Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti 19. Dönem Siyaset Akademisi’nin hayırlı olmasını dileyerek, Siyaset Akademisi projesiyle amaçlarının, ülkesine ve milletine siyaset yoluyla hizmet etmek isteyenlere gerekli teorik ve pratik zemini hazırlamak olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde bir süredir bilinçli bir şekilde siyasetin ve siyasetçinin itibarını düşürmeye yönelik kampanyalar yürütülüyor. Hâlbuki siyaset, ülkeye ve millete hizmet etmenin en etkili yollarından biridir. Ne kadar çok vatandaşımız siyasi partilerde aktif görev alırsa, siyasetin kalitesi de o derece artar. Yıllarca halka rağmen halk için anlayışıyla milletin değerleriyle savaşanların tamamen tasfiyesini ancak bu şekilde gerçekleştirebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.

"Ben koltuktan kalkmayacağım; yok böyle bir şey"

Geleceğin siyasetçi ve siyaset kademelerinin yönetici adaylarını bazı hususları paylaşmak istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsan fani bir varlık olduğuna göre, siyaset de gelip geçici bir uğraştır. Siyasetteki makamlar ilanihaye orada bulunmak için değil en doğru ve hayırlı hizmetleri vermek için vardır. Ben siyasetçiydim, ben cumhurbaşkanıyım, başbakanım, bakanım, şu koltuğa oturdum, bir daha ben koltuktan kalkmayacağım; yok böyle bir şey, her an sen de diğerleri gibi gelip geçicisin, gidebilirsin." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset yapılırken elde edilen makamların milletin emaneti olduğu gerçeğini hiçbir zaman akıllardan çıkmaması gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti: "Bu emaneti namusumuz bilerek üzerine titremeli, hakkını vermek için gayret göstermeliyiz. Üzerinde tasarruf yetkisine sahip olduğumuz her imkânda beli bükülmüş ihtiyardan henüz doğmamış çocuğa, tüyü bitmemiş yetimden biçare mazluma kadar herkesin hakkı vardır. Bu hassasiyeti yüreğinde hissetmeyen kişiden siyasetçi de olmaz, yönetici de olmaz. Sadece makam için, sadece para için, sadece nefsini tatmin için siyaset yapanlar gün gelip de kenara çekilmek zorunda kaldıklarında unutulup gitmeye mahkûmdur. Dava adamı vasıflarına sahip bir siyasetçi günü kurtarmanın değil geleceğe eser bırakmanın şuuruyla çalışır mücadele eder."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasette sembol isimler vardır, her birini de rahmetle andığınız, andığımız Menderes, Özal, Erbakan -ki sene-i devriyesi ölümüyle ilgili olarak- Türkeş gibi siyasi şahsiyetleri hem davaları uğruna verdikleri mücadeleyle, hem de geride bıraktıkları eserlerle hayırla yâd ediyoruz. Bugün rahmetli Erbakan Hocamızın 9. vefat yıldönümü. Beraberce uzun yıllar siyasette mücadelemiz oldu. İlk gençlik yıllarımdan itibaren yanında bulunma şerefine nail olduğum Erbakan Hocamızdan çok şeyler öğrendiğimi özellikle belirtmek isterim." dedi.

Türkiye’nin enerji alanında yeni bir dönemin kapılarını açtığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim böyle sondaj gemimiz, sismik araştırma gemimiz böyle şeylerimiz yoktu. Dünyadan yalvar yakar acaba şöyle bir sismik araştırma getirebilir miyiz, sondaj gemisi getirebilir miyiz? Bir tane şöyle yarım yamalak bir gemi bir yerden bulmuşlardı, onunla beraber dolaşıyorlardı, bizim işte böyle bir sismik araştırma gemimiz var diyorlardı; ama şimdi onların hepsi tarih oldu. Şimdi iki tane bize ait sismik araştırma gemimiz var, bunun yanında şimdi üç tane de sondaj gemimiz var. Kendi denizlerimizde bütün bu araştırmaları yapabileceğimiz gibi, şimdi başka denizlerde de gidip araştırma yapabiliriz, bu imkâna kavuştuk." değerlendirmesinde bulundu.

