Azerbaycan ile "tek millet, iki devlet" ilkesine dayanan ilişkilerin her geçen gün daha da güçlendiğini belirten Erdoğan, ziyarette Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin 8'inci toplantısını gerçekleştirdiklerini, toplam 14 anlaşma imzaladıklarını anımsattı.

Bu anlaşmalar çerçevesinde, 2019'da yaklaşık 4,5 milyar doları bulan ticaret hedefinin 2023 için 15 milyar dolar olduğunu aktaran Erdoğan, Tercihli Ticaret Anlaşması ile bu hedefe hızla ulaşacaklarına olan inancını dile getirdi.

Ayrıca Azerbaycan ile Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve TANAP gibi büyük projelere imza attıklarını ifade eden Erdoğan, "Karşılıklı yatırımlarımız her gün artıyor. Savunma sanayi alanında da güçlü bir iş birliğimiz var. Bölgesel konularda da Azerbaycan'la tam bir dayanışma içindeyiz. Azerbaycan'la Ermeni iddiaları, İslam düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele konularında da birlikte çalışıyoruz." diye konuştu.

"Yukarı Karabağ konusunda Azerbaycan'ın yanındayız" mesajı veren Erdoğan, şunları söyledi:

İşgal altındaki topraklar artık özgürlüğüne kavuşmalı ve bölgeye barış, istikrar gelmelidir. Malum 'Minsk Süreci' bir oyalama olarak yaklaşık 25 yıldır devam ediyor. Bu oyalama taktiğiyle ne Amerika ne Rusya bu işi çözmüştür. Minsk Üçlüsü şu ana kadar bir çözüm üretemediği gibi yapılan ikili görüşmelerde de maalesef hiçbir netice çıkmamıştır. Son olarak yarın yıl dönümünü idrak edeceğimiz Hocalı Katliamı'nı tekrar lanetliyorum. 1992'de yaşanan bu elim hadisede malum 613 kardeşimiz şehit edilmişti. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

"Nahçıvan'ı iki yönlü güçlendirelim istiyoruz"

Azerbaycan ile görüşmelerde hassas bazı önemli gelişmeler de yaşandığını belirten Erdoğan, "Bunlardan bir tanesi, Nahçıvan-Türkiye arasındaki doğal gaz hattını süratle gerçekleştirmek için ilk adımı attık, gerekli talimatlarını verdik. 60 kilometre bizim Iğdır'dan sınıra, 60 kilometre de Nahçıvan merkezden sınıra ilerleyecek. 160 kilometreyi bulacak bu doğal gaz hattını süratle bitirmek suretiyle Nahçıvan'ı iki yönlü güçlendirelim istiyoruz. Normalde İran'dan doğal gaz ihtiyacını karşılayan Nahçıvan'a böylece bizden de alternatif gitmiş olacak." dedi.

Bakü ziyaretindeki 14 imzanın içinde bir de Nahçıvan-Kars arasındaki demir yolu anlaşması bulunduğunu anımsatan Erdoğan, "Bu adım Nahçıvan'ın daha özerk bir yapıya kavuşmasını güçlendirecektir. Buna dair talimatları da ilgili arkadaşlarımıza verdik. Bu anlaşmayı imzalayarak süreci başlatmış oluyoruz. Rabb'im inşallah bunun da sonunu hayır etsin." diye konuştu.

İki ülkenin kültürel konularda aynı tarihi paylaştığını, aynı havayı teneffüs ettiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Haziran ayında 2020 Avrupa Şampiyonası kapsamında A Milli Futbol Takımı'mızı izlemeye Bakü'ye geleceğiz. İlk maçını Roma'da oynayacak olan A Milli Futbol Takımı'mız diğer iki maçını da Bakü'de oynayacak. Siyasi noktada Türkiye-Azerbaycan arasında zaten herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Her zaman birbirinin mütemmimi iki ülke konumundayız. Askeri olarak dayanışmamız devam ediyor, eğitim konusunda bu dayanışma sürekli zaten var ve Efes tatbikatına kendilerini davet ettik, inşallah gelecekler. Bunun dışında yine aramızdaki eğitim-öğretim dayanışması devam ediyor. FETÖ ile mücadele konusunda gerekli olan desteği başından itibaren veriyorlar. Bu ziyarette, geçirdikleri seçim sebebiyle de kendilerini kutladık ve bu yeni süreçte de başlattıkları reformun artarak, güçlenerek devamını temenni ettik.

"Bugünden çok çok farklıydı"

Azerbaycan'da son yıllardaki siyasi dönüşüme ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, Haydar Aliyev döneminde de Azerbaycan'a geldiğini, 1992'de Necmettin Erbakan ile bu ziyareti gerçekleştirdiğini anlatarak, "O zaman marketlerde, pazarlarda pek bir şey göremezdiniz. Vitrinden bir şey sorduğunuzda, satıcı eğer vitrinde gösterdiğiniz şeyin bir ikincisini bulamazsa 'dur dur' der, arkaya geçer arkadaki ortak depodan alır gelirdi. Ciddi manada sıkıntının olduğu bir dönemdi ve bu sıkıntının olduğu dönem bugünden çok çok farklıydı." ifadelerini kullandı.

Haydar Aliyev ile geçiş süreci gerçekleştiğini, onunla başlayan ve İlham Aliyev'le devam eden reform sürecinde de çok şey değiştiğini belirten Erdoğan, "Caddeler, yollar, bütün gördüğünüz sanat eserleri ortaya çıktı. Bundan 20 yıl önce bunların hiçbiri yoktu." değerlendirmesinde bulundu.

O günün şartlarını bilmeden bugünün tanımlanamayacağını ifade eden Erdoğan, "Bu reform, değişim, dönüşüm sürecinin başlaması Haydar Aliyev ve İlham Aliyev'le olmuştur. İlham Aliyev başkanlığında Azerbaycan, özellikle savunmada çok ciddi ilerlemeler kaydetti. Ermenistan'la olan sıkıntılar öyle rastgele ortaya çıkmadı. Hem gelişeceksin hem de kalkınacaksın. Şu anda çok ciddi bir gelişmenin olduğunu görüyorum. Hatta geçmişte petrol kuyularının olduğu manzaraları da biliyorum. Ama şimdi petrolün, doğal gazın çıkarıldığı alanlar bile çok değişti. Dolayısıyla burada hakkını teslim etmek lazım. Azerbaycan'daki reform sürecinin güçlenerek devam edeceğine inanıyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib konusundaki dörtlü zirve 5 Mart'ta olacak mı? Yeri neresi olacak? Rusya'nın tutumunda bir değişiklik gözlemliyor musunuz?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

Bu dörtlü zirve konusunda şu anda kesin değil dersem daha yeridir. Çünkü Sayın Putin 'Biz bunu ikimiz beraber yapsak daha isabetli olur' gibi bir teklif getirince ben dedim ki bu da olabilir, dörtlü de olabilir. Şu anda İdlib'de bizim ikimizin kararı çok büyük önem arz ediyor. Tarih konusunda hemen hemen mutabık sayılırız, yani 5 Mart itibarıyla... Yeri itibarıyla büyük ihtimalle İstanbul olacak. Bu arada ikili, dörtlü meselesini yine görüşmelerle devam ettireceğiz. Moskova'ya giden heyetimiz ile Ankara'ya gelen Rus heyet arasında Ankara'da görüşmeler yapılıyor. Bu heyetler arası görüşmenin neticesine göre de biz tekrar telefon diplomasisini devam ettireceğiz.

İdlib'de şubat ayı sonuna kadar rejime süre verildiği hatırlatılarak, "Zaman doluyor. Türkiye bir askeri harekât yürütecek mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şubat sonu tabirinin tamamıyla Türkiye'nin gözlem noktalarıyla alakalı olduğunu söyledi.

"Gözetleme noktalarımıza yönelik bir kuşatma söz konusu ve bu kuşatmaya müsaade edemeyiz. Bunların geri çekilmesinin gereğini biz kendimiz uyguladık." diyen Erdoğan, bu arada gözetleme kulelerini tahkim ettiklerini, etmeyi de sürdüreceklerini belirtti.

"Biz burada Adana Mutabakatı ile varız"

Rejim unsurlarının güneye çekilmesini istediklerini, aksi takdirde gereğini yapacaklarını söylediklerini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Soçi Mutabakatı neye amir ise biz gereğini istiyoruz. Bunun gereğinin yerine getirilmesi lazım ve bu konuda taviz vermemiz mümkün değil. Tabii bunlar ikide bir, 'Burası Türkiye'nin girmesi halinde işgaldir' şeklinde bir yanlış yapıyorlar. Biz ne diyoruz onlara? Biz burada Adana Mutabakatı ile varız. Peki Adana Mutabakatı'nda süreç nedir? Terör örgütlerini kaçtıkları yere kadar kovalarsınız. Yaptığımız budur ve şu anda biz de terör örgütlerini kovalıyoruz. Bu bazen PKK'dır, YPG'dir, PYD'dir, bazen DEAŞ'tır ya da diğer terör örgütleridir. Bunlarla meşgulüz. Çünkü ne Amerika ne de Rusya terör örgütleri konusunda bize verdikleri sözü yerine getirdi. O zaman iş başa düştü. Şimdi biz bunu da yerine getirmek zorundayız. Onun için de bunu kovalıyoruz. Buradaki konumumuzu biz Adana Mutabakatı'ndan icazet alarak yerine getirdik ve yerine de getiriyoruz. Türkiye'nin oradaki varlığına dönük birilerinin 'işgalci' ifadesini kullanması var. Türkiye burada işgalci değildir.

Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'ye 911 kilometre sınırının olduğunu belirterek, "Tam aksine burayla uzaktan yakından alakası olmayanların katil Esed çağırdı diye buraya gelmeleri düşündürücüdür. Onları Suriye halkı çağırmıyor. Bizi ise Suriye halkı çağırdı ve onların daveti ile oradayız. Eğer bugün Suriye halkı sokaklara dökülüp, Türk bayraklarıyla Suriye bayraklarıyla beraber koşturuyorsa bunun bir anlamı var demektir. Bunlarla görüşmeler yapıldığı anda bağrına basacakları tek millet Türk milletidir. Çünkü bizim değerlerimizle onların değerleri örtüşüyor." ifadelerini kullandı.

Suriye'de sömürü ve işgal için değil sadece Suriye halkının kurtuluşu için var olduklarına dikkati çeken Erdoğan, "Oralara bomba yağdıranlar, asgarisinden söylüyorum, bir araştırın bakın, tek bir çadır kurmuşlar mı? Varil bombalarından kaçan 4 milyona yakın Suriye vatandaşı nereye geldi? Türkiye'ye geldi. Peki bu vatandaşlar Türkiye'ye geldikleri zaman bunları kim bağrına bastı? Biz bastık. Konteyner kentleri biz kurduk, çadır kentleri biz kurduk, her şeyi ile bakımlarını yaptık. Yedirdik, içirdik, sağlık hizmetlerini verdik, okuttuk. Tüm unsurlarını biz sağladık. Şimdi durum daha farklı. Şimdi durum felaket. O ufacık çocukların çamur deryalarının içerisinde bu karda, soğukta nasıl çırpındıklarını görüyorsunuz. Bu insanların şu anda başlarını sokacakları yerleri dahi yok. Bu insanları çadırlara bile yerleştirseniz yeter mi? Yetmez." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, AFAD ve Türk Kızılayın briket barınaklar yapmaya başladığını, bu barakalarla ilgili Batılılardan bir şeyler yapmalarını istediklerini dile getirdi.

Almanya'dan gelecek 25 milyon avro

Almanya Başbakanı Angela Merkel ile barakalara ilişkin görüştüğünü hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

Kendisi bana '25 milyon avro' dedi. Bunu nasıl ulaştıracaksın deyince Kızılhaç vasıtasıyla dendi. Kendisi ile son görüşmemizde 'hala bu para yok' dedik. Bu para önce Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğine gidecekmiş, ondan sonra onlar onay verirse Kızılay'a gelecekmiş. Ben Kızılay'ı arıyorum. Kızılay diyor ki 'Maalesef hala onay vermediler.' Zaten bu para Almanya'dan da henüz çıkmış değil. Merkel ile yaptığımız görüşmede 'Para hazır, her an oraya gönderebiliriz' diyor. Bu nasıl hazır? Millet orada karda, çamurda, soğukta donuyor, bunlar hala 25 milyon avroyu gönderecekler. Biz şu anda 25-30 metrekarelik briket barakaları yapmaya devam ediyoruz. Biz yoğun şekilde adeta Atme Kampları'nın çok daha büyüğünü Suriye topraklarına yapıyoruz. Bizim sınırdan 25-30 kilometre derinliğe kadar oralarda inşaatlarımız devam ediyor.

Patriotlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib'e Batı'dan yardım beklentiniz var mı? Örneğin NATO ve ABD'den gelecek Patriot'ların konuşlandırılması konularında?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Amerika'nın bir destek sözü, Trump'la görüştüğümde vardı ama henüz destek söz konusu değil. Görünen, bir daha görüşmemiz gerekecek. İlgili arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşmeler yapacak. Patriot meselesine gelince ben çok net olarak söyleyeyim şu an Amerika'nın bize vereceği Patriot yok. Biz teklifimizi yaptık, eğer bize gönderecekseniz, biz sizden de Patriot alabiliriz dedik. Ama şu anda benim aldığım istihbarat ise verebilecekleri bir Patriot yok. Ellerinde böyle bir şey yok. Verecekseniz verin, Kongreden bunun iznini ben almayacağım, siz alacaksınız. Şimdi bizde sadece İspanya Patriot'u var, bunun dışında da böyle bir şey söz konusu değil. Bizim her görüşmemiz de Patriot söz konusu oluyor." 

Avrupa'da artan ırkçı saldırılar

Erdoğan, son dönemde Avrupa'da artan ırkçı saldırılara ilişkin soru üzerine, bu konuyu görüştükleri liderlerin önlerine hemen getirdiklerini ama maalesef duyarlı olmadıklarını söyledi.

Almanya'da yaşamını yitirenlerin cenazelerinin Çorum ve Ağrı'ya getirildiğini, kendisinin de acılı ailelerle görüştüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

Gerek uluslararası alandan liderler gerekse Sayın Merkel aradı, başsağlığı diledi. Tamam dedik ama bal bal demekle ağız tatlanmıyor. 'Hüznünüzü paylaşıyoruz' demekle bu iş olmuyor. Nitekim polisinizin duyarsızlıklarının tespitleri var. Bunların hepsi önümüzde. Bunları nasıl telafi edeceksiniz? Bu ırkçılık, bu din düşmanlığı nereye kadar devam edecek. Yani bir dükkân Müslüman ise oraya saldırı... Aynı şekilde İngiltere'de camimize saldırdılar. Bunlar sadece bir yerde olmuyor. Almanya, İngiltere, Fransa'da oluyor. Belçika adeta bu işin merkezi ama bunların hiçbirisi terör örgütlerine karşı olmuyor. Bu bir şeyin boyutunu gösteriyor. Zaten Fransa'da Macron son zamanlardaki açıklamalarıyla adeta davetiye çıkartıyor. İşte Fransızca öğretmenlerinin Türkiye'den gelip gelmemesi gibi konulardan başlayarak tahrik ediyor. Sen onu yaparsan biz de başka şeyler yapacağız. Nedir başka şeyler yapmak? Biz de kalkıp da Fransızca öğretmenleri Fransa'dan getirecek halimiz yok. Biz de Türkiye'de yetişmiş olanlarla bu işi çözmenin yoluna gideceğiz.

FETÖ'nün siyasi ayağı

Erdoğan, "FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmaları devam ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir çerçeve çizdi. 'Yurtta sulh konseyinin asker ayağı yargılanıyor, sivil ayağı ortaya çıkarılsın' dedi. Bu noktada 'Eğer bulamıyorlarsa bize yetki versinler biz buluruz' cümlesi dikkat çekici. CHP lideri Kılıçdaroğlu da 'Devletin elinde HTS kayıtları var, açıklasınlar' diyor. Devletin elinde 15 Temmuz darbe girişiminin sivil ayağına dair bir bilgi, bulgu var mı?" sorusuna, "Bu konularla alakalı HTS kayıtlarının zamanlamaları çok önemli. Konseyin şu anda içinde olup dedikoduları yapılanlarla alakalı zannediyorum bu kayıtlar ortaya döküldüğünde Türkiye'de çok daha farklı bir hava eser ve esecektir. Bunun için bizim de biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Bu adımlar da atılacaktır. Böyle şu anda bazı şeyler açıklanmıyor diye her taraf süt limandır zannedilmesin. Açıklandığı anda zaten artık kel görünecektir." yanıtını verdi.

Medyada yer alan asılsız haberlerle ilgili bir yasal düzenleme yoluna gidilip gidilmeyeceği yönündeki soru üzerine Erdoğan şunları belirtti:

Bu sabah bu malum televizyon kanalıyla ilgili orada biraz celallenmemin sebebi de böyle bir yalan haberdi. Benim ilçemle alakalı, Rize, Güneysu HES ile alakalı bir haber... Bu malum kanalın kameramanları, muhabirleri de oraya gitmişler. Malum aşırı ucun avukatlarından bir avukat, hep beraber orada. Tabii AK Partili birkaç kişiyi de tezgâha düşürüyorlar, onları da orada konuşturmak suretiyle 'Oy zamanı kapımızı çalarlar, bunu yaparken bize mi sordular' gibi söylemler... Ben bugün kaymakamı aradım, 'Bununla alakalı ruhsatı var mı?' dedim. Kaymakam bey dedi ki 'Ruhsatı, her şeyi var.' Bunların derdi bu, 'Niye bize sorulmadan başladı?' Ondan sonra belediye başkanını aradım. Başkan da dedi ki 'Ruhsatları, her şeyleri var ama dert başka.' Dert, bunları yapan kim? Yapanlar AK Partili. Bundan bu işe girdiler ve Rize merkezden de solculuğuyla meşhur olan avukat, malum televizyon kanalıyla beraber tezgâhı kurup oradan güya bize kan kaybettirecekler. İş tamamen ayağa düşmüş vaziyette ama bunların işi gücü bu değil ki tamamen değişik bir yalan uydurmak suretiyle acaba biz ülke genelindeki meşruiyetimizi nasıl kazanabiliriz diye bakıyorlar.

Konuyla ilgili kaymakam ve belediye başkanını dinledikten sonra "Siz yine de bir araya gelin, durumu değerlendirin" dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Adamlar HES ile ilgili boruları almışlar, işlemlere başlamışlar, ondan sonra üstüne yol geçecek, türbinleri sipariş etmişler. Şimdi bunların vatanseverlik diye bir şeyi olabilir mi? Burada olsa olsa tek sıkıntı, 'su debisi nedir?' noktasında... Bu HES hakikaten su debisini azaltacaksa o zaman DSİ buna neden müsaade etmiş, ayrı bir konu. Bu tartışılır fakat dert bu değil, dert başka." diye konuştu.

Erdoğan, "Bir ara Bay Kemal çıktı başladı, 'Şu TV, şu gazete, şöyle yapacağız, böyle yapacağız.' Bay Kemal'in yanındaki bir kişi de çıktı başladı, 'Biz onları şöyle asacağız, böyle keseceğiz, bunlara hayat hakkı tanımayacağız.' filan... Hatırlayın. Şimdi bizden de aynı şeyi bekliyorlar. Tabii biz, o çukura düşmeyiz, o onlara kalsın ama ne yazık ki o televizyon kanalının malum geçmişteki patronu belli, şu anda da malum." dedi.

Bunlara karşı boşluklar ne ise o boşlukları dolduracaklarını, mücadelelerinin devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, "Biz işimize bakacağız. Onlar iftira atmaya devam etsinler ve bizim karşımızda Allah'ın izniyle tutunamayacaklar. Çünkü biz hak yoldayız, doğru yoldayız, hizmet yolundayız, buna devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeklilik ikramiyelerinin kesileceğine yönelik iddiaların medyada yer aldığının hatırlatılması üzerine, "Ne onun kaldırılması var ne ikramiyelerin kaldırılması var. Öyle bir şey yok. Kaldıracaksak bunu benim anons etmem lazım, partimizin sözcüsünün anons etmesi lazım veya Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün anons etmesi lazım. Böyle bir sahtekarlık olur mu? Bunu ortaya atanların derdi başka." yanıtını verdi.

Erdoğan, yargı paketi kapsamında ocak sonunda infaz yasası geleceğine yönelik açıklamaları hatırlatılarak, "Tarih verebilir misiniz?" sorusu üzerine, yargı paketi üzerindeki çalışmaların yoğun şekilde devam ettiğini, Meclis komisyonlarındaki çalışmalar bittiği anda paketin hemen geleceğini dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Yakında iktidar oluyoruz, tabanımız hazır olsun" sözleri ile HDP Eş Başkanı Pervin Buldan'ın "şeffaf ittifak" çağrısına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:

Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış. Başka bir şeye gerek var mı? 50 yıl, 60 yıl oldu hep böyle söylediler. Yani maalesef yalandan başka hiçbir sermayeleri yok. Şimdi hepsi bir araya gelecekler. Bizim Erbakan Hoca'nın bir lafı var, derdi ki '40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz.' Bunların hepsi çürük yumurta. Bunlardan bir sağlam yumurta olmaz. Hepsi bir araya gelsin, topu bir araya gelsin, bunlardan bir şey olmaz. Durmadan genel başkan değişir mi? Durmadan genel başkanları değişiyor. Biri gidiyor, biri geliyor... Bitmedi, bundan sonra da olur çok kısa zaman içerisinde. Çünkü bunların yargı ile olan süreçleri çok yoğun işleyecek, yeni yeni dosyalar her an gelebilir. Cumhurbaşkanı niye bunu söyledi demeyin. Gelebilir, çünkü her şey ortada. Yaptıkları her şey suç.

"Bu polis kimin polisi"

Erdoğan, HDP'nin kongresinde bölücü terör örgütü elebaşı ile alakalı bir gündemin olduğunu ifade ederek, konuyla ilgili gözaltına alınanların bulunduğunu ve soruşturma açıldığını aktardı.

"Niye müsaade ettin? Siz parti olduğunuzu söylüyorsunuz da biz değil miyiz? Bizim partilerimizde niçin bunlar olmaz?" sorusunu yönelten Erdoğan, "Burası hukuk devleti ise sen bu ülkedeki hukukun bütün gereklerine uyacaksın. Uymazsan uydururlar. Bu iş böyle." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Gezi Parkı olayları sonrası bir internet sitesinde kullanılan "katil devlet, katil polis" ifadeleri ile Osman Kavala'nın Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yargılaması sonrası çıkan beraat kararına yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları kaydetti:

Bunlar daha çok gündeme getirilmeli. Benim polisime 'katil' demenin bedelini kim ödeyecek? O günlerin bütün çekimleri yok mu? Var. Bu zatın bir defa o terör örgütleri ile beraber görüntüleri var. İşin içinde aktör ve bu aktör ile ilgili olanlar bitenler ortada. Ben burada ister istemez topu yargıya atacağım. Yargı hala 'Gezi ile bunun alakası yok.' diyorsa kusura bakmasınlar, ortada bir gerçek var. Benim polisime 'katil' diyor. Bu polis kimin polisi? Bütün bu olaylar böyle cereyan eder de yargı bunun karşısında sessiz kalırsa teröristler o zaman elini kolunu sallayarak Selim Kiraz kardeşimizin odasına girer ve onu orada şehit eder.

"Kim bunların arkasında olanlar"

Erdoğan, burada tutarlı ve duyarlı olunması gerektiğinin altını çizerek, "Bu öyle noktaya gider ki, o noktada güvenlik adeta kendisinden endişe eder hale gelir. 'Ne olacak? Elini kolunu sallayarak devam ediyor.' denir. Bence bütün medyanın bu konuda üzerine düşen görevi yapması lazım." dedi.

"Ben bunun suç duyurusunu şu anda yapıyorum" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Adamın çok zengin olmasının, zengin sosyalist olmasının onu kurtarmaya yetmemesi lazım. Çünkü Gezi bu ülkeye bir ihanet olayıdır. Bu vatana ihanet olayıdır. Bunu en kritik anda yaşayan şahsımdır. Zira Dolmabahçe'deki ofisimize girmeye çalıştılar ve ofisin karşısına çok çirkin adice sloganlar yazdılar. Bezmialem Valide Sultan Camisi'ni 3 gün işgal ettiler. İçeriden bira kutuları çıktı. Kimsenin umurunda değil. İlla silah mı olması lazım? Bunlar bir şekilde girecekler ve ondan sonra da elini kolunu sallayarak devam edecekler? Şimdi kim bunların arkasında olanlar? Daha neler var bunların arkasında?" (İLKHA)