28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen ve "post-modern darbe" olarak adlandırılan o karanlık sürecin üzerinden tam 23 yıl geçti. İslami şiarlara karşı savaşın ayyuka çıktığı dönemde, sırf başörtülü olduğu için birçok memur ve öğretmenin görevine son verilirken binlerce başörtülü öğrenci de üniversitelerden atıldı.

28 Şubat döneminde Gaziantep'te bir ortaokulda görev yapan matematik öğretmeni Naile Erişgin, o dönem sırf başörtülü olduğu için, çeşitli bahanelerle açılan soruşturmalarla uygulanan baskılara ve okul idaresinin, başörtüsünden dolayı mesleğini yapamayacağını söylemesi üzerine daha fazla dayanamayarak çok sevdiği mesleğinden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldığını ifade etti.

Darbenin 23'üncü yılında yaşadığı mağduriyeti İLKHA'ya anlatan Erişgin, öğretmenlik görevine devam ederken dünyanın en mutlu insanı olduğunu ancak 23 yıl önce yaşanan sürecin mutluluğunu elinden aldığını belirtti.

 

"Okul müdürü başörtülü olduğumdan dolayı dilekçemi kabul etmedi"

28 Şubat sürecinde kılık kıyafet yönetmeliği gerekçe gösterilerek başörtüsünün çıkartılmak istendiğini belirten Erişgin, "1998 yılında okulda kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığımıza dair uyarılar aldık. Ben de o sıralarda yeni örtünmüştüm. Ayet bana 'örtün' diyordu. Örtündüm ama başımı açmam gerektiğini, sınıfa ya da okula bu şekilde gelemeyeceğim söylendi. Ben de başımı açmamı gerektirecek hiçbir ayet bulamadım. Başımı açmamın imkânsız olduğunu idrak ettim. Daha sonra bu baskılar arttı. Biz de tayin isteyip yer değiştirdik. Konya'nın bir ilçesine tayinimiz çıktı, orada göreve devam etmek istedik. Ama yine aynı engellerle karşılaştık. Kılık kıyafet yönetmeliğine uymamız gerekiyormuş. O dönemde stajyer olan başörtülü öğretmenler meslekten men edildi. O sıralarda ben rahatsızdım ve rahatsızlığımdan dolayı da istirahat sürecindeyim. Bu şekilde derslere giremeyeceğim söylenince, baskılardan ve psikolojik ezilmelerden dolayı o dönemde erken doğum yapmıştım. Bunun sonucunda dilekçe vermek için okula gittim. Müdür başörtülü olduğumdan dolayı dilekçemi kabul etmedi." dedi.

"Beni başörtülü olarak okula almayanlar istifamı kabul etmedi"

Çok severek başladığı mesleğini başörtüsünden dolayı gördüğü baskılara dayanamayarak görevinden istifa etmek zorunda kaldığını belirten Erişgin, "O gün ilginç bir şekilde ilçede kaymakam değişti ve bu durum yeni gelen kaymakamın kulağına gidiyor. Kaymakamın müdahalesi sonucu dilekçem alındı ama kabul edilmedi. Sebebi de; 'bizim okulda matematik öğretmenine ihtiyacımız var ve bu dilekçenizi de onaylamıyoruz' diyerek kabul etmediler. Selçuk Üniversitesi'nde çocuk bölümüne gittim ve çocuğum prematüre doğduğundan kendim bakmak için bir rapor aldım ve bu raporla başvurdum. İstifam ancak bu şekilde kabul edildi. İstifam kabul edildikten sonra çocuklara evimde ders çalıştırıyordum." ifadelerini kullandı.

"Eşim bir iftira sonucu tutuklandı ve bir ay cezaevinde kaldı"

İstifa ettikten sonra öğretmen eşine, görev yaptığı okulda baskı uygulandığını belirten Erişgin, "Benim dilekçem kabul edildi, okuldan ayrıldım ve kafam rahatladı. Ama bu defa da eşimle uğraşmaya başladılar. Çünkü benim yasal olarak hiç bir hatam yoktu, hiçbir açığımı bulamadılar. Sadece başörtülü olduğum için beni okula almamaya çalışıyorlardı. Ama bunu açık bir şekilde söylemiyorlardı. Eşim bir iftira sonucu tutuklandı ve bir ay cezaevinde kaldı. Onun stresi bana ve çocuğuma yansıdı." şeklinde konuştu.

"Dershaneler bile başörtülü öğretmene görev vermiyordu"

Konya'daki baskılara dayanamadığını ve Gaziantep'e geldiklerini anlatan Erişgin, "Gaziantep'te birçok dershaneye başvurdum, hepsi aynı bahaneyi sundular, 'hocam sınıfta başınızı açın çalışın, bu kata hiç kimse gelmez' dediler. Ama yapamadım. Çünkü bu doğru bir şey değildi. Eğer kişi inanmışsa ve örtünmüşse bunu yapamaz. Başörtüsü inancımızın gereği farz kılınmış, bu ayetlerle sabittir. Bir insan bunu bilerek nasıl başörtüsünü çıkarabilir. Daha sonra da bir matematik kursunda derslere girmeye başladım. Ama sadece ders başı ücret alıyordum. Fakat nerede ise 24 saat kursta kalıyordum. Çünkü istedikleri zaman kursa çağırabiliyorlardı. Resmen emek hırsızlığı diyorlar ya onu yaşadım." diye konuştu.

 

"2004 yılında göreve başladığımda aynı sıkıntılarla tekrar karşılaştım"

6 yıl boyunca uzak kaldığı mesleğine 2004 yılında ancak tekrar dönebildiğini belirten Erişgin, "Tayinim Adıyaman'a çıktı. Ama baskılar bitmemişti, yeniden başladı ve aynı sorunları ben tekrardan yaşamaya başladım. Evimiz Gaziantep'teydi, Adıyaman'a gidip geliyordum. Eşim okulunu bırakmak istemedi. 6-7 ay bu şekilde gidip geldikten sonra eş durumundan dolayı Gaziantep'e geldim ve Mehmet Rüştü Uzel Mesleki ve Teknik Lisesi'ne atandım. Ama inanın bir saat bile derse giremedim ve bu okulda da bana, 'sen başörtülü okula giremezsiniz' dediler. Aynı sıkıntılar benim için tekrar başladı. O dönem umutlu bir şekilde göreve başlamıştım. Çünkü ülkemizde bazı şeylerin değiştiğini düşünmüştüm. Bize, 'göreve başlayın' denilerek bu konuda destek oldular. Ama bize bunu söyleyen hiç kimse arkamızda durmadı. Beni sosyal hizmetlere sürgün gönderdiler. Çocuk yuvasında matematik öğretmenliği yapıp, 0-6 yaş çocuklarla ilgilendim." dedi.

 "Bir memurun alabileceği bütün cezaları aldım"

28 Şubat sürecinde yaşadıklarını asla unutamayacağını söyleyen Erişgin, "Okulda görevli iken 'camın önüne geçmeyin, okul olarak medyatik olmayalım, medyaya malzeme olmak istemiyoruz' diyorlardı. Yani 'hocam lütfen okuldan gidin de nasıl giderseniz gidin' şeklinde bir yaklaşım vardı. Öyle sıkıntılar yaşadım ki almadığım ceza kalmadı. Bir memurun alabileceği bütün cezaları aldım. Çünkü ben tekrar derse giremeyince, ücretsiz izin almak istedim önce kabul edildi sonra iptal edildi. Bu tür çok sıkıntılar yaşadım. Yani o dönem gerçekten ikinci sınıf vatandaş olarak görülenler bizdik. Yeni örtünmüş ve İslamiyet'i yeni yaşamaya başlamış biri olarak psikolojim bozuldu. Şimdi ben sadece kendimi biliyorum ama o dönemde benden daha çok acı yaşayanlar vardı. Hani biz birçok şeyi kabullenmiştik ve bazı sıkıntıları göze almaya razıydık. Onun için işsiz kalma gibi korkum olmadı." diye konuştu.

O dönem alınan keyfi kararlar yüzünden, binlerce üniversite öğrencesinin okulu bırakmak zorunda kaldığını hatırlatan Erişgin, uzun yıllar çocuk yuvasında görev yaptıktan sonra göreve başladığını, öğrencilerinden ayrı kaldığı yılları acı bir hatıra olarak andığını ve o süreçte yaşadıkları sıkıntıların ve mağduriyetlerin hiçbir şekilde telafi edilmediğini belirtti. (İLKHA)