Libya ile yapılan anlaşma

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya ile yapılan anlaşmaya değinerek, şöyle konuştu: "Şu anda Libya iyi gidiyor. O malum gayrimeşru bir Hafter var ya, o bir yerlerden malum asker desteği alıyor, güvenlik desteği alıyor ve biz de Libya’da askerî eğitim noktasında verdiğimiz destek, ondan sonra da yine orada ayrıca eğitimini alan askerlerle beraber şu anda Libya’da daha önce lehine gelişen yapıyı hamdolsun tersine döndürdük. Aynı şekilde İdlib, İdlib’de de gelişmeler şu anda lehe döndü. Üç tane şehidimiz var, mekânları cennet olsun. Fakat onun yanında tabii rejim güçlerinin kaybı çok büyük, onları tek tek anlatmama gerek yok ve mücadele orada hâlâ devam ediyor, edecek."

"Rusya ile görüşmeler devam ediyor"

Rusya ile görüşmelerin devam ettiğini ve edeceğini, Türkiye’nin Adana Mutabakatı’na dayanarak İdlib’de bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz. Akıl veriyor, ‘Esed’le gidip görüşsünler’ diyor. Sen daha Esed’i tanımazken ben onunla görüşüyordum, onun karakterinin ne olduğunu biliyorum. Çok seviyorsan sen git görüş, zaten adamların görüşüyor, aldıkları neticeler ortada. Ama şu anda Esed’in nasıl bir katil olduğunu, nasıl kendi vatandaşlarını haince öldürdüğünü görmüyorsan, sana ne diyelim ya? Şu anda Rusya’nın desteği olmasa, İran’ın desteği olmasa Esed’in ayakta durması mümkün değil." ifadelerini kullandı.

"Biz bu bölgede terör istemiyoruz. En batısından en doğusuna bu topraklar huzur toprağı olsun istiyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yüzbinlerce vatandaşını öldüren bir Esed’i kalkıp da dost olarak görmek mümkün değil. Varsın o Bay Kemal’in dostu olsun, ama bizim dostumuz olamaz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın girişimleriyle hazırlanan ve raportörlüğünü kendisinin üstlendiği Avrupa’daki kayıp mülteci ve göçmen çocuklar meselesine yönelik raporun Avrupa Parlamentosu’nda yayımlandığını anımsatarak, sözlerine şöyle devam etti: "Çeşitli ülkelerden Avrupa’ya gelen onbinlerce göçmen çocuğun kaybolduğu gerçeğinin bizzat Avrupa Parlamentosu tarafından rapora bağlanmış olması çok önemlidir. Hâlbuki aynı dönemde Türkiye, sayıları milyona yaklaşan sığınmacı çocuğa barınmadan eğitim ve sağlık hizmetine kadar her türlü imkânı sağlamıştır. Avrupa’nın bırakınız bunlara benzer hizmetler sunmayı, çocukların bizatihi kendilerine bile sahip çıkamamış olması aramızdaki farkın en iyi göstergesidir. Çünkü biz karşımızdaki herkese eşrefi mahlûkat nazarıyla bakıyoruz, yani yaratılmışların en şereflisi nazarıyla bakıyoruz. Kökeni, dili, dini, rengi ne olursa olsun her insan bizim için hürmete layıktır. Avrupa ise kapısına gelen mazlumları kendi refahına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Onbinlerce çocuğun Avrupa içinde nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı, hangi amaçlarla kullanıldığı soruları ancak vicdanı nasır tutmamış kişiler için bir anlam ifade eder. Böylesine derin, insani boyutları olan bir konunun Avrupa Parlamentosu’nda gündeme getirilmiş olması, belki vicdanları harekete geçirir diye umut ediyoruz."

"Hukuku, adaleti koruyarak ve konuşarak yolumuza devam edeceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’daki neo-Nazi saldırılarına ve Hindistan’da Müslümanlara yönelik katliama dikkati çekerek, "Bunlar nasıl olacak da dünya barışına imkân verecekler, destek verecekler? Mümkün değil. Lafa geldiği zaman nüfusu fazla ya, oradan bakıyorsunuz ben güçlüyüm havasına giriyorlar. Ve adalet bununla da tecelli etmez. Onun için biz nerede olursa olsun hakkı, hukuku, adaleti korumak ve konuşmakla yolumuza devam edeceğiz." sözlerine yer verdi. (İLKHA)