da onu elinde tutmasıdır. Zira Kudüs'ün fethi üzerine bütün Avrupa harekete geçmiştir. Oysa İslam alemi hem zengindir hem de iç ihtilaflara gömülmüştür. Selahaddin'e hiç yardım etmezler. Selahaddin her ne kadar 'vay İslam'ın haline' dese de büyük bir destek görmez. 13-14 bin kadar hasta bir ordusu var. Avrupa'da ise Aslan yürekli Richard, Almanya kralı, Sicilya kralı var. Bu orduya, Bizans destek veriyordu. Dünya Hristiyan ittifakının tamamı üçüncü haçlı seferleriyle Selahaddin'in üzerine gelir. Ancak Selahaddin tamamını yenmeyi başarır. Onu mareşallerin mareşalı yapan, dünya savaş tarihine Napolyon gibi maceraperestler dahil Fatih Sultan Mehmetlere öncü yapan özelliği onun üçüncü haçlı seferlerindeki inanılmaz direnişidir. Selahaddin bununla dünya savaş tarihine geçmiştir. İster Çin'de okutulsun ister Amerika'da ister Rusya'da okutulsun her kim dünya savaş tarihinden bahsederse bu tarihin köşe taşlarından biri mutlak surette Selahaddin'dir." şeklinde konuştu.

"Vefat ettiğinde kendi terekesinden defin töreni için yeterli malı yoktu"

Selahaddin'in savaşçı olduğu kadar ilim ehlide olduğunu hatırlatan Turan, "Selahaddin dört bir yanı medreselerle donatmıştır. Dört bir yanda hastaneler açmıştır. İlk kez hastanelerden bağımsız binalarda ders veren tıp fakülteleri inşa etmiştir. Savaş ilimleri ile ilgili kitaplar çevirtmiştir. Matematik, geometri gibi ilimlerde alimler onun yanında yetişmiştir. Bunun yanından sultanların sultanıydı. Bir o kadar da mütevazıydı. Ruhunu Allah'a teslim ettiği son ana kadar cemaatle namaz kılmıştır. Mutlaka teheccüt namazlarına kalkardı. Hacca gidememişti ama hasta olmasına rağmen Şam'ın dışına çıkıp hacıları karşılamıştır. Vefat ettiğinde kendi terekesinden defin töreni için yeterli malı yoktu. Etraftan, yakınlarından para toplanarak defni gerçekleştirilmiştir. Mezarı bugün çok hazin bir durumda olan Şam-ı şeriftedir. Allah ona, onu yetiştirenlere rahmet eylesin." ifadelerini kullandı.

"Küffar İslam dünyasını dağıtmaya çalışırken Selahaddin hep öncesi dönemi hayal etmiştir"

Selahaddin-i Eyyubi'nin hayatından dersler çıkarılması gerektiğini de hatırlatan Turan, son olarak şunları kaydetti:

"Biz de büyükler yas olsun diye anılmazlar, biz de büyükler örnek alınsın' diye anılır. Biz, Selahaddin'in fetvasından dolayı acı duymuyoruz. Onun kahramanlıkları ve güzel ahlakıyla iftihar ediyoruz. Onun yolunu Resulullah'a (Salallahu Aleyhi Vesellem) giden bir yol olarak görüyoruz. Bugün bize düşen de Selahaddin'i bir destan gibi anlatmak değil yeni Selahaddinlerin yetişmesi için gayret göstermektir. Selahaddin ve Nureddin Zengi'nin en büyük fonksiyonu İslam dünyasını ittihada kavuşturmalarıdır. Küffar her zaman bu iki insanın çağından önceki çağı hayal etmiştir. Zira onlardan sonra 1917'ye kadar yüzyıllarca İslam aleminin ana yapısı bir bütün olarak kalmıştır. Hem bütünleşmeyi sağlamışlar hem de bunu kurumsallaştırmışlar. Adeta bir arada kalmanın kanunlarını Kur'an ve sünnet üzerine inşa etmişler. Onun için küffar İslam dünyasını dağıtmaya çalışırken hep Selahaddin öncesi dönemi hayal etmiştir. Bugün böyle bir proje ile karşı karşıyayız. Rabbim! Bu projeyi dumura uğratsın ve yeniden büyük bir devlet olabilmeyi bize nasip etsin inşallah." (İLKHA